Bir laf uydurup altına meşhur birinin ismini yazmak işi ayağa düştü.

Bir laf uydurup altına meşhur birinin ismini yazmak işi ayağa düştü.

Girin internete, arayın hazreti Google’da, kim neler demiş şaşırır kalırsınız.

Bakırköy Belediyesi de E-5’e cepheli, reklam kıymeti yüksek bir konuma muhteşem bir vecize asmış…

Gerçek ve yegâne saltanat yeri millete ait olan meclistir mealinde Atatürk’e atfedilmiş bir söz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçekten milletin meclisi midir?

Veya ne zaman milletin meclisiydi?

Yahut milletin meclisi olma ihtimali var mıdır?

Soru sorun; korkmayın.

Fatih Bizans’ın surlarından içeri girerken, Ayasofya’da kurtarıcı melek bekleyenler vardı.

Bizim CHP’lilerin de ruh hali öyle.

Daraldılar mı ellerini Atatürk’e açıyorlar. Düşün yakasından Mustafa Kemal’in diyeceğim ama boşuna olacak. Onun naçiz bedeni çoktan toprak oldu. Kendisi yaşarken keramet göstermişti; hatırlamıyor musunuz yoksa!

Fakat meclis deyince, pek bir kutsadıkları meclisin bir zamanlar gerçekten saltanat makamı olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Yüz kızartıcı tarihine 367 rezilliğini ekleyen CHP acaba Mustafa Kemal’in nasıl bir mecliste kaç kişinin oyuyla seçildiğini biliyor mu? Bilirler elbet. Dün dündür, bugün bugün, onlar için de sakızdır.

Yavuz Bahadıroğlu Beyefendinin yazısından aynen alıyorum. İtiraz edene kaynak da tavsiye ederiz:

“Mustafa Kemal Paşa, işi kestirmeden halletti: Halk Partisini kurup Genel Başkanı oldu. Ardından, üyelerinin çoğu son Osmanlı Meclisinden gelen Birinci Meclis’i dağıttı. Kendi partisiyle alternatifi olmayan seçime girip (28 Haziran 1923) tek tek belirlediği isimlerden oluşan İkinci Meclis’i topladı. 23 Temmuz 1923’te de Lozan Anlaşması imzalandı. 29 Ekim’de de cumhuriyet ilan edildi. Ama cumhuriyetin ilan edildiği oturuma, Meclis’in yüzde 52.7’si katılmamıştı.

Sıra cumhurbaşkanı seçimindeydi. Tabii Mustafa Kemal tek adaydı. Tek parti, tek meclis, tek aday! Bu oylamaya 281 milletvekilinden 158’i katıldı.

Önemli değildi! Mustafa Kemal artık hem Cumhurbaşkanı, hem Meclis Başkanı, hem de iktidar partisinin (zaten başka parti yoktur) Genel Başkanıydı. Ayrıca da başkomutandı: Yani her şeydi!”

Kaldırılan saltanat Osmanlı saltanatıydı anlayacağınız.

Yerine konan ise CHP sultası…

Atatürk’ün kendi partisiyle seçime girmesi nasıl bir şeydir bakmak lazım.

Bir defa elbette tek parti.

Seçilecek milletvekillerinin bir kısmı ise vekil oldukları şehirlere hayatında gitmemiş, masa başında tespit edilmiş isimler.

Millet sandığa gitmiş mi? Gitmişse kimi nasıl tercih etmiş?

Bunlar komik sorular. Sormayın. Sandığa gidip, “Oy verilecek! Ver!” komutuna uygun bir zavallılık. Tercih hakkınız yok.

Tercih hakkı olmayan seçim olur mu?

Olur.

Biz bunun adına milletin kendi kendini yönetmesi diyoruz.

Atatürk’ün ağzıyla meclisi kutsamak, CHP’nin yel değirmenlerine saldırması gibi bir şey…

Ve Atatürk’ten sonra ilk defa CHP’nin hal-i vaziyetine muvafık bir isim aslanlar gibi temsil ediyor devletimizin kurucu partisini. Yaşa Kemal Kılıçdaroğlu Paşa!

Bir gün yakın tarihimiz elbette prangalarından kurtulacak.

O zaman İsmet Paşa’nın kahramanlıkları (!) da çıkacak ortaya… Nasıl bir komutan olduğu… Ölürken neye şehadet ettiği… CHP’nin içinde dönen dolaplar…

Cumhuriyeti ilan eden meclisi millet seçmedi. Buna rağmen Cumhuriyet ilan edilirken o meclisin yarısından fazlası boştu.

Atatürk’ü Cumhurbaşkanı yapan sözde vekil sayısı ise 158…

Ey Sabih…

Kanatlanıp anlatsana bir zamanlar neler olmuş!