HDP'DE ÇÜRÜME, PKK'DA ÇÖZÜLME

Faruk AKTAŞ 21 Tem 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
HDP'deki çürümeyi ortaya çıkaran bu olaylar dışında aynı cephede geçen hafta önemli bir gelişme daha yaşandı.

Geçtiğimiz hafta içinde önce HDP Muş Milletvekili Mensur Işık’ın, eşine şiddet uyguladığı haberleri yansıdı basına.

Işık’ın öğretmen eşini darp ettiği, saatlerce hastaneye gitmesini engellediği ve sonrasında şikâyetçi olmaması yönünde tehdit ettiği yer alıyordu haberlerin detaylarında.

Bu olaydan üç gün sonra yine HDP içinde çok daha vahim bir olay patlak verdi.

Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in, Haziran 2018’deki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesinde partisinin seçim çalışmalarına katılan bir kadına tecavüzü ortaya çıktı.

Çelik’in, şikâyetçi olmaması için tehdit ettiği tecavüz mağduru kadının, başına gelenleri HDP yöneticilerine anlattığı ancak HDP yönetiminin de olayı örtbas etmeye çalışması üzerine savcılığa giderek suç duyurusunda olduğu belirlendi.

Olay da, soruşturmayı yürüten savcılığın, Tuma Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılmasını öngören fezlekeyi Meclis’e göndermesi üzerine açığa çıktı.

Dokunulmazlık fezlekesi bu hafta Meclis’te görüşülecek olan Çelik, partisinden istifa etti ancak her iki olay çok net bir şekilde gösterdi ki HDP sadece mağduriyetleri istismar eden bir parti değil aynı zamanda mağduriyet yaratan, kadına şiddet uygulayan, tecavüzcü bir parti.

Haberdar olmasına karşın her iki olayı örtbas etmeye çalışması, HDP’yi de parti olarak bu iki vekilinin suçlarına ortak kılıyor çünkü.

HDP’nin barış, özgürlük, insan hakları, demokrasi sloganlarının ne denli boş olduğunu, insanlığın bu önemli değerleriyle yakından uzaktan ilgilerinin olmadığı, aksine bir terör örgütünün uzantısı olarak bu değerlerin tümüne fiilen düşmanlık yaptıkları bugüne kadar sayısız kez görülmüştü.

Özellikle kadına şiddetle mücadele günü olan 8 Mart’larda devleti yıpratma, toplumun devlete olan güvenini zedelemek için sokaklarda “kadına şiddete hayır”, “tecavüzcü devlet hesap verecek” şeklindeki sloganlar atan bu kesimler bundan sonra 8 Mart’larda ne tür sloganlar atacaklar merak ediyorum doğrusu?

Öte yandan bugüne kadar birçok eylemde, mitingde HDP ile kol kola girip aynı yönde sloganlar çevrelerin bu iki olaydan sonra, “kadına şiddete hayır”, “tecavüzcü HDP hesap verecek” sloganlarıyla sokağa çıkması beklenirdi ancak şu ana kadar böyle bir eylem olmadı.

Bu kesimlerin bu sessizliği kadına yönelik şiddet konusunda ne denli samimiyetsiz olduklarını ortaya çıkarıyor diye düşünüyorum.

Aynı şekilde sabah-akşam basın özgürlüğünden, özgür gazetecilikten dem vuran aynı çevrelere ait basın yayın organlarının bu olaylar karşısında gazeteciliği, haberciliği unutmaları, başlarını kuma gömüp yaşananları görmezlikten gelmeye çalışmaları ise ibretlik bir durum.

HDP’deki çürümeyi ortaya çıkaran bu olaylar dışında aynı cephede geçen hafta önemli bir gelişme daha yaşandı.

PKK’nın Suriye kolu PYD’nin önemli isimlerinden Salih Müslim’in yeğeni Dalya Mahmud Müslim örgütten kaçarak Türkiye’ye teslim oldu.

PKK medyası konuyla ilgili uzun süre sessiz kaldı.

Ardından Salih Müslim bir açıklama yaparak, yeğenin bazı sağlık sorunlarıyla ilgili tedavi olmak üzere Irak Kürt bölgesine gittiğini burada Erbil yönetimi tarafından Türkiye’ye teslim edildiği yönünde iddialarda bulundu.

Bunun üzerine Erbil yönetimi ise iddiayı yalanlayarak Müslim’in yeğeninin bir PKK’lı ile gönül ilişkisi olduğunu, bu PKK’lının bir süre önce örgütten kaçarak Türkiye’ye teslim olduğunu, ardından Dalya Mahmud Müslim’in de aynı şekilde kaçıp teslim olduğunu açıkladı.

Erbil yönetiminin bu konuyla ilgili yaptığı açıklamada dikkat çekici bir bölüm var.

Şöyle deniyor o bölümde; “PKK medyası ve onlarla aynı görüşte olanlar, hışımla suçlamalarda bulunacaklarına kendilerine şunu sormalılar. İnsanlar neden sizin saflarından ayrılıp tehditlerinizden kurtulmak için canları pahasına kaçak yollara başvuruyorlar?”

Bu açıklama, Erbil yönetiminin de PKK’daki çözülmeyi, dağılmayı gördüğünü gösteriyor.

Son dönemde içerde ve dışarıda yürütülen operasyonlarda ağır kayıplar veren PKK, özellikle 15 Haziran’dan bu yana Kuzey Irak’ta kamplarına yönelik başlatılan Pençe-Kartal ve Pençe-Kaplan operasyonları sonrası nefes alamaz duruma gelmiş durumda.

PKK yöneticileri deyim yerindeyse saklandıkları mağaralardan kafalarını dışarı çıkarmaya korkuyor. Ağır darbeler, korku ve panik, Erbil yönetiminin de gördüğü gibi örgütte ciddi çözülme ve dağılmalara yol açıyor.

Salih Müslim’in yeğeninin kaçıp Türkiye’ye teslim olması da bu durumun hem neticelerinden hem de göstergelerinden birisi.

PKK’ya yönelik kıskaç daraltıldıkça bu çözülme ve dağılma hızlanacaktır.

Aynı şekilde PKK’daki bu çözülme ve dağılma süreci HDP’de de Mensur Işık ve Tuma Çelik olayında olduğu gibi çok sayıda çürümeyi gün yüzüne çıkarabilir.