IRAK VE SURİYE'DE TEHLİKELİ SÜREÇ

Faruk AKTAŞ 07 Kas 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Türkiye dâhil tüm dünya, ABD'deki seçimlere odaklanmışken güney sınırımızda sıcak gelişmeler yaşanıyor.

Türkiye dâhil tüm dünya, ABD’deki seçimlere odaklanmışken güney sınırımızda sıcak gelişmeler yaşanıyor.

Özellikle Kuzey Irak’ta bir süredir Barzanilerin partisi KDP ile PKK arasında yaşanan gerilim önceki gün fiili bir saldırıya dönüştü.

PKK’lı teröristler, bir grup Peşmergenin bulunduğu araca yönelik bombalı ve silahlı saldırıda bulundu. Saldırıda bir Peşmerge hayatını kaybederken üçü de yaralandı.

Saldırı sonrası hem Irak merkezi yönetimi hem Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden (IKBY) ardı ardına açıklamalar geldi.

Açıklamaların tümünde doğal olarak saldırı kınandı, PKK’ya yönelik eleştirilerde bulunuldu.

Ancak söz konusu saldırıya karşı fiilen bir karşılık verilmemesinin yanı sıra açıklamaların hiçbirinde bu yönde bir adım atılacağına dair bir tek emarenin bile olmaması dikkat dikkat çekici.

Normal koşullarda böyle bir saldırı sonrası hem Bağdat yönetiminin hem de Erbil yönetiminin PKK’ya yönelik güçlerini harekete geçirmeleri, bunu hemen yapmasalar bile saldırının karşılıksız kalmayacağını en net şekilde dile getirmeleri beklenirdi.

Konuyla ilgili Irak Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamada, “Irak topraklarında gerçekleşen ve Irak’ın egemenliğine el uzatılan bu saldırıyı reddediyoruz” denildi.

Yani saldırıya karşılık verileceğine dair herhangi bir ifade yok.

Saldırının birinci derecedeki muhatabı Erbil yönetimi ve KDP’den yapılan açıklamalar da aynı yönde.

Başta IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani olmak üzere yetkililer tarafından yapılan tüm açıklamalarda, “PKK’nın IKBY’ye ve kurumlarına saygı göstermesi, IKBY topraklarını kendisi için bir mücadele alanı haline getirmemesi, IKBY topraklarını terk etmesi gerektiği” yönünde ifadeler kullanıldı.

Geçtiğimiz ay içinde yine PKK’nın, IKBY’ye ait petrol boru hattına yönelik saldırısını ve Serzêr Gümrük Kapısı Asayiş Müdürü Gazi Salih’i bir silahlı saldırı sonucu öldürmesini “terör olayı” olarak nitelendiren Erbil, Peşmerge güçlerine yönelik bu saldırı sonrası PKK için “terör örgütü” yerine “yasadışı güç” ifadesini kullanmayı tercih etti.

Yani nereden bakılırsa bakılsın IKBY, bu saldırı karşısında oldukça pasif bir yaklaşım sergilemeyi tercih etti.

Buna karşın PKK, saldırıyı çok açık ve net bir şekilde üstlendiği gibi IKBY ve KDP’nin üzerlerine gelmesi halinde daha sert şekilde karşılık vermekten çekinmeyeceklerini açıkladı.

Peki ne oldu da IKBY, PKK’nın bu saldırganlığı karşısında aniden frene basıp pasif bir yaklaşım içine girdi?

Kanımca, epey süredir seçimlere odaklanan ve bu bölgedeki gelişmeleri biraz uzaktan izlemekte olan ABD’nin bölgedeki ilgili güçleri, sıcak çatışma ihtimalinin belirmesi üzerine harekete geçerek IKBY’yi bundan kaçınması yönünde uyardı.

O nedenle PKK’nın son dönemde artan saldırıları karşısında giderek sert bir yaklaşım göstermeye başlayan IKBY, birden tavrını yumuşattı.

Çok muhtemeldir ki söz konusu güçler, IKBY’den ABD’deki seçim sonuçlarının netleşmesini ve Washington’un bölgeye dair yaklaşımlarının şekillenmesini beklemelerini istemişlerdir.

ABD’nin bölge politikaları üzerinde etkili olan söz konusu güçlerin, henüz sonuçları netleşmeyen seçimlerde başkan olmaya daha yakın olan “Biden’cı” oldukları sır değil.

Aynı şekilde bu güçlerin PKK’yı nasıl koruyup kolladıkları da herkesin malumu.

ABD’de henüz sonuçlar netleşmemiş olmasına karşın PKK yayın organlarında “Seçimlerin galibi Biden” diye zafer çığlıklarının atılması da boşuna değil.

Bakmayın siz, seçim sonuçlarıyla ilgili belirsizlik sürerken ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin ortaya çıkıp, “Seçimleri kim kazanırsa kazansın ABD’nin Suriye’deki askeri varlığına dair bir değişiklik öngörmediği” yönünde açıklama yapmasına.

Jeffrey de, ABD’nin bölge politikalarını dizayn eden tüm güçler gibi, Biden’ın kazanması halinde PKK’ya yönelik desteğin çok daha artarak süreceğini, bölgede ABD ve Fransa desteğinde bir terör devleti oluşturma sürecinin hız kazanacağını gayet iyi biliyor.

Jeffrey’nin, “PKK’yı bir terör örgütü olarak görüyoruz. PKK kadrolarının Suriye’den çıktığını görmek istiyoruz” şeklindeki ifadelerinin ise ABD’deki seçim sonuçları netleşene kadar Türkiye’nin oyalanmasını sağlamaktan başka bir amacı yok.

İşte bu nedenle Türkiye’nin bu oyalamaya gelmeden, bir an önce gerek Suriye’de gerekse de Irak’taki PKK varlığına yönelik olabilecek en güçlü adımları atması gerektiği kanaatindeyim.

Seçim sonuçları netleşip Trump koltuğunu korursa (ki mevcut durum bunun düşük ihtimal olduğunu gösteriyor) ne âlâ, değilse Biden o koltuğa oturuncaya kadar terör örgütüne vurulabilecek en ağır darbeler vurulmalı.

Türkiye bu ara dönemi PKK’nın Irak ve Suriye’deki varlığının geriletilmesi konusunda olabilecek en etkin şekilde kullanmalı.

O nedenle söz konusu güçlerin IKBY’yi PKK karşısında pasif konuma çekme çabalarını boşa çıkarılarak, Bağdat’ın değilse bile en azından Erbil yönetiminin PKK terörüyle mücadelede aktif şekilde rol almasının sağlanması gerekli.

Böyle bir iş birliğinin PKK’nın geriletilmesinde önemli katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Bu durum Türkiye kadar IKBY’nin de yararına olacaktır.