​HAYALLER LOS ANGELES, ACI GERÇEKLER BURASI

Neşe BERBER 13 Kas 2017

Neşe BERBER
Tüm Yazıları
Geleceğin kentleri yada kentlerin geleceğini düşünürsek, artık şehirler birbiriyle yarışıyor.

Geleceğin kentleri yada kentlerin geleceğini düşünürsek, artık şehirler birbiriyle yarışıyor. Yaptığım il, içe belediye başkanları ile röportajlarımda hep projelerini konuşuyoruz. Artık onlar da şehirler ile yarışıyor. Her şehrin kendine uygun, en iyi projeleri halka sunmaya çalıştıklarını görüyorum. Sürdürülebilir projeler yapmaya çalışıyorlar. Zira bunların en güzel örneklerinden biri de Sultangazi Belediyesi'nin yaptığı belediye binası. Sadece kendilerinin kullanacağı bir bina yapmamışlar. Halkın birçok ihtiyacını karşılayabileceği belediye binası yapmışlar. Yani sürdürülebilir olmayı hedeflemişler. 

Araştırma şirketi Frost & Sullivan’ın raporuna göre, 2025 yılına kadar Türkiye’de 26’dan fazla akıllı kent olacağı tahmin edilmekte. Akıllı kent kriteri olarak sayılan alanların çoğunda olmasa dahi birkaçında yatırım yapan şehirler ise ‘sürdürülebilir şehir’ (sustainable city) olarak adlandırılmakta. Türkiye’den bu rapora giren 8 şehrin (İstanbul, Bursa, Ankara, Eskişehir, İzmir, Denizli, Antalya ve Adana), sürdürülebilir şehir seviyesinde olacağı öngörülmekte.

Akıllı şehirler konusunda ulusal strateji, kentsel dönüşüm, standartlar, iş birliği, sistemlerin birlikte çalışabilirliği, kurumlar arası veri alışverişi gibi konularda mahalli idareler ile ilgili kuruluşlara yönelik tavsiyelerde bulunacak bir ulusal mekanizmanın hayata geçirilmesi önemli. Bize de oldukça önemli görevler düşüyor.

Dolayısıyla yaşadığımız çevre, soluduğumuz hava, mekanlar, yollar hemen her şeyin bir matematiği var.

Sosyal yaşam da öyle..  Ve her şeyin bir maliyeti var..  

İstanbul’da trafik sıkışıklığını ele alalım.. Geçtiğimiz günlerde açıklandı, İstanbul trafik yoğunluğunun yıllık maliyeti 6 milyar lira..  Bizlerin de ortak olduğu ciddi bir meblağ.. Cebimizden çıkan para, sözünü ettiğim.. Hiç trafik kazasının maliyetini düşünme fırsatınız oldu mu? Bir kişiyi yaşatmak çok daha ucuz ve uzun vadede çok daha getirisi yüksek bir durum.. AB’nde uzun yıllar önce hesabı yapıldı.  Trafik kazalarında her bir kişinin kaybının AB’ye maliyeti 1,9 milyon Avro..

Canın bedeli olmaz tabii ki.. Keşke hiç yaşanmasa ama bu da bir gerçek..

Aslında trafik güvenliğine verilen öneme işaret etmek istedim. Çünkü  bu, devletlerin gelişmişlik seviyesinin göstergelerinden birisi. Gelişmişlik demişken, toplu taşımanın ne denli önemli olduğuna gönderme yapmadan geçmemem gerek..

Bu arada toplu taşımadan söz açılmışken bir paranteze de ihtiyacım var:

Her konuda inanılmaz aceleci ve sabırsızız maalesef.. Apar topar ölçmeden, biçmeden bir şeylere daldığımızı da unutmamız gerekiyor. Metrobüs yolu yapıldı.. 2009 yılıydı sanırım.. Alelacele Hollanda’dan araçlar geldi.  İlk seferlerden birinde araç Okmeydanı durağında durduğunda, durak isimlerinin yazılı olduğu dijital tabelaya baktığında yolcular durak ismi olarak “Rotterdam”ı gördüler. Gazeteler yazdı o günlerde.. 

Yangından mal kaçırma zihniyeti..

Dolayısıyla tırnak içinde “düz ovaya” uygun yapılan ve medeni şartlarda kapasitesi bulunan araçların hafif bir rampası bulunan Avcılar’a tırmanırken sürekli yolda kalması bir başka vahametti.

Her neyse gelişmişlik seviyesi dedim..

Bir başka göstergeden söz etmeliyim, tek kişi ile trafikte dolaşan otomobiller..

ABD’den bir örnek:

Los Angeles, San Diego, Irwine  yada o tarafa gidiyorsanız, hele bir de otoyolu kullanmak niyetindeyseniz, arabanın hangi süratle gittiği, markası, gayri medeni bir şekilde çakar lambası takıyor olmanız falan bir şey ifade etmez.

En sol şeritte gidebilmenin, yani pool (havuz) diye adlandırılan sol şeridi -özel şeridi demeliyim- kullanabilmenin yegane şartı araç içinde en az iki kişinin bulunuyor olması.

Tek başına iseniz yolun yoğun tarafında kalmak zorundasınız.

Akıllı bir çözüm değil mi? Ülkemize dönersek..  Son günlerin moda ifadesiyle hayaller Los Angeles, acı gerçekler burası.. Maalesef biz daha araba kullanmasını bilmeyen bir toplumuz.  Araba demişken toplu taşımaya bir parantez açmak istiyorum.  Son zamanlarda en büyük şikayet edilen toplu taşıma araçlarından İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı 500T numaralı hattı. Bu araçlar yaptıkları hıza bakılırsa nereye gittiği pek belli değil.. Bu araçlar insanların hayatını hiçe sayarak, aşırı hız yaparak şikayet edenlerin deyimiyle ‘Allah’a en hızlı ulaştıran araç’  Bunu İBB’ye duyurmak görevimiz olsun. Neden bu kadar hız yapıyorsun diye sorulduğunda ise ‘saatime yetişmek zorundayım’ cevabı ile karşılaşıyorsunuz. Yani saatlerine yetişmek çok önemli, insanların canı hiç önemli değil beylerin deyimi ile!

İBB’nin yeni başkanı Mevlüt Uysal geçtiğimiz gün basın mensupları ile yaptığı toplantıda özellikle İstanbul metrosuna değindi.

Üsküdar, Ümraniye, Çekmeköy Metro çalışmalarında da sona gelindiği bilgisini verdi.. Başkan Uysal, metro hattının bir ay gibi kısa süre içerisinde tamamlanacağının müjdesini de verdi. Metronun ne zaman açılacağı halkın merak konusu bu aralar.  Çekmeköy Metrosu, Türkiye’de ilk sürücüsüz metro çalışması.  Testleri uzun zamandır devam ediyor. Testler bitmiş. “Bu ay içerisinde hizmete sokulacak” diyor başkan. Metro dedik sözü bir soruna getirmeden geçmeyelim: asansörlerin yada yürüyen merdivenlerin uzun zaman arızalı kalması, çalışmıyor olması.. Özellikle yaşlı ve çocuklu kadınlar çok şikayetçi, sürekli arızalı olacaksa o asansörler oraya niye yapılmış diye sormak lazım…

Kent ve kentlilik konusuna gelirsek..

“Akıllı Kent” tanımı malumunuz dilimize ingilizce “Smart Cities” kavramından çevrilerek kazandırılmış bir tanım..  Amma velakin bununla birlikte Akıllı Kent tanımı aslında Bilişim Kentleri (informatic cities) Sayısal Kentler (digital cities) tanımlarıyla da anılmakta. Biz buna bir de Kardeş Şehri katalım (Sister Cities) …

Peki akıllı kentin açılımı ne? Ne amaçlıyor olabilir?

Avrupa Komisyonunca hazırlanan «Akıllı Kentler ve Toplum» raporu bunu Kent Halkının yaşam kalitesinin artırılması, yerel ve bölgesel ekonominin etkinliğinin ve rekabet gücünün geliştirilmesi, kaynak etkinliği sağlanarak, kentlerin sürdürülebilir hale getirilmesi hedefleriyle açıklıyor. Akıllı kent, bilişim teknolojilerinden güvenli bir şekilde faydalanılarak kent varlıklarının ve kaynaklarının entegre edilmesini ifade eden bir kentsel gelişim vizyonu. Kent kaynak ve varlıkları, yerel bilgi sistemlerini, okulları, kütüphaneleri, ulaşım sistemlerini, hastaneleri, enerji tesislerini, su kaynaklarını, çöp toplama ve geri dönüşüm yönetimini, kolluk kuvvetlerini kapsamakta.

Akıllı kent kavramı bir vizyon olmakla birlikte son yıllarda akıllı kent başlığı altında gerçekleştirilen uygulamaların çeşitliliği bütüncül bir tanım yapmayı zorlaştırmakta.

Öte yandan uygulamalar incelendiğinde şimdi söyleyeceğim faktörlerle kavram çerçevesi oluşturulduğu görülmekte:

Kentte çeşitli elektronik ve dijital teknolojilerin uygulanması, kentte yaşam ve çalışma ortamını iyileştirmek üzere bilişim teknolojilerinden yararlanılması, Bu bilişim teknolojilerinin yerel veya merkezi yönetim sistemlerine entegrasyonu, Bilişim teknolojileri ve insanları bir araya getiren uygulamaların yerelleştirilmesi. 

Akıllı şehir, vatandaşlarına sürdürülebilir, refah seviyesi yüksek ve katılımcı bir gelecek sunmak için etkin olarak entegre edilmiş sayısal ve beşeri sistemlerden oluşmakta. Velhasıl Akıllı şehir olabilmek için akıllı insana da ihtiyaç var…