​INTERNATİONAL VE KONVERTİBIL

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
International: Uluslararası demek hepimizin bildiği gibi.

International: Uluslararası demek hepimizin bildiği gibi. Marshall Mc LUHAN’ın meşhur ettiği deyimle dünyamız artık “global bir köy” halini aldı ve tüm uluslar bu “köy”ün “köylü”leri durumuna geldi. Spor ve özellikle futbolda da kaçınılmaz olarak bu geçirgenlik yaşanıyor ve sonuçlarını hep birlikte izliyoruz. Konvertibıl da her yerde geçerli-geçer akçe- demek, daha ziyade para birimleri/döviz için kullanılsa da fikir, sanat ve spor camialarının her yerde kabul edilen makbul isimleri için de kullanılıyor artık.

Türk Milli Takımının, Arnavutluk karşısında düştüğü acıklı ve komik durumun getirdiği üzüntü ve şaşkınlığı atlatamadan hemen peşinden oynanan Rusya 2018 Play-Off maçında İtalya’nın İsveç’e elenmesiyle kâbus gibi bir pazartesi gecesi yaşadı, Güzel ve Şanssız Ülkemizde futbolseverler. Bizim geçen haftaki “gazozuna” Romanya maçında gördüklerimizden sonra Antalya’daki maçın sonucunu az-buçuk tahmin ediyorduk da “ihtiyar” Mircea LUCESCU’nun bu kadar saçmalayabileceğine ihtimal vermiyorduk. Uzatmalar dâhil 54 dakika (kırmızı kart 41. dk.çıkmıştı) bir kişi eksik oynayan Arnavutluk karşısında ne oyuncular ne de teknik ekip kendinde değildi. “Ne işimiz var burada” modunda bir araya gelen on bir “benzemez”le elden yattık.

Bizim maçtan hemen sonra başlayan ve İtalya’nın İsveç kalecisini bir türlü geçememesiyle ve İsveçlilerin üst düzey mücadelesiyle, (ilk maçta elde ettiği 1-0’lık avantajı koruduğu 90 dakika sonunda) İtalya 1958’den beri ilk kez bir Dünya Kupası’na katılamadı. (FIFA Başkanı Gianni INFANTINO acaba bir “wild card” ayarlar mı diye bekleşiyor İtalyanlar.)

Bizim Milli Takımımızla İtalyan Milli Takımı arasında ilginç bir benzerlik söz konusu. Her iki ülke milli takımının da oyuncu kaynağı genellikle ve ağırlıkla ülkelerinin yerel ligleri. İtalya Milli Takımının ilk 11 oyuncusundan 10 tanesi Serie A’da top koşturuyor. Bizim Milli Takımımızın durumu da pek farklı değil, kadroya çağrılan Lejyoner ve Avrupalı Türklerden pek azı forma giyebildi. Ağırlıklı olarak Süper Lig’de oynayan futbolcular sahadaydı her iki hazırlık maçında da (Romanya-Arnavutluk).

Oysa özellikle elemelerde başarılı olan takımların çoğu international karakterli ve konvertibıl oyunculardan kuruluydu. İtalya’yı saf dışı bırakan İsveç Milli Takımının tamamı Avrupa’nın muhtelif liglerinde mücadele ediyor. Yunanistan’ı sürklase eden Hırvatistan’ın Adriyatik Ligi’nde oynayan as oyuncusu yok gibi, bütün oyuncuları La Liga ve Bundesliga başta olma üzere Avrupa Liglerinde. Bizi ekarte eden İzlanda da hâ-keza aynı durumda, sembolik bir iki oyuncusu “Buzlanda”da top koşturuyor sadece.

Brezilya’nın başarılı olduğu Dünya Kupalarında kadrosu internasyonal oyunculardan kuruluyken, Almanya tarafından “perişan” edildikleri son turnuvada kadroda Brezilya Liglerinde oynayan oyuncular ağırlıktaydı.

“Serbest Rekabetin” kaliteyi arttırdığı gerçeği ile bir kez daha karşı karşıyayız anlayacağınız. Bizim ülkemizde de ne zaman futbolcularımız dil öğrenir, kişisel ve bilişsel olarak kendilerini hazırlar ve Avrupa’da boy göstermekten korkmazlarsa (konvertibilite sadece milli parada olmaz, futbolcuda da olur) bizim için de başarı söz konusu olabilecektir. Yoksa tembel tembel oturmayla, araba, sevgili ve saatleriyle hava atmayla nasıl rekabet edecekler Avrupalı meslektaşlarıyla?

Bunu sağlayana kadar Avrupa’da dünyaya gelmiş 3. Kuşak Avrupalı Türklerden başka çaremiz yok mücadele etmek için. Onlar hiç olmazsa uluslararası rekabetten korkmuyor ve rekabetin ta içinden geliyorlar.

Son olarak Euro 2016 Turnuvasında İtalya, İrlanda ile berabere kalarak bizim elenmemize ön ayak olmuştu hatırlarsınız. İçimizden birinin “ahh”ı tuttu galiba ve Pierre Luigi (Gigi) BUFFON’a da yazık oldu ömrünün sonbaharında 6. Kez Dünya Kupası’na katılıp rekor kıracaktı kısmet olmadı.

İyi bir hafta sonu diliyorum.