İNSANİ KRİZDEN İNSANİ DERİNLİĞE

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Eşyayı, canlıyı, cansızı ve bir bütün olarak doğayı okumak, anlamak ve yaşamak yerine adeta tabiata savaş açmışçasına kirlettiğimiz ve katliam yaptığımız bir zamandayız.

Devaya ulaşmanın yolu, derdi sahiplenmek ve sabretmenin yanında neden ve niçinlerine odaklanmayı da gerektirir. Bunun için küresel salgına yol açan virüsün nasıl bir zamanda insanlığa dert olduğunu idrak etmek zorundayız. Böylece derdimizle güzelleşebiliriz.

Bedensel hazlar ve içgüdüsel istekler, ruhumuzu gölgede bıraktı nicedir. İnsan, bedenine hizmet etmekten gönlüne uzaklaştı. ‘Ben’liğin tavan yaptığı, samimiyetin mumla arandığı, hadsizliğin kendine güven olarak algılandığı, sevgi ve saygının anlamını yitirdiği, yalnız kalabalıkların çoğaldığı, tokların açları yok saydığı, çevresini ezerek ayakta kalanların alkışlandığı bir zamandayız.   

Daha çok kazanma, en güzel eve ve arabaya sahip olma, kariyer ve ticaret hırsının gözlerimizi kör ettiği, bahçedeki ağacın renginden, kokusundan ve sesinden insanoğlunu uzaklaştırdığı bir zamandayız.

Ailenin yuva olmaktan, anne - baba ve çocukların birbirlerine yabancılaştığı ve büyüklerinden uzaklaştığı, evdeki rollerin karıştığı, kadın ve çocukların reklamlara alet edildiği, kadına şiddetin her ortamda arttığı, ailenin çekirdeğe dönüp köksüz kaldığı bir zamandayız. 

HİKMETSİZ BİLGİ

Eşyayı, canlıyı, cansızı ve bir bütün olarak doğayı okumak, anlamak ve yaşamak yerine adeta tabiata savaş açmışçasına kirlettiğimiz ve katliam yaptığımız bir zamandayız.

Sahile vuran bebeklerin cansız bedenleri gibi zevk olsun diye hunharca katledilen hayvanlara merhamet edilmeyen, maddi menfaatler için yurtlarından sürülen milyonlarca insanın hayatta kalma mücadelesi verdiği bir zamandayız.

Ahlak, adalet ve inancın parayla değer bulduğu, daha fazla özgürlük adına toplumların kendi içinde savaşa tutuşturulduğu, liderliğin bir gönül yolculuğu olan hizmetkârlıktan uzaklaştığı, insanların tüketime zorlandığı bir zamandayız.

Toprak sahipleri ve köylüler, makine sahipleri ve işçilerden sonra kapitalist sistem ve bu sistemin modern çalışanları da tarihe karışıyor. İnsanlığın, veri sahipleri ve idare edilenler olarak ayrıldığı, bize ait her türlü bilginin bize rağmen depolanarak kullanıldığı, bağımsız düşünen insan modeli yerine belirli merkezlerden idare edilen bağımlı insan profilinin tasarlandığı, tek dil, tek devlet, tek para, tek cinsiyet ve tek din alt yapısının hazırlanıp uygulamaya geçirildiği bir zamandayız.

Hayatın can damarı olan öğrenme dururken hikmetini yitiren bilgi güce dönüşüyor. Kendini bilme yolculuğu, sanal âlemdeki suretleri izlemeye, malumatın köleliğine ve kendinden uzaklaşmaya dönüşüyor. Hayatı yaşamanın ölümü unutturduğu, manadan uzaklaştırılan maddenin anlamını yitirdiği bir zamandayız.

İnsana yol gösteren ilimden, ilime yol gösteren ahlaktan ve ahlaka yol gösteren Yaratıcı Güç’ten uzaklaştığımız, iman ettiklerimizin giderek çoğaldığı bir zamandayız. 

KENDİMİZE KALDIK

Yıllardır “insani kriz” olarak dile getirmeye çalıştığımız bu manzaraları çoğaltmak mümkün. Âlemin yansıması olan insanın, bedeni ve ruhuna aykırı ve fıtratı ile çelişen bu gidişat elbette sürekli olamazdı. Ve bir zerre misali virüs, insanlığın binlerce yıllık birikimini alt üst etti. Hayatın dışına ittiğimiz ölüm, yeniden ‘ben varım’ dedi. Ve hayâsız hayatlardan hesap soruyor ölüm.

Elimizdeki maddi varlıklar birden yok olunca kendimize kaldık. Her şeye muktedir gibi duran dünya liderleri, Afrikalı bir yerli ile eşitlendi. Ve virüsün getirdiği demokrasi ile insanlık, maske ihtiyacında buluştu. Kendi derdine düşen insanlar ve toplumlar, canlı ve cansıza zulümlerine ara verdi. Belki de Kovid 19, olması gerekene yani aslımıza döndürecek ve sonu olmayan bu gidişattan alıkoyacak hepimizi.

Günümüz insanının ve insanlığın yaşadığı insani krizin aşılmasında işi, konumu, görevi ne olursa olsun her bireyin, benlik tutulmasından kurtulup, hiçliğin sıfır noktasında mekân tutmasının önemli bir yeri olacaktır. Belki de bağımsız düşünebilen son kuşak olarak yeni başlayacak çağın da merkezinde insan ve insani değerlerin yer alacağı muhakkaktır.  Kim bilir belki de bir virüs, yaşanan ‘insani kriz’den kurtularak yeni bir ‘insani derinlik’ yolculuğuna çıkmamıza vesile olacaktır.