GAZETECİLİĞİ FİLOLOJİDE Mİ ÖĞRETİYORLAR?

Ekin GÜN 24 Kas 2019

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
90'lı yılların televizyon tarihi yazılsa X kuşağının aklına siyasi liderlerin ekran önünde tartışmaları mutlaka gelir.

Doğu Perinçek ile Ertuğrul Kürkçü’nün Mehmet Ali Birand’lı 32. Gün’deki tartışmasını her bir X kuşağı mensubu hatırlar mesela. Yeri gelmişken söyleyeyim, üstüne kim alınıyorsa alınsın zerre umurumda değil, ülkedeki anti özgürlükçü tavrın başını da bu X kuşağı çeker.

Oysa benim aklıma son zamanlarda Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz’ın tartışması geliyor. Bana göre daha samimi ve somut konular üzerinden ilerleyen bir tartışma olduğu için zihnimde yer etmiş. Hatta geçen günlerde hatırlamak için bir kez daha o meşhur tartışmayı izledim. Mesut Yılmaz’ın Tansu Çiller’e ekonomiyle ilgili itirazda bulunduğu “ekonomiyi filolojide mi öğrendiniz?” cümlesini bugüne bile uyarlamak mümkün. Özellikle konu gazetecilik olunca.

Sözcü yazarı Rahmi Turan Külliye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşen CHP’li siyasetçi diye kuyuya bir taş attı, günlerdir herkes bu taşı çıkarmaya çalışıyor. Elbette o bilindik kıvırmanın getirmiş olduğu heyecanla: “Bir kaynağım…”

Gazetecilerin kaynakları meşhurdur. Kaynağını açıklamak zorunda değildir diye de yıllardan beri yazılı olmayan bir tabuyu elinde tutmaktadır gazeteciler. Gazeteciyi istihbaratçı kılığına sokan bu esrarengiz durumun “Gazeteciliğe Giriş 101” dersinde açıklanması artık farz haline gelmiş durumda.

Gelgelelim gazetecilik esrarengizlik yaratan bir meslek değil, bilakis her şeyi en yalın bir biçimde toplumla paylaşan kişi diye biliriz bu ülkede aksi olsa da. Rahmi Turan’ın sakalı yok belki kendisini kimse dinlemez diye “bir kaynağa” atıfta bulunuyor ama geçmişte yaptığı yalan “sakallı bebek” haberiyle Türkiye’yi kasıp kavurmuştu. O hayali bebeğin dedikleri bile şu dönemde kendisinin dediklerinden daha önemli benim nazarımda.

Gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse Erdoğan’la görüştüğü iddia edilen Muharrem İnce bu imzasız haberi en sert biçimde yalanladılar. Beyan esastır olayına inanmak insanlığın temel görevlerinden biri olduğuna göre inanmamız gereken öznelerin ne dediği. Ama gazetecilik “filolojide” öğrenilen bir meslek haline dönüşünce bu ülkede bu rüzgârın beraberinde getirdikleri de yok değil.

Özellikle bu “haber” bir tarafta dursun, Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkacak herkes için bundan sonra Kılıçdaroğlu taraftarları açısından “Saray’ın adamı” yaftası kolayca yapıştırılabilecek. Bu kadarla da kalınmayacak konunun içinde ismi geçmeyenlerin Kılıçdaroğlu’ndan sonra genel başkanlığı kesinleşmiş durumda. Biliyorsunuz cinayet filmlerinde “katil” hiçbir zaman tahmin edilemeyendir.

Konuyla ilgili olarak Muharrem İnce’yi aradım ama ulaşamadım. Ulaşsaydım demecini aynen bu köşede yayınlayacaktım. Elimizde sadece sosyal medya üzerinden yapmış olduğu bir açıklama var. Buna inanmak durumundayız. CHP’lilerin ilk aşkı olan İnce’ye destekte söz konusu. Her ne kadar sonradan onu Ekrem İmamoğlu ile aldatmış olsalar da ilk aşk unutulmuyor nihayetinde.

Öyle ya, Muharrem İnce 1-2 ay önce televizyon ekranlarından Cumhurbaşkanlığı’na 2023 yılında tekrar aday olacağına açıkladığında ilk ses Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı Necati Özkan’dan gelmişti. Bu duruma karşı çıktığını ima eden bir tweet atmıştı. Şimdi ise İmamoğlu tarafı sessizliğini koruyor. Neden acaba? Necati Özkan’dan bir açıklama beklememiz hiç değilse eğlencemiz eksik kalmasın diye gerekmez mi?

En merak ettiğim ise CHP genel merkezinden ayrı bir tutum sergileyen CHP İstanbul politbürosunun bu senaryo karşısında ne düşündüğü. Yoldan geçen arabaya bile açıklama yapan Canan Kaftancıoğlu’nun Ekrem İmamoğlu’yla son zamanlarda ters düştüğüne ilişkin ortaya iddialar atılmıyor da değil.

Hatta Muharrem İnce’nin seçim günü “adam kazandı” açıklamasını kamuoyuyla paylaşan İsmail Küçükkaya’ya da ayrı bir parantez açalım. Kılıçdaroğlu konuyla ilgili ilk açıklamasını Küçükkaya’nın programında yaptı. Sahi enteresan konularda “ilk” olmayı başaran nadir isimlerden İsmail Küçükkaya CHP genel başkanlığına kimi yakıştırıyor dersiniz?

Çok denklem kurdum farkındayım. Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “CHP’nin başına sen geç, ben sana destek olurum” diye bir söz söylediğine aptallar bile inanmaz. Ne yapacak yani Erdoğan, CHP’li delegelere şu adaya mı oy ver diyecek, onlar da verecek? Bunu bile mantıklı bir temele oturtamayan saçmalıklar silsilesine Rahmi Turan’ın hayali sakallı bebeği bile inanmaz.

Bana göre bu olayı polisiye kitaplarıyla meşhur Ahmet Ümit çözer. Başkomiser Nevzat biliyordur ki bu tarz olaylar da adı geçmeyenler ya da sessizliğini koruyanlar mutfakta işi çoktan pişirmişlerdir.

Not: Yazıyı yazdığım sıralarda Rahmi Turan’ın “kaynağım” dediği Talat Atilla bir açıklama yaptı. Topu Kılıçdaroğlu’na attı. Bana da muhtemelen gelecek haftanın yazısı çıktı. O zamana kadar da Talat Atilla da kendi “kaynağını” açıklasın. To be continued…

Takma kafaya!

Eğer birisi seni kendinden daha az düşünüp tüm iyi niyetini suistimal ediyorsa… TAKMA KAFAYA!

Eğer birisi seni hiç aramıyor ama sen aramak istiyorsan, hayatın çok kısa olduğunu unutma, ara… TAKMA KAFAYA!

Sosyal medyada, orda burada, birisi senin bir konuyla ilgili ne düşündüğünü duymak istiyorsa, gelme oyunlara, fikir belirtmek istiyorsan belirt, susmanın iyi bir cevap olduğunu düşünüyorsan sus… TAKMA KAFAYA!

Birisi seninle konuşmak istemiyor mu, olma kapısında kul köle, biri gider biri gelir, en sonunda sana senden daha çok değer veren gelir ödediğin bedellere karşılık olarak, unutma… TAKMA KAFAYA!

Özetle… TAKMA KAFAYA! Yaşamak istediğin gibi yaşa, diledikleri kadar yargılasınlar, zaten bu samimiyetinden dolayı yargılayacaklardır, o samimiyete hiçbir zaman sahip olamayacakları için.

Haftanın sözü

Hak etmediğin bir muamele gördüğünde unutma; o kişi senin değerini anlamadan ölmez. (Hz. Muhammed)

Haftanın şarkısı (Başlık)

Andrew Bird – Manifest