​ERKEN FİNAL

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
İlhan CAVCAV Sezonunun ilk devresinin bitmesine ramak kala, bu akşam saatlerinde, "Boğaziçi Şıngır Mıngır" Vodafone Stadı'nda, Lig sıralamasını direkt olarak çok fazla etkilemese de doğuracağı sonuçlar açısından "Erken Final" diyebileceğimiz bir karşılaşma oynanacak bildiğiniz gibi; Beşiktaş-Galatasaray arasında.

İlhan CAVCAV Sezonunun ilk devresinin bitmesine ramak kala, bu akşam saatlerinde, “Boğaziçi Şıngır Mıngır” Vodafone Stadı’nda, Lig sıralamasını direkt olarak çok fazla etkilemese de doğuracağı sonuçlar açısından “Erken Final” diyebileceğimiz bir karşılaşma oynanacak bildiğiniz gibi; Beşiktaş-Galatasaray arasında.

110 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan bu tarihi rekabet içerisinde, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyetine devam eden bir geleneği ve yarışma kültürünü görmekteyiz. Toplumun farklı kesimlerinin bağrından doğan ve dünyadaki pek çok benzerinin aksine tamamen muhit ve semt kültürü/rekabeti kökenli bir centilmenler yarışması bizim “ezeli rekabet-ebedi dostluk” motifli derbilerimiz. Aksini iddia eden çok olmakla beraber, İstanbul’un 3 Büyükleri arasındaki rekabet, aslında oldukça bize özgü ve kökenleri itibariyle ayrıştırıcı değil birleştirici ve kuşatıcı.

Şubat’ta Seyrantepe Stadı’nda oynanan 343. Randevuyu Talisca’nın golüyle deplasmanda kazanan Son Şampiyon Kara Kartal, bu sene Şampiyonlar Ligi’nde destan yazmakla meşgul olduğu için Lig’i biraz ikinci plana itmiş durumda. Şu anda 13 maç sonunda elde ettiği 23 puanla 3.lük basamağını Fenerbahçe ile paylaşıyor (averaj yüzünden 4. sırada).

Galatasaray ise Igor TUDOR’la kritik öneme sahip ve derbi diye tanımlanabilecek maçlarda başarılı olamamasına rağmen Lig lideri ve 29 puanla oldukça avantajlı durumda. Ostersund’a elenerek Avrupa Defteri’ni hiç açmadan kapayan Sarı Kırmızılılar sadece yerel rekabete konsantre olduğu için daha rahat durumda. 

Takımların oynama biçimlerini ve oyuncuların verimlilik puanlarını önceleyerek yapılacak bir değerlendirme, bu akşamki maçın süreci ve sonucu hakkında bazı fikirler verebilir. Başakşehir karşısında alınan 5-1’lik sonuç, standarttan sapma olarak bir kenara bırakılacak olursa, Galatasaray bu sezon diğer 12 karşılaşmada büyük bir hücum coşkusu ile oynamaya çalıştı rakiplerine karşı. Kadrosuna dâhil ettiği nitelikli ve becerikli oyuncuların sahada verdikleri maksimum performansla da sonuca giderek seyir zevki yüksek ve bol gollü maçlar oynadı. Muslera, Mariano, Fernando, Maicon, Feghouli, Gomis ve Belhanda’nın oluşturduğu omurgaya destek olan Tolga CİĞERCİ, N’diaye gibi oyun disiplini olan oyuncular bildikleri oyunu oynayarak farkı açtılar. 

Tudor’un çok kısa olan teknik direktörlük kariyeri sebebiyle, zor zamanlarda refleksif olarak vereceği tepki repertuvarı da çok sınırlı. Burada elde ettiği altın değerindeki tecrübeyle belki Galatasaray’dan sonraki takımlarında daha başarılı olacaktır ama şu anda kırılma anlarında ve A Planı işlemeyince devreye alabileceği B ve C planlarını yeterince geliştiremediği için tıkanmalar yaşıyor.

Beşiktaş’ta ise, Şampiyonlar Ligi’ndeki garanti olan grup birinciliği ile Nakavt Turu’nda gelecek rakibini beklemeye başlamanın rahatlığıyla Şenol GÜNEŞ’in bilinen karakteri takımına yansıyacak ve yerel rekabet bu hafta için ön plana çıkacaktır. Lig’de şampiyon olunmadan Hendel’in Zadok the Preist (Şampiyonlar Ligi Müzik Teması)’ını dinlemek mümkün olamayacağına göre “önce Türkiye, sonra Mülkiye”.

Talisca’nın biraz düşük giden form düzeyi dışında kadro verimliliği ve performans sıkıntısı olmadığı için Beşiktaş’ın kadrosu, yıldızlarla dolu Galatasaray’ın kadrosuna göre daha oturmuş ve dingin görünüyor. Galatasaray’ın hocası Tudor’un, orta sahayı kalabalık tutmak için savunma hattını 3’lü dizmesi durumunda Şenol Hoca da muhtemelen 4-3-3’ün bir varyantını çiziverecektir taktik tahtasına. Hele Tudor bir de çift sanrtafor çıkıp –deneysel- takılırsa çok keyifli ve bol gollü bir maç bizleri bekliyor demektir.

Sonucu bilmek için Nostradamus’a müracaat etme imkânımız olmadığı için eldeki verilerle hepimiz çeşitli analizler ve kestirmeler yapabiliriz. Burada önemli olan elbette sahaya çıkan futbolcuların 90 dakika gösterecekleri performans ve Hocaların kafalarındaki planların sahada ne kadar uygulanabildiği olacak. Tribünlerin atmosferi, meteoroloji/ hava durumu, Fırat AYDINUS’un formu, yardımcı ve çizgi hakemleriyle uyumu gibi ikincil faktörler de sonuca az-buçuk etki edebilir.

Güzel bir futbol akşamı ve iyi bir hafta sonu diliyorum.