IRAK'TA REİSİ ETKİSİ VE ABD'NİN PKK ENDİŞESİ

Faruk AKTAŞ 14 Ağu 2021

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Dini lider Ayetullah Hamaney'in veliahtı olarak görülen sertlik yanlısı Reisi döneminde İran'ın Şii yayılmacılığına hız vermesi bekleniyor ki bu köşede birkaç kez bu konuya dair öngörülerimizi aktarmıştık.

İran’da yeni cumhurbaşkanı İbrahim Reisi döneminin başlamasıyla birlikte Tahran’ın Irak’taki etkisi gözle görülür biçimde artmaya başladı.

Bu etki, büyük ölçüde İran’ın Irak’taki gayri resmi güçleri Haşdi Şabi üzerinden yürüyor.

Dini lider Ayetullah Hamaney’in veliahtı olarak görülen sertlik yanlısı Reisi döneminde İran’ın Şii yayılmacılığına hız vermesi bekleniyor ki bu köşede birkaç kez bu konuya dair öngörülerimizi aktarmıştık.

Bu durum Irak özelinde, beklenenden de hızlı işlemeye başladı.

Reisi’nin cumhurbaşkanı koltuğuna resmen oturduğu gün, görüştüğü isimlerden biri Irak’taki tüm Haşdi Şabi gruplarının başındaki isim olan Falih Feyyaz idi.

Irak’a döner dönmez ülkedeki siyasi oluşumların liderleriyle görüşmeler yapan Feyyaz, Bağdat’tan sonra Erbil’le de geçerek buradaki Kürt liderlerle bir araya geldi.

Irak’taki Haşdi Şabi birliklerini kuran ve geçtiğimiz yıl ABD’nin düzenlediği bir suikast sonucu öldürülen İranlı komutan Kasım Süleymani’nin, öldürülmeden önce Erbil’de görüştüğü Kürt liderleri, Haşdi Şabi konusunda tehdit ettiği yönünde bilgiler basına yansımıştı.

Falih Feyyaz’ın Erbil’deki görüşmelerinde bölgesel konuların ele alındığına dair açıklamalar yapıldıysa da Feyyaz’ın da aynı şekilde Haşdi Şabi konusunda Kürt yönetimini üstü kapalı da olsa uyarmış olma ihtimali yüksek.

Zira Kürt yönetimi son dönemde özellikle geçtiğimiz yıl Bağdat ile imzaladıkları Sincar anlaşmasının bir an önce hayata geçmesi konusunda yoğun bir çaba sarf ediyor.

Bu anlaşma, Sincar’da PKK’nın yanı sıra buradaki Haşdi Şabi güçlerinin de çıkarılmasını öngörüyor.

İran, anlaşmadan da, Kürt yönetiminin bu çabalarından oldukça rahatsız.

Bir yılı aşkın süredir uygulanamayan Sincar anlaşmasının bu aşamadan sonra hayata geçirilmesi çok daha zayıf ihtimal.

Kürt yönetimi uzun süreden bu yana anlaşmanın hayata geçirilmesi için ABD’yi zorluyordu ancak Washington yönetimi bu talepleri çok ciddiye almadı.

Irak’taki güç dengeleri de güçlerin ilişki biçimleri de en az Suriye’deki kadar çetrefilli ve karmaşık.

Söz gelimi ABD, Irak’ta açıktan olmasa da PKK’yı destekliyor ancak aynı PKK, aynı zamanda ABD’nin Irak’taki baş düşmanı Haşdi Şabi ile iş birliği içinde.

Türkiye’nin Kuzey Irak’ta Mayıs 2019’da başlattığı ve halen devam etmekte olan Pençe operasyonlarıyla ağır darbeler alan terör örgütü PKK, uzun süreden bu yana operasyonların önlenmesi konusunda ABD’den yardım dileniyordu.

Ancak Suriye’de PYD’ye açık destek veren ABD, Türkiye’nin operasyonları karşısında, kendisinin de terör örgütü olarak nitelendirdiği PKK’yı açıktan sahiplenemedi, sahiplenemiyor.

Bu durum PKK’da, ABD’ye karşı ciddi bir tepkinin gelişmesine yol açtı.

Geçtiğimiz günlerde birçok Avrupa kentlerindeki ABD büyükelçilikleri önünde protesto gösterileri düzenleyen PKK yandaşları Beyaz Saray yönetimini, “Türkiye’nin operasyonlarına karşı durmaya” çağırdı.

Yakın zamanda ABD’de temaslarda bulunan Garo Paylan, Meral Danış Beştaş ve Hişyar Özsoy’dan oluşan HDP heyeti de aynı şekilde Beyaz Saray’dan, Pençe operasyonlarının önlenmesi konusunda yardım istedi.

PKK ve HDP’nin bu yardım girişimleri sürerken ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Matthew Tueller, Erbil’de Türkiye’nin operasyonlarından endişe duydukları yönünde bir açıklama yaptı.

“Türkiye Irak'ta PKK'ya karşı harekete geçtiğinde endişe duyuyoruz” diyen Büyükelçi Tueller, “Çünkü bu uzun vadede Irak güçlerini daha da zayıflatıyor ve Irak hükümetine meydan okuyor” ifadelerini kullandı.

Irak’ta terör örgütü DEAŞ ile mücadele için var olduklarını ve bu çerçevede Irak güçlerine yardım ettiklerini söyleyen ABD yönetimi, aynen DEAŞ gibi kendilerinin de terör örgütü olarak gördükleri bir diğer örgüte yönelik operasyonun Irak güçlerini zayıflattığı iddiasını dile getiriyor.

Her açıdan tutarsız, kendi içinde sayısız çelişki barındıran söylem ve yaklaşımlar.

Kuşkusuz Türkiye, Washington’un terör örgütünü, açıktan ya da üstü kapalı desteklediğinin farkında ve bu operasyonlar ABD’ye rağmen yürütülüyor.

ABD’den umduğu desteği bulamayan PKK, uzun süreden bu yana özellikle Sincar bölgesinde iş birliği içinde olduğu İran destekli Haşdi Şabi güçleriyle ilişkilerini daha da geliştirdi.

Kuşkusuz bu, Washington’u rahatsız eden bir gelişme.

Bu durum Pentagon’un geçtiğimiz günlerde ABD Kongresi’ne sunduğu yıllık raporda da yer aldı.

Raporda, PKK’nın Sincar’da Haşdi Şabi güçleriyle yakın bir iş birliği içinde olduğu, her iki oluşumun Erbil ile Bağdat arasında varılan Sincar anlaşmasının hayata geçmesini engellediği belirtildi.

Görünen o ki, Irak’ta can çekişen PKK, ABD’den umduğu desteği bulamayınca kendisini daha fazla İran’ın kucağına atıyor.

Reisi dönemiyle birlikte, ABD’nin güçlerini çekmeye başladığı Irak’taki etkinliğini daha da arttırmak isteyen Tahran yönetimi de, en büyük bölgesel rakibi olarak gördüğü Türkiye’ye karşı PKK’yı daha fazla kullanma hesapları içinde.

Gelişmeler, önümüzdeki Ekim ayında genel seçimlerin yapılacağı Irak’ta siyasi gerilimi daha da tırmandırmış durumda.

Geçtiğimiz hafta önce Ankara’ya sürpriz bir ziyarette bulunup Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen ardından Tahran’a geçip yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile bir araya gelen Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin her ne kadar, “Irak’ın savaş meydanına dönmesine izin vermeyeceğiz” dese de iç çekişmeler ve İran’ın artan etkisi ülkeyi böyle bir sürece doğru götürüyor görünüyor.

Musul eski Valisi Asil Nuceyfi’nin dile getirdiği gibi başta Türkmenler, Kürtler ve Sünniler olmak üzere Irak’taki siyasi ve toplumsal yapıların büyük çoğunluğu artan İran etkisine karşı Türkiye’nin varlığına ihtiyaç duyuyor.