İLK CAM KIRILMAYA GÖRSÜN

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Çöp kutusuna değil de bir kenara atılan ilk çöp torbası, onu atandan sonra oradan geçen ilk kişi için "kırılan ilk cam" gibidir.

İlgisi olanlar bilir, sosyolojide “Kırık Camlar” ya da “Kırık Pencereler” olarak bilinen bir teori vardır. Stanford Üniversitesi’nden sosyolog Profesör Philip Zimbardo’nun 1969 yılında yaptığı bir deneyden geliştirilen bu teoride, toplumdaki suç vakaları ve toplumun kriminolojik çözümlemesi yapılmak amaçlanmaktadır. Prof. Zimbardo’nun deneyinin bir teori hâline gelmesi için Harvard Üniversitesi’nden James Q. Wilson ve Harvard JFK Güvenlik Okulu’ndan George L. Kelling adlı iki sosyal bilimcinin 1982’de yayınladıkları makaleye kadar beklemek gerekmiştir. “Polis ve mahalle güvenliği: Kırık Camlar” adlı bu makalede “Kırık Camlar Teorisi” şöyle açıklanmaktadır:

“Birkaç kırık penceresi olan bir bina düşünün. Camlar tâmir edilmemişse serseriler diğer camları da kırmaya meyillidir. Sonunda bina boş ise tüm camları kırılabilir, gecekonduysa belki de yangın dahi çıkarabilirler. Ya da bir kaldırım düşünelim. Burada bâzı çöpler birikir. Yakın zamanda bu çöpler daha fazla birikir. Sonunda buradaki restoranlar, hatta paket servis yapan insanlar bile çöpleri araba ile poşetler hâlinde getirerek buraya atarlar.”

Zimbardo’nun yaptığı deney ise Wikipedia’da şöyle özetlenmektedir:

“Wilson ve Kelling'ten önce teori Stanford'lu psikolog Philip Zimbardo tarafından 1969 yılında bir test olarak düzenlenmiştir. Zimbardo, plakası bulunmayan iki otomobili Bronx ve Kaliforniya Palo Alto'da bulunan mahallelere bıraktı. Bronx'taki araba, "terk edildikten" birkaç dakika sonra "barbarlar" tarafından saldırıya uğradı. Bir baba, anne ve genç yaştaki oğlundan oluşan âile tarafından öncelikle aracın radyatör ve aküsü çalındı. Bu durum Zibmardo tarafından kaydedildi. Yirmi dört saat içerisinde ise araç artık değerini kaybetmiş ve elden çıkmış bir hâle gelmişti. Daha sonra aracın pencereleri parçalandı ve döşemeleri yırtıldı. Bu hâlde araç bir çocuk oyun alanı gibi kullanılıyordu. Bu süre içerisinde yaklaşık bir haftadan daha uzun süredir Palo Alto'da bulunan araca kimse tarafından dokunulmamıştı. Daha sonra Zimbardo aracın yanına bir balyoz ile giderek kasıtlı bir şekilde araca balyoz ile vurdu ve çökertti. Kısa bir süre sonra bu parçalama işlemine diğer insanlar da katıldı. Zimbardo her iki durumda da zarar veren barbarların çoğunluğunun, öncelikle düzgün ve saygın görünümlü beyazlar olduğunu kaydetti. Elbette toplumda, Bronx gibi bir mahallede terk edilmiş bir hâldeki mülkiyetin daha hızlı sürede parçalanacağı veya çalınacağı inancı yaygındır. Karşılıklı nezâket ve saygı yükümlülüklerinin daha fazla bulunduğu yerlere ise terk edilmiş haldeki bir mülkiyetin -kimsenin umurunda olmayacağı- düşünülür. Ancak benzer olaylar herhangi bir uygar toplumda da oluşabilir.”

Günlük hayâtımızdaki kırık camlar

Bu yaklaşımın örneklerini günlük hayâtımızda fazlasıyla görmek durumda kalıyor ve bundan kaçınamıyoruz. Bir duvar kenarına, bir ağaç dibine atılan ilk çöp torbası, bırakılan ilk pet şişe, ilk boş sigara paketi bu cam kırıklarına örnektir. Meyve mevsiminde kırılan ilk ağaç dalı, parklarda basılarak iz yapılan ilk çimen, ATM’den para çekmek için otobüs durağı yolu üzerine park edilen ilk araba gibi örnekler hepimizin maalesef âşina olduğumuz, artık “normal” kabul ettiğimiz, “herkes yapıyor” dediğimiz cam kırıklarıdır.

Çöp kutusuna değil de bir kenara atılan ilk çöp torbası, onu atandan sonra oradan geçen ilk kişi için “kırılan ilk cam” gibidir. Toplumsal şansımız varsa, o çöp torbasını gören kişi onu alıp kutuya atmaktan çekinmez ve o sokağın veya caddenin insanlarının gözleri onu görmez. Şansımız yoksa, daha doğrusu ilk camın kırıldığını kimse görmesin diye düşünenler yoksa, her yerin çöplük olması içten bile değildir. İsterseniz günde üç defa çöp arabası gelip çöp kutularını boşaltsın, isterseniz her sokağa birer çöpçüyü bekçi gibi görevlendirelim çöpleri görmekten kurtulamayız.

Elindeki çöp torbasını atmak için çöp kutusunun kapağını kaldırmaya üşenip kutunun dışına bırakanlar bir sonraki camı kırdıklarının farkında değildir. Arabasıyla çöp kutusunun yanından geçerken arabadan inmeye üşenip çöp torbasını basket topu gibi atıp çöp kutusunu tutturamayanlara yaşadıkları sokağa, caddeye, semte ve şehre nasıl bir zarar verdiklerini anlatmak hiç de kolay değildir. Anlatsanız da dinlemezler çünkü “çok işleri vardır”.

Sokak hayvanlarına mama verme bahânesiyle yemek artıklarını gelişigüzel sokaklara bırakanlar, bu atıkları bıraktıkları yerlerin düzensiz çöplüğün tohumu olduğunu anlamamakta çok ısrarcılar. Mâsum bir eylem, iyi niyetli bir ihmâl ile birleşince, hem etobur sokak hayvanları karbonhidrat yiyerek obez olmakta hem de bu atıklar paralel(!) çöplük hâline gelmektedir.     

Camı kıracak mıyız, tâmir mi edeceğiz?

Yaptığımız her kötülüğün uzun ya da kısa vâdede dönüp dolaşıp bizim başımıza gelmesi kaçınılmazdır. İçinde yaşadığımız şehir hayâtında, aynı cadde ve sokakları paylaştığımız milyonlarca insanlardan her gün sadece binde biri “ilk camı kıran bir hareket” yapsa – ki yapıyor – şehirlerimiz yaşanmaz hâle gelir ve maalesef yaşanmaz hâle geliyor. Milyonlarca insanın yaşadığı İstanbul’un trafiğini kilitlemek için beş ya da on tâne aracın ana caddelerde kaza yapıp durması yeterli olmaktadır. “Bir kereden bir şey olmaz” diye düşünmenin aymazlığı, “bir yanlış”ın ne kadar büyük bir yanlış olduğunu görmemizi engelliyor. Başkası yaptığında gördüğümüz yanlışları kendimizin de yaptığını ya da yapabileceği kabul edersek, kırılan ilk camı tâmir etmiş oluruz. Milyonda biri kişi bile olsa camı kıranlar her zaman olacaktır. Önemli olan camı kıran kişiden sonra gelen kişiler olarak bizim tavrımızın ne olduğudur. Bir cam da biz mi kıracağız, yoksa o camı tâmir mi edeceğiz? Bir çöp torbasını sokağa bırakan mı olacağız, yoksa bırakılmış bir çöp torbasını alıp çöp kutusuna atacak mıyız?