​İNSAN ZEHRİ

Funda ÖZKALYONCU 05 Ağu 2017

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
Uzun seneler önce, Etiler'de yeni açılan bir alışveriş merkezinde, koridorda karısına sarılmış, onu öperken, ona sevgiyle bakarken, sıkı sıkı sarılırken görmüştüm.

Uzun seneler önce, Etiler'de yeni açılan bir alışveriş merkezinde, koridorda karısına sarılmış, onu öperken, ona sevgiyle bakarken, sıkı sıkı sarılırken görmüştüm.

Karı koca sessiz sedasız, yeni mutlu evliklerinin tadını çıkarıyordu.

Gördüğüm bu çift, Murat ve karısı Hande idi.

Adam çok yakışıklı, sunucu, oyuncu Murat... Karısı bir iş adamının kızı Hande.

Geçen hafta yer gök Murat'ın Yalıkavak’ta teknesi içinde başka bir kadın ile dudak dudağa öpüşürken yakalanma haliydi.

Evine çok yakın bir yerlerde, Murat karısını kandırayım derken, kendini kandırıvermişti.

Hiç bir nedenle, hiç kimseden hesap sorma hakkım olmadığını bilenlerdenim.

Şuurlu, vicdanlı ve merhametli bir insanım ben.

Evine çok yakın ya... Sadece.. 

Bu ne cesaret Murat'ım diyeceğim.

Onu bile diyemedim.

Adama sosyal medya üzerinden yazılanlara bakınca, birden bire Murat'ın ve karısının savaşçısı oldum. 

Baktım elimde kılıç kalkan bekliyorum.

Utanmaz kadın, Murat'a "adam değilsin" diye yazmış. 

Ah be, dangalak bacım, 

Sana ne Murat'tan,

Seni mi aldattı?

Karısı senin amcanın kızı mı? 

Bu ne içselleştirmek, kanına bu kadar niye dokunmak.

Daha neler yazmışlar, inanılmaz.

Adam diyor ki!

Takatim kalmadı.

Sınırdayım.

Ailemi kaybettiğime mi üzüleyim, yorumlar çok acıtıcı, canım acıyor.

Pişmanım, üzgünüm.

Kendimi öldüreyim.

Evet çok pişman, bazen pişmanlık kötüdür, bazen iyidir.

Bir daha geri getirmeye gücünün yetmediği pişmanlıklar vardır.

Bu da öyle işte.

Ya kadın, Hande.

"Başıma gelenleri sevgi ile sarıp sarmalayacağım, biraz izin verin" diyor.

Mümkünse.

Belli ki mahalle baskısı içinde, boşan korosu yüksek sesle çığırıyor.

Belli ki çok üzgün, kafası darmadağın.

Öyle zamanları çok iyi bilirim.

Bir kadının gitmesini de gidememesini de çok iyi anlarım.

Gidene git demem, kalana neden kaldın demem.

Bir kadının gidememe hakkını ona teslim ederim.

Belki kocasının kokusunu çok seviyordur. Onsuz olma duygusunu yaşamak istemiyordur.

Bak Hande..

Sana diyeceğim şu ki.

Kimseyi dinleme.

Gururlu ol çığlıklarına kulak asma.

Sadece yüreğin ne diyorsa onu yap.

İnsanların seni harman gibi savurmasına izin verme.

Sana git diyen çoğu kadın, evinde beterini bilip, hani kalıcı kadınlar vardır ya.. 

KALAN KADIN, onlardandır işte.

Unutma. 

Hande sen.

Susmanın çaresizliğinde, sus.

Başkalarına rağmen değil kendine rağmen, kal.

Takatim kalmadı diyen, kendimi öldüreyim mi diyen, şimdi karım beni boşar diyen, ailem dağıldı diyen.. Beni affet diyen kocanı...

Hata yaptı ve biliyor.

Ne dersin?

Sonra her şey geçecektir.

Funda'ya takılanlar...

Bodrum'da, Gündogan’da, sabah oğle saatleri arası gazete okuyorum, kahve eşliğinde takılıyorum. Burası küçücük bir balıkçı kahvesi, bildiğin tahta masalı, tahta sandalyeli bir kahve. Masa yok, bir sandalyede oturup diğerini masa gibi kullanmaca hali. Bir masada tek bir kadın, bir çay, bir su takılıyor. Gitme ihtimali var.. Kahveye gelen erkeklerin umuru değil, ya kadınlar... Hepsi atmaca gibi, bakınıyor... Benden önce gelen var, biri kalkarsa doğal olarak o oturmalı, adabını almamışlar. Şişman iki kadın, yarım ekmek arası tost yaptırmışlar.. Masadaki kadın kalkar kalkmaz, hücum edip masayı kapıyorlar. Ellerinde kocaman yarım ekmeklerle doymak bilmeyen halleri, kara kara düşündürüyor beni. Biz kadınlar darmadağınık olmuşuz, gelişigüzel, dikkatsiz ve ne kadar kabayız, diyorum kendi kendime.

... Kadın arka taraflarda anlatıyor, diyor ki... Ah ahhhhh, her yer beton, dağ taş inşaat oldu.. Toprak kalmadı, yeşil kalmadı. Bende kendi kendime cevap veriyorum, haklısın bacım, felaket, ülke inşaata döndü. Peki niye, bu evleri satın alıyorsunuz, çocuklarınız Gezi parkında yatarken, siz proje proje dolaşıp, kesilen ağaçların yerlerini kaç lira prim yapar, seneye kaç lira olur diye hesaplayıp duruyorsunuz. Ya çocuklarınız, oralarda yatıp beklemesinler, ya da siz prim hesabi yapmayın. Rantçı iki yüzlülük buna deniyor.