​HASTALARA DAVRANIŞLARINA GÖRE HEKİMLER...

Esra KAZANCIBAŞI
Tüm Yazıları
Hangi doktor tipisin?

Hangi doktor tipisin?

 

Mesleğim gereği bugüne kadar farklı branşlardan binlerce hekim tanıdım. Televizyonda, gazetede, basın toplantısı ve kongrelerde doktorlarla pek çok söyleşiye imza attım. Ama hepsinden önemlisi kendimin ve ailemin sağlık sorunlarında, bazen hasta bazen de hasta yakını olarak hekimlerle iletişim kurdum. Gazeteci kimliğimden sıyrılıp hastane koridorlarında eşimin, annemin ya da babamın sağlığı için koşuşturduğum günlerde hekimlerin hastalarıyla iletişimlerindeki farklılıklar da dikkatimi çekti. Hastaya hitap tarzlarından ayırdıkları süreye ve tedavi sürecindeki yaklaşımlarına kadar pek çok konuda öylesine birbirlerinden farklıydılar ki... Nasıl mı?

 

DİSİPLİNLİLER:

Sabah hastaneye en erken gelen de en geç çıkan da onlardır. Hastalarına gereken süreyi ayırır, dikkatle dinler, muayene sırasında asla cep telefonlarını açmazlar. Kim olursa olsun hastalarına “siz” diye hitap ederler. Mesleğine aşık bu hekimler için ilk muayene son derece önemlidir. Hastanın öyküsünü ayrıntılı bir şekilde alır, laboratuar sonuçlarını dikkatle incelerler. Hastalarıyla ilgili bilgileri özenle not ettiklerinden bir dahaki görüşmenizde sizinle ilgili en ufak bir ayrıntıya bile hakim olduklarını görürsünüz. Test sonuçlarını o kadar titizlikle incelerler ki, kendi branşları dışındaki sağlık problemlerini bile kolaylıkla yakalayıp, hastalarını ilgili uzmana sevk ederler.

 

MESAFELİLER:

Bu gruba giren hekimler, hasta ve hasta yakınlarıyla aralarına her zaman mesafe koymayı tercih ederler. Hastalarına mutlaka “siz” diyen bu gruptaki hekimlerin yüzleri fazla gülmez, muayene sırasında veya ameliyat sonrasında uzun konuşmaktan hoşlanmazlar. Hastaya durumuyla ilgili temel bilgileri kısaca vermekle yetinir, detaya girmek istemezler. Cep telefonlarını hastalarıyla paylaşmaktan hoşlanmadıkları gibi, genelde arandıklarında ulaşılmaları da pek mümkün olmaz. Deneyim ve yaş açısından hekimlik mesleğinde en üst noktaya ulaşanlar ise hasta ve hasta yakınlarıyla genelde asistanlarını muhatap ederler. Bu tarz hekimler kendi ekiplerini bir orkestra şefi gibi yönetirler. Ancak seyirciye arkası dönük olan orkestra şefleri gibi hastalarda ulaşılması zor bir hava yaratırlar.

 

SAMİMİLER:

Bu gruba giren hekimlerin hastalarıyla iletişimi son derece sıcaktır. Oldukça güleryüzlü ve esprilidirler. Hastalarına çoğunlukla “sen” diye hitap eder, “anneciğim”,  “teyze”, “amca” gibi kelimeleri çok kullanırlar. Yaşlı hastaları en rahatlatan doktor yaklaşımları onlardan gelir. Dokunarak konuşur, hastaların gözlerinin içine bakarlar. Masa üstleri genelde dağınıktır. Hastayla görüşme ve muayene süreleri gereğinden uzundur. Bunun da nedeni muayene sırasında odalarına girip çıkanların çokluğu ile yaptıkları uzun telefon görüşmeleridir. Dahili ya da cep olsun, gelen bütün telefonları yanıtlamaları en belirgin özellikleri arasındadır. Hastalar, uzun süre muayene odasında kalmalarına karşın, bölük pörçük bu görüşmeden tatmin olmamış bir şekilde kafalarındaki çoğu sorunun yanıtını alamadan hekimin yanından ayrılar. Bu yüzden diğer hastalarını da randevu saatinde hiçbir zaman içeri alamaz, hep bekletirler.

 

PAYLAŞIMCILAR:

Son derece gerçekçi olan bu hekimlerin en büyük özelliği, hasta ve hasta yakınlarına karşı oldukça demokrat davranmalarıdır. Hastanın, hastalığını bilme hakkına yürekten inanır, çok ileri aşamadaki kanserlerde bile gerçeği hastadan saklamayı asla tercih etmezler. İleride gelişebilme riski olan durumlar ve tedavi seçenekleri konusunda bilgi verdikten sonra, hastanın ve yakınının görüşünü almaya özen gösterirler. Bu tarz hekimler tanıyı açıklarken, maket ya da şema üzerinde hastalığın boyutunu izah eder, bunu yaparken de çok anlaşılabilir sade bir dil kullanırlar.

 

OTORİTERLER:

“Tıp fakültesinde yıllarca okuyan, üzerine uzmanlık eğitimi alan benim. İnternetten okuyarak, komşudan, arkadaşlardan yalan yanlış şeyler duyarak öğrendikleriniz beni hiç ilgilendirmiyor.”

 

Otoriter yaklaşımı olan doktorlar, karşılarındaki hastaya açıkça söylemeseler bile, ses tonlarıyla, beden dilleriyle, bakışlarıyla bu düşüncelerini mutlaka hissettirirler. Hastalar veya yakınları tarafından yöneltilen sorulara da bu sebeple kısa ve öz yanıtlar verir, detaya girmeyi çoğunlukla gereksiz görürler. Eğer, cerrah ise düşünme payı bile vermeden hastasından ameliyat günü almasını isteyen hekimlerin çoğu bu gruptan çıkar. Bunun da nedeni, koydukları teşhisten ve uygulanacak tedaviden adı gibi emin olmalarıdır.

 

Disiplinli... Mesafeli... Samimi... Paylaşımcı.... Otoriter... Sevgili hekim dostlarım, siz bu beş doktor tipinden acaba hangisini kendinize daha yakın hissettiniz? Peki, ya siz hastalar ve hasta yakınları? Doktorunuz, nasıl biri? Hangi tipe uyuyor?