Vakıf Katılım web

"FEMİNİZM VE DOĞAYA HÜKMETMEK"

Mavi ÇINAR 08 Eki 2018

Mavi ÇINAR
Tüm Yazıları
"Kadın" içeren, kurulmakta geç kalınmış cümleler, bir an evvel devlet aklı ile kurulmalıdır! Çünkü "artık bu sadece bir adalet meselesi değil, ölüm kalım meselesidir" Çünkü eyleme dönmemiş doğru fikirler, ihtiyaçlarını, "yanlış" oluşumlar ile tedarik ederler.

“Uygar adam der ki: ben benim, ben Efendiyim, geri kalan her şey Öteki, itaatkar. Ben sahip olurum, ben kullanırım, ben araştırırım, ben sömürürüm, ben denetlerim. Önemli olan benim yaptığımdır. İsteklerim maddenin var olma sebebidir. Ben benim, geri kalanıysa uygun gördüğüm şekilde kullanılacak kadınlar ve vahşi doğa.”

URSULA LE GUIN

İşte bu egemen öyküyü değiştirmek için söylemiş Val Plumwood.

Okurun, ön okumaları olması gereken derinliklerden söylemiş... Felsefi okumalar… Üç beş konu üzerin/d/e, üç beş düşmüş, düşünmüş olmak gereken okumalar... Ve muhtemel ki; Feminist ve Ekolojik felsefenin klasikleşmeye aday bir eserini doğuran okumalar…

*****

I. Feminizm ve Ekofeminizm;

Plumwood burada birçok ekolojistinki de dahil olmak üzere çevre felsefesine dair değerlendirmelerin çoğuna sinmiş olan ağır eril mevcudiyete dişli ve dişili bir savaş açıyor…

II. İkicilik: Sömürgeciliğin Mantığı

Batı düşüncesindeki ikicilik sistemlerinin (kültür/doğa, akıl/doğa, erkek/dişi, zihin/beden, efendi/köle, vb.) işleyişlerini merkeze alıp, iyice bir algılıyor…

III. Platon ve Ölüm Felsefesi

Kadını sevmeyen ama kurtuluşlarından yana olduğu iddia edilen Platon’un izinden…

IV. Descartes ve İktidar Düşü

“Doğanın bütününde tamamen fiziksel nedenlerden açıklanamayacak hiçbir şey yoktur”, gerçeğinden…

V. Mekanizma ve Zihin/Doğa İkiciliği

Yeryüzü, ötekileriyle aktif capcanlı ve çok boyutludur… “Birbirimize alışmamız gerekir ama bir taraf hep alışması gereken, diğer taraf hep alışılacak olan mı olacak!?” sorusunun, zihin duvarına çarpıp salladığı yerden…

VI. Etik ve Araçsallaştırıcı Benlik

Doğanın insanın amaçlarının aracı olmaktan daha fazlası olması üzerinden…

VII. Derin Ekoloji ve Farklılığın İnkârı

Ruhunun kazandığı ahenk ile tüm varlıklardaki Ben’i; Ben’deki tüm varlıkları görmek… Kitap der yoga, sen de Vahdet!

*****

Tümünün üzerine son bölüm; egemen öyküyü değiştirmek;

“Ötekinin yutulması!”

*****

Değerli olan; bu adaletsizlikleri gidermeyi başka bir adaletsizliğe sebep olmadan veya istek doğurmadan çözmek

Değerli olan; sorununu, bu yönde ortaya koyabilmek.

Değerli olan; değersizleştireni değerine ulaştırmaya çıkartırken başka bir değerli olanı aşağıya çekmemek!

*****

Yani; “Süreklilik Okyanusu”nun tüm farklılıkları yıkmasını, kendine katmasını ya da silip süpürmesini engellemek için de hiyerarşik olmayan bir farklılık kavramının gerektiğinde ısrar ediyor Plumwood.  Radikal dışlamanın yaratacağı sorunun altını çizerek egemenlik yapılarını kırabilmeli diyor! Kaş yaparken göz çıkartmadan diyor!

Ötekiyi kendine katmanın da “bütünselleştirici bir inkâra, ötekiyi farklılığı inkâr ederek inkâr etmeye, ötekiye ayrılığın ya da benliğin bir biçimi muamelesi yapmaya tekabül ettiğini” görebilmek diyor!

Değerli olan; “BİR” etmek, diyor!

*****

“Dünyamızın şu gün geldiği durumda aklın, bilimin ve bireyselliğin yeniden tanımlanması gerekiyor; eskisi kadar karşıtlığa ve hiyerarşiye yaslanmayan biçimlerde. Hem insan hem de doğa üzerindeki tahakkümün eleştirisi için ırk, sınıf ve toplumsal cinsiyet çözümlemesine doğayı da katacak bir çerçeveye ihtiyacımız var.”

Eko-feminizm son yıllarda, hem eylemci mücadeleye, hem de kadınların ezilmesi ile doğanın tahakküm altına alınması arasındaki bağlantıların kuramsallaştırılmasına büyük katkılarda bulunmuştur. Irk, sınıf, toplumsal cinsiyet ve doğa üzerinden işleyen dört sömürü biçimiyle de hesaplaşmıştır.

Fakat bazı çevreler, özellikle “entelektüel sağ” uygulama alanı ve kişilerine takılıp gerekli evrensel bakış açısını takınamamıştır. İdeolojilerin ihtiyaçtan doğan sosyolojik incelemelerini görememektedirler. Gerçek şu ki;

Kadınların kendileri ve doğal dünya ile barış içinde yaşadıkları bir yurdun hikâyesi, feminist ütopyaların hep yinelenen temasıdır!

İnsanın insanla…

İnsanın hayvanla…

Hayvanın hayvanla… Farklarının eksiklik değil ayrıcalıkları ile algılandığı bir dünya…

Ve bu idea, toplumlarda siyasi bir açık olarak, toplumun yarısını kapsayan bir gücün sessiz çığlığı olarak beklemektedir.

Ülkemiz eğitimli Kürt kadın nüfusunun ve diğer okur-yazar kadın nüfusun yoğun ilgisini çeken; Kobani’deki, yeşil/kadın/komünist/entelektüel görünümlü hareketin bir terör örgütü tarafından desteklenmiş olmasının ve başarılı bir pilot bölgeye dönüşmesinin önemi; Kobani’nin bombalanarak yok edilmesi ile ortadan kalkamayacak bir açıktır!

Ya da “kadın” kelimesini cümle içinde sıkça kullanan, aynı oluşumun partisi HDP’nin, Doğu’da aldığı oyların, hangi eksiğe umut olduğunun fark edilmesi gerekmektedir.

Bu eksiğe el uzatanları, “feminisler/anarşik tipler” gibi karşılıklarla ötelemek, sorunun olduğu yöne bakmamak sorunu ortadan kaldırmamış; orada, o güç ve direnç ısınarak beklemektedir. “Töre cinayeti” bahanesi ile öldürülen kadınların topraklarına “Töre”nin özü üflenmezse, dışarıdan ikame sözde “Yeşil” hareketler o kadınlara kimlik sağlamaya devam edeceklerdir!

“Kadın” içeren, kurulmakta geç kalınmış cümleler, bir an evvel devlet aklı ile kurulmalıdır!

Çünkü “artık bu sadece bir adalet meselesi değil, ölüm kalım meselesidir”

Çünkü eyleme dönmemiş doğru fikirler, ihtiyaçlarını, “yanlış” oluşumlar ile tedarik ederler.