​GIDA FUARI "FOOD PRODUCT"

Serpin ALPARSLAN 21 Şub 2017

Serpin ALPARSLAN
Tüm Yazıları
Geçtiğimiz hafta Antalya Anfaş Food Product, 24. Uluslararası Gıda ve İçecek İhtisas Fuarı'ndaydım. Mutlaka fuar kültürünü devam ettirmeliyiz.

Geçtiğimiz hafta Antalya Anfaş Food Product, 24. Uluslararası Gıda ve İçecek İhtisas Fuarı’ndaydım. Mutlaka fuar kültürünü devam ettirmeliyiz. Açıkçası yenilikleri ancak bu tip organizasyonlar ile takip edebiliyorum. Yeni teknolojik altyapıları ve global vizyonlarıyla gelecek gençlerin gibi görüyorum. En büyük eleştirim ise 24 yıl boyunca gıda fuarı yap ama gel gör ki elinoğlu 1 kilo mercimek üretmezken dünya markası olsun. Bunu söyleyen de, özeleştiri yapan da Anfaş Genel Müdürü Murat Özerdir.

Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) tarafından düzenlenen Medya Forumunda bulunduğum sırada dinledim kendisini ve sözlerine şöyle devam etti.

“Biz tam 24 yıldır bu fuarı yapıyoruz, dünya markası olamadık. Bunu iyi değerlendirmeliyiz. Artık atağa geçme zamanı. Türkiye gıda üretiminde dünyada önemli bir noktada. Antalya’da bunun önemli merkezlerinden biri. Bu fuarda çevre ülkeleri burada ağırladık. Fuara Arnavutluk, Sırbistan, Polonya gibi ülkelerin yanında 21 farklı ülkeden gruplar halinde, toplam 1000 kişilik alım heyeti geldi. Göreceksiniz bu ülkelere gıda ihracatımız artacak. Fuarların böyle bir yanı var. Ayrıca fuarların turizme de büyük katkısı olduğunu biliyoruz. Önemli bir başarı elde ettik, ama yetmez. Hedefimiz, dünyanın ilgi odağı olacak bir gıda fuarı yapmak.” dedi.

Fuarların en büyük etkisi turizme can vermek olduğu herkes tarafından bilinmekte. Düşünün 50 farklı ülkeden ve yaklaşık 1000 kişilik heyetler geliyor hem turizme can suyu katmak adına önemli, hem de ilişkilerin artması ve ihracat ağının genişletilmesi adına önemli bir yanı vardır. Fuarın 2’nci gününde yine EGD organizasyonu ve ASÜD işbirliğiyle süt ve hayvancılık ile ilgili forum vardı. 

Hatırlar mısınız, her mahallenin eskiden bir sütçüsü vardı. Gün aşırı, sokakta Ayşe teyzenin sattığı çiğ sütü alır kaynatılır ve hemen tüketirdik. Çünkü Ayşe teyzenin ineği belki de alt mahallede idi. İçimiz rahat kullanırdık. Şimdi ise şehirler gelişti, plazalar arttı, apartmanlar uzayıp gitti Ayşe teyzenin ineğini ne otlatacak mera kaldı, ne de besleyecek mahalleler kaldı. 

Şimdilerde Ayşe teyzenin sütleri kalmadı. İşte forumda en çok yer alan konuların başındaydı. Düşünün ki bir süt sağıldığı andan soğuğuncaya kadar olan zaman diliminde kaynatılması gerekiyor. Bu süre zarfında sağıp tüketiciye ulaşılabilecek olanaklar yok artık. Dolayısıyla sokaktan alınan sütler son derece tehlikeli ve zararlı.

Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Yönetim Kurulu Başkanı Harun Çallı, sektörde kayıt dışılığın altını çizerek,  sokak sütünün sağlığa zararları konusuna dikkat çektiğini söyledi ve şöyle devam etti.

“Çiğ süt satışının hastalıklardan ari, hijyenik ortamlarda, kaliteli süt üreten işletme ve çiftliklerle sınırlandırılması, bu işletmelerin bir yandan çiğ süt kalitesi, diğer yandan da ambalajlı satış için yatırım yapmalarını da beraberinde getirecektir.

 Bu durum, çiğ süt kalitesinin istenilen seviyede olmadığı ülkemizde süt kalitesinin yükselmesi adına olumlu bir adımdır. Ayrıca sütün yerel perakendecilerde ambalajlı olarak satılması, tüketici sağlığı için çok önemlidir. Çünkü sütün dışardan olası bulaşanlara karşı korunmasını sağlayan en önemli faktör olan ambalaj, üründe izlenebilirliği sağlayarak, güvenli tüketimin garantisini vermektedir” dedi. Devam edeceğim…