İÇİMİZE AKAN DIŞ SESLER

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Motor gürültüsü, trafik kaosu, dijital aygıtların gizli elektromanyetik ses kirliliği ve nihayet metropol yaşamının yükselen gürültü anarşisi, insanı güzel sesin melodisi gibi sessizliğin ahengine ve huzuruna da hasret bırakıyor.

Melodisi olan sesler hayatımızı terk ettikçe gürültü anarşisine maruz kalıyoruz. Ruhu olmayan beden, anlamı olmayan söz gibi melodisi olmayan sesler, ruhumuza ve gönlümüze dokunmaktan uzaklaşıyor her geçen gün. Kaynağını âlemin ahengiyle evrenin derinliklerinden alan ve bedenimize, ruhumuza şifa veren doğal seslere hasret kalacağız bu gidişle. Yükselen dış sesler, bedenimizin, vicdanımızın ve ruhumuzun iç sesini duymamızı engelliyor.

Motor gürültüsü, trafik kaosu, dijital aygıtların gizli elektromanyetik ses kirliliği ve nihayet metropol yaşamının yükselen gürültü anarşisi, insanı güzel sesin melodisi gibi sessizliğin ahengine ve huzuruna da hasret bırakıyor.

Sesin, hayatımızdaki önemi; akciğerlerden gelen havanın ses yolunda oluşturduğu titreşimin çok ötesindedir. Bunun içindir ki Türk Dil Kurumu Sözlüğü sesi; “kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün” yanında; “duygu ve düşünce”, “herhangi bir davranış, tutum karşısında uyanan ruhsal tepki” ve “aralarında uyum bulunan titreşimler” olarak tanımlamıştır. Şu halde ses sadece duyduğumuzdan ibaret değil. Zira aklımızın ve vicdanımızın da sesi var. Duymadığımız bu sesler, bazen duyduğumuz onca sesten çok daha önemli, değerli ve belirleyicidir hayatımızda.

Günümüz insanı için sorun şudur ki; duyduğumuz ve çoğu zaman anlamı olmayan sesler, duymadığımız, duymak istemediğimiz ama anlamı olan sesleri bastıracak düzeylere ulaşıyor. Dış sesler giderek bedenimizin ve ruhumuzun sesinden uzaklaşıyor.

Yoğun duygularımızı aktarmak için seslerin ve melodilerin renklerine ihtiyacımız var. Yedi temel renk gibi yedi temel nota sesiyle ansiklopedilere sığmayacak duygularımızı aktarabiliriz. Ve bazen sözler aciz kalır, yetmez. Sanat eseri üretmek Yaratıcının insana üflediği yaratma özelliğinin bir sonucudur ve insan ses üretir.

BEYNİMİZİN SESİ

Yeryüzünde madde lehine yaşanan dönüşüm, ses konusunda da geçerli ve dünyanın sesi değişiyor, dünyadan yükselen seslerin niteliği değişiyor. Milyonlarca canlının sesi, gök gürültüsünün, yağmurun, akarsuyun, denizin sesi gibi doğal ses kaynaklarından uzaklaşıyoruz. Buna karşılık stresli yaşamın araç-gereçlerinin yapay seslerine aşinalığımız hızlanıyor. Manyetik seslerle iç içe yaşadıkça insanların sesi, insanların ürettiği doğayla uyumlu müzik melodileri, kuş cıvıltıları, ağaç yapraklarının rüzgârdaki seslerine yabancılaşıyoruz. Ve duyduğumuz sesler, insan olarak parçası olduğumuz evrenle bütünleşmemizi sağlamıyor hatta uyumumuzu bozan önemli bir kaynağa dönüşebiliyor. Bu uyumsuzluğu anlamak için doğal ses ile beynimizin çalışması arasındaki ilişkiye kısaca bakmamızda fayda var. 

Beynimizi oluşturan hücrelerin çalışma mekaniği ve dalga boyu (hava moleküllerinin sıkıştığı iki bölge arasındaki uzaklık) ile doğal sesin mekaniği ve dalga boyu arasında bir paralellik vardır. Bu paralellik bozulduğunda kendimizle ve dünya ile uyumumuz da bozuluyor. Ses, hava moleküllerinin havada çarpışması sonucu oluşur, dalga halinde yayılır ve bir ses dalgasının oluşması için sesin aldığı yol, sesin dalga boyunu oluşturur. Sesin birim zamandaki titreşimi olan frekans, Hertz (Hz), sesin şiddeti ise Desibel (dB) ile ölçülür. İnsan 0-140 Desibel (20 Hertz ile 20.000 Hertz) arasındaki sesleri duyabilirken bazı canlılar, duyamadığımız sesleri de duyabilir.  

Milyarlarca hücreden oluşan beynimiz, doğal ses dalgalarına benzer bir iletim sistemine ve beyin dalgalarına sahiptir. Araştırmalar, günlük yaşam ritmine göre öne çıkan beş temel beyin dalgasından söz eder. Delta dalgasında beyin dalgası frekansı, saniyede 1,5-4 devir aralığındadır ve beyin genel olarak uyku halindedir. Tetha dalgasında beyin dalgası frekansı, saniyede 5-8 devir aralığındadır, beyin daha yavaş çalışır, zihin otomatik görevlerden ayrılıp hayal kurmaya başlar. Alfa dalgasında beyin dalgası frekansı, 7,5-15 devir hızındadır, stresten korunma, derin gevşeme halidir. Beta dalgasında beyin dalga frekansı, 15-40 devir aralığındadır, beyin uyanık, aktif, günlük normal iş ve işlevleri yürütür. Yeni keşfedilen ve çok az bilgiye sahip olduğumuz Gama beyin dalgası frekansı ise 40 devir hızının üzerinde, yoğun heyecan, iç görü ve üst düzey bilgi işlemlerin yer aldığı düşünülen dalgalardır.

SESİN ŞİFASI

Araştırmalar; anne karnındaki bebeklerin, sürekli olarak duydukları anne kalbinin ritmik sesine ve çevreden duydukları, ses ve kulağa hoş gelen melodilere olumlu tepkiler verdiklerini, aynı şekilde periyodik olmayan düzensiz dalga boylarının aşırılıklar gösterdiği ses titreşimleri ve gürültülerde ise bebeklerin huzursuzluk gösterdiklerini belirlemiştir.

Kâinat ana programının küçük bir temsilcisi ve şifresi niteliğindeki insan, kâinatla bir bütünlük içindedir. Bu bütünlüğü bozan her girişim, âlemle olan maddi ve ruhsal uyumumuzu, kâinattaki varlık nedenimizi anlayacak şifre özelliğimizi bozuyor. Zira henüz tam olarak keşfedilmemiş gizemlere sahip olan beynimizin, çok yönlü ve asimetrik bir veri tabanına benzer bir çalışma düzenine sahip olduğu ve evrendeki ilahi networkle ilişki halinde olduğu bilinmektedir.  

Kulaklarımız yoluyla beynimize iletilen seslerin dalga boyuyla beyin hücrelerimiz arasındaki iletişimin dalga boyu arasındaki uyumsuzluk, ruhumuzun giderek sıkılmasına, sıkışmasına ve bunalmasına yol açıyor. Duyduğumuz seslerin titreşimiyle beynimiz ve bedenimizin titreşimi arasındaki uyum yani bedenin sesiyle duyulan ses aynı doğal frekansta buluştuğunda sesin şifa etkisi aksi halde ise sesin uyumu bozan etkisi artmaktadır. 

Şu halde günümüz insanının, çığ gibi artan ruhsal sorunlarıyla baş edilmesinde âlemdeki ilk yaratım olan (Levhi Mahfûz) ruhun ve bedenin ana program diline uygun seslerle beslenmesi gereği unutulmamalıdır. Bunun içindir ki binlerce yıllık insanlık tarihinde insan; seslerden melodilerden hiç uzaklaşmamıştır. İnanç sistemleri, ruhu teskin eden ilahi müziklerden, devletler coşku veren marşlardan beslenmiştir. Müzik sesi; tarih boyunca toplumların ürettiği kültür, sanat ve medeniyetin önemli bir parçası olmuştur.