HALEP-EL BAB EKSENİNDE SURİYE İÇ SAVAŞI

Vehbi BAYSAN 23 Ara 2016

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Yüzlerindeki ifade o kadar sahtekarca ki, dikkatle bakıldığında maskenin altından 'Bu kadar sorunumuz varken bir de sizle uğraşmak zorunda kaldık.

Son haftalarda tüm dünyanın gözü kulağı Halep’te. Gözü kulağı dediysek, orada cereyan eden insanlık suçlarını önlemek yada katliamlardan kaçan çoluk çocuğa göz kulak olmak, kucak açmak için değil. 

Kendilerine sorarsanız ellerinden geleni yapıyorlar, BM Mülteciler Komiserliğinde, Avrupa Parlementosunda ve benzeri yerlerde Halep’teki insanlık dramlarından söz ederken suratlarına artık biraz daha hüzünlü ifade takınıyorlar! Yüzlerindeki ifade o kadar sahtekarca ki, dikkatle bakıldığında maskenin altından ‘Bu kadar sorunumuz varken bir de sizle uğraşmak zorunda kaldık..’ ya da ‘Zaten siz bunu bile haketmiyorsunuz..’ okunuyor.

Nihayetinde Halep düştü ve Suriye’nin ikinci büyük şehrinden oluşması kuvvetle muhtemel binlerce kişilik göç dalgasına karşı uluslararası hiçbir hazırlık yok. Sınırın bu tarafında AFAD ve Kızılay gibi kuruluşlar mültecileri karşılamak üzere çadır kentler oluşturuyorlar, BM ortada gözükmüyor. Böyle kriz zamanlarında ortaya çıkmayacaklar da ne zaman görünecekler, merak ediyoruz. Binlerce dolar maaşı lüks koltuklarda otururken ihtiyaç sahiplerine gerçekten yardımcı olmak yerine sadece yüzlerini ekşitmek için alıyorlarsa vay dünyanın haline!

Irak’ın ikinci büyük şehri Musul’un DAİŞ’in elinden kurtarılması için bir yıl önceden hazırlıklara başlandı ve Ekim’de operasyona girişildi. Operasyonun nasıl devam ettiği konusunda fazla bilgimiz yok – konu ısrarla manşetlerde yer almıyor. Ancak, uluslararası fısıltılar orada işlerin pek de iyi gitmediği yönünde yoğunlaşıyor. Hatta, denildiğine göre, DAİŞ üst düzey militanları kuşatmayı defalarca yarıp El Cezire bölgesine intikal etmiş. Operasyonlar başlamadan on gün kadar önce, Irak’ın mültecilerden sorumlu genç bakanı, ABD büyükelçisiyle yaptığı basın toplantısında kameralara karşı konuşurken Musul operasyonu başladığında tahmini olarak 750 bin kişinin kenti terk etmesi bekleniyor demişti. O zaman da Musul’dan hayatta kalmak için çıkmak zorunda kalacak binlerce insan için herhangi bir hazırlık yapılmamıştı, bugün de hiçbir hazırlık yok.

Suriye’de ise rejim ve destekçileri tarafından aylardır kesintisiz uygulanan hava bombardımanları nihayet meyvesini verdi(!) ve Doğu Halep (batı medyasının tabiriyle) isyancıların elinden alındı. Böylece rejim, ülkenin ikinci büyük şehrini geri alarak hem moral hem stratejik üstünlük sağladı. Halep’in doğu bölgelerinden kasıt, Halep kalesi ve civarıdır. Yani, en sevdiğim şairlerden Abu Tayyib el-Mütenebbi’nin (doğumu 915-ölümü 965) adını almış cadde (Şari’ El Mütenebbi) ile Büyük Selçuklular'ın Haleb Atabeyi Nureddin Zengi’nin (doğumu 1118-ölümü 1174) adını taşıyan (Şari’ Nureddin Zengi) caddesinin kesiştiği bölgeler.. Yani artık harabeye dönmüş Halep kapalıçarşısına (Suuk Halabi) uzanan antik ve dar koridorlar.. Yani, el-Mescid el-Kebir olarak anılan büyük Emevi camiine uzanan yollar.. Ya da oralardan geriye ne kalmışsa...

Halep’ten tahliyesine çalışılan insanlar için 50 kadar otobüs tahsis edildi (yeşil renkli). Her bir otobüs elli kişi alsa, şehri hemen terketmek isteyen binlerce sivil için ne kadar yetersiz olduğu ortaya çıkar. Bu otobüslerle şehirden çıkmaya çalışanlara defalarca ateş açıldığı, konvoylar hareket halindeyken saldırıya uğradığı, bazı kimselerin otobüslerden indirilerek arka sokaklarda infaz edildiği, alıp götürülen diğerlerinin akıbeti konusunda ise haber alınamadığı haberleri medyaya yansıdı. Rejim ve rejimi destekleyen televizyon kanalları ve medya kuruluşlarına inanacak olursak, askerlerin eşyalarını dahi taşımaya yardım ettiği bu teröristler ‘rejimi kötü göstermek için’ otobüste veya civarında kendi kendilerini vurmuş..

Rejimin Halep’i almış olması savaşın gidişatı açısından elbette stratejik öneme haiz ancak, bu koca şehri elinde tutabilmek için harcayacağı çaba da bir o kadar önemli. Askeri ve lojistik kapasitesi bu yeterliliği sağlar mı bekleyip göreceğiz. Zira, Rusya ve İran’ın daimi yardımı olmadan şehri uzun süre elinde tutabilmesi kuşkulu. Şehre her yönden sızabilecek kapasiteye sahip unsurlar ‘vur-kaç’ taktikleriyle rejim ordusuna ciddi zayiat verdirebilir ve özellikle Halep şehrinin ana arterleri ile bazı kırsal bölgelerinde tutunmasını zorlaştırabilir.

O yüzden, şehri tahkim edebilmek için Halep sınırları dışında bir takım adımların atılması gerek!

İlk akla gelen, son zamanlarda gündemen düşmüş, önemsizmiş gibi görünen El Bab Meselesi. Halep’in 45 km kuzey doğusunda yer alan El Bab, benim gibi içinden defalarca geçmiş olsanız da dikkatinizi fazla çekmeyecek bir kasaba. Ama savaş işte böyle bir şey, görünürde ehemmiyetsiz olan bir alan hiç beklenmedik şekilde stratejik öneme sahip bir yerleşim birimi haline gelebilir. 

El Bab uzun süredir DAİŞ kontrolünde. Ve, birkaç haftadır, çok ilginç bir yapıya büründü: 2 ile 4 km uzaklıkta güney ve güney-doğudan rejim güçleri; kuzey ve kuzey-batıdan Suriye Demokratik Güçleri (PYD/YPG), doğu ve kuzey-doğudan Özgür Suriye Ordusu tarafından tam anlamıyla muhasara edilmiş durumda. (NOT: Kuşatmanın tarafları arasındaki konumlandırmalar izafidir, küçük farklılıklar gösterebilir). 

El Bab’ın alınması yukarıda adı geçen her üç gurup tarafından da neredeyse hayati öneme sahip. Çünkü,

1. Rejim açısından El Bab’ın alınması: a - Halep’in uzun süreli kontrolünü sağlama, b - DAİŞ’e karşı zafer kazanmış olma, c – Özgür Suriye Ordusu çatısı altında birleşmiş olan muhalif gurupların ilerleyişini yavaşlatma/durdurma, d - Suriye Demokratik Güçleri adı altında yapılanmış olan kürt gurupların yayılmacılığının önünü kesme ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde kantonların oluşmasını engelleme açılarından çok önemli;

2. Suriye Demokratik Güçleri (PYD/YPG) açısından El Bab’ın alınması: a – DAİŞ’e karşı zafer kazanarak ABD’ye bölgenin en tehlikeli terör örgütüyle mücadelede ne kadar yararlı olduklarını gösterme, b – Özgür Suriye Ordusunun PYD/YPG’nin kontrolündeki Menbic’e doğru ilerleyişini durdurma ve oradaki pozisyonlarını güçlendirme, c – Türkiye’nin “Fırat’ın Doğusu/Batısı” tezlerini akamete uğratma, d - Rejim güçlerini bölgeden olabildiğince fiziki olarak uzak tutma açılarından çok önemli;

3. Özgür Suriye Ordusu çatısı altında birleşmiş Türkiye destekli muhalif güçler açısından El Bab’ın alınması: a – Suriye’nin kuzey-batı kesimlerinde Türkiye’nin tehdit olarak gördüğü PYD/YPG yapılanmasına darbe vurabilmek için atılacak en önemli adım, b – Oradan doğrudan 50 km uzaklıktaki Menbic üzerine yönelerek YPD/YPG’yi Fırat’ın doğu yakasına gönderme, c – Böylece birincil tehdit algısını teşkil eden kuzey Suriye’deki kürt yapılanmasını zayıflatma, d – Rejim birliklerinin ilerleyişini durdurup kuzey Suriye’de sınırlarımıza yakın bölgeleri daha güvenlikli hale getirme açılarından çok önemli.

4. DAİŞ açısından El Bab’ın alınması: a – El Bab’ın kaybedilmesi DAİŞ’in kuzey Suriye’deki varlığına darbe vurması, b – Örgütün kontrol alanlarının Rakka vilayeti ile Irak’ta Musul hattı üzerinde sınırlanması, c - Uzun süredir konuşulan uluslararası güçlerin Rakka operasyonunu başlatması, d – Tekrar bu bölgelerde operasyonel gücünü toparlaması kendisine karşı daha da güçlenmiş gurupların varlığından dolayı güç olması açılarından çok önemli.

Dikkat edilirse, her üç gurubun da El Bab’ı almak için gayet yeterli, aynı zamanda farklı stratejik nedenleri var. Türkiye açısından birincil tehdit algısının bertaraf edilmesi, PYD/YPG için bir varlık sorunu, rejim için ise Halep’in alınmasından sonra belki de en önemli adım.

Bir diğer tehlike de, yukarıda adı geçen gurupların El Bab alındıktan sonra birbirleriyle çarpışmaya girmesi. Böylece, zaten yeterince kanlı çatışmaların yaşandığı Suriye iç savaşında yeni cephelerin açılması olasılığı ortaya çıkar. Neticede, ülkede barışın tesis edilmesi daha kırılgan bir zemine kaymış olur ve sonuç alınması çok daha uzun bir süreye yayılmış olur.