Bu bir anlam savaşı aslında.
Bu bir anlam savaşı aslında. Bir yanda iyilik, diğer yanda kötülük. Gece ile gündüz, yer ile gök, beden ile ruh, artı ile eksi, madde ile mana, hayat ile ölüm gibi. Bütün bu ikiler bir birlerini tamamlar da Bir’de buluşur, bütün olur ve bir anlam kazanırlar. Nasıl ki gece olmadan gündüzü anlamamız zor. Kötülükler olmadan iyiliklerin değerini bilemezdik. Bunun için fabrika ayarlarımızda hem iyilik hem de kötülük üretme eğilimi vardır. Bir yanda kendi maddi varlığını yüceltmenin öte yanda başkalarına katma değer üretmenin yatkınlığıdır bu.
Anlam Arayan Varlık
Psikoloji ve davranış bilimleri alanındaki araştırmalar, insanın iyi ya da kötü tercihinde hayata yüklediği anlamın çok büyük etkisi olduğunda birleşiyorlar. Evet, her insanın, genetik bir yatkınlık olarak yaşamına bir anlam verme ihtiyacı vardır. Doğuştan gelen bu yatkınlığın düzeyi; sanat, dil, iletişim gibi yatkınlıklarda olduğu gibi bireye özeldir. Bu, bireyin var oluş serüvenine kendi iç dünyası ile verdiği cevap, varlıklar âlemindeki yolculuğuna yüklediği değerdir. Dolayısıyla anlam arayan bir varlık olarak insan; hayatı boyunca neden var olduğu gerçeğinin peşine düşer. Böylece hayatın gerçeğini yakalamak, var oluşun aslını anlamak, varlıklar âleminde kendini konumlandırmak, kendini bilmek ve kendi ile başa çıkmak ister insan.
Diğer ihtiyaçlarımızda olduğu gibi, hayata bir anlam verme ihtiyacımız karşılanmadığında da psikolojik dengemiz bozulur, ruhumuz sıkılır, endişe, kaygı ve stres kat sayımız artar. Ve daha da önemlisi boşlukta kalırız. Zaten psikolojik tedavinin özünde de insanın ulaşamadığı yahut yitirdiği anlam arayışına yardımcı olmak yer alır. Zira hayata anlam verememek, yaşamın en önemli gerçeği olan ölümü anlamamızı, ölüm gerçeği ile yüz yüze gelmemizi ve onu içselleştirmemizi zorlaştırır. Ölümü anlayamamak ve onunla başa çıkmamak, hayatı anlayamamak demektir. Çünkü hayat bir bakıma ölümden çalınmış küçük bir zaman dilimidir. Gerçekten de hayatın en büyük ve sarsıcı korku ve acı kaynağı olan ölüm gerçeğine bir anlam verememiş olmak, insan yaşamdaki en önemli çıkmazdır. Ve birçok ruh hastalıklarının kök nedenidir. Varlık âlemindeki yolculuğunu, doğum ve ölüm arasına sıkışmış bir zaman diliminden ibaret ve hayatı madde ile sınırlı gören bireyin, ruh bilgisi olarak bilinen psikolojinin tarif ettiği mutlu ve uyumlu bir insan olması ve iyilik üretmesi çok zordur.
Bütün mesele, yolumuzu bulmamız ve tercihlerimizde etkili olan güçlerin farkında olmamızdır. Doğuştan getirdiğimiz ham potansiyelleri performansa dönüştürmede etkili olan yegâne güçler; genetik yatkınlığımız, yetişme biçimimiz ve hayattaki tercihlerimizdir.
Kâinata Meydan Okumak
Şu halde hayatı, öncesi ve sonrası ile bir bütün olarak algılamak, varlık âlemindeki yolculuğumuzu rahatlatacaktır. Bunun içindir ki hayata anlam verme sürecinde din ve inanç değerleri, bireyin vazgeçilmez ihtiyaçları arasındadır. Bunun için yeryüzünde görüldüğünden bu yana insanlar din olgusuyla iç içe olmuşlardır. Zira din ve inanç değerleri, insanın anlam arayışına ışık tutar, boşluğa düşmesini önler, maddenin ötesindeki mana ile buluşmasını sağlar. Yüce bir güce, Yaratıcıya gerçekten inanmak, bir bütün olarak hayatın anlamını yakalamayı sağlar. Böylece insan, bütün kâinatla ve onun içinde olup bitenlerle başa çıkacak hatta meydan okuyacak bir güce kavuşur. Hayatın en korkunç gerçeği olarak algılanan ölümün, erenler için bir kavuşmaya dönüşmesi bundandır.
Bilgi çağı olarak adlandırılan günümüzde insanın, mutlak gerçekle buluşması ve potansiyelindeki iyiliği davranışlara dönüştürmesini engelleyen maddi bir şahlanışla karşı karşıyayız. Üst akılların, medya yoluyla alenen pompaladıkları haz odaklı yaşam modeli, hayatın gerçek anlamına yönelik arayışı da yavaşlatmış, sekteye uğratmıştır. Mutlak gerçekle buluşamayan insan, hayata bir anlam arayışında geçici ve seküler gerçeklerle avunur hale gelmiştir. Şu halde hayatın gerçek anlamına ulaşmamızın önündeki engelleri aşmamız, geçici olan suretlerden bir an önce kurtulmamız önemlidir. Ve verimli bir iyilik işçisi olmak için hayatı anlamak, bunun için de ölümü anlamak zorundayız.
NOT: Kadir Gecesi ve Ramazan Bayramı’nın kadrini bilen ve bereketinden yararlananlardan olmamız duası ve dileğiyle.