​ERKEĞİN HESAPÇISI..

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
Yıllar önce...

Yıllar önce...

"Kalbi olan kadınlar, Kalbi olmayan kadınlar" diye bir yazısını okumuştum Cezmi Ersöz'ün. 

Kadınları kalp üzerinden ayrıştırmıştı.

Şimdiler de benim, merhametli insanlar merhametsiz insanlar şeklince, insanlar üzerinde kategorize ettiğim tek ayırım gibiydi.

O zamanlar ne kadar haklı, ne kadar doğru demiştim.

Kadınları çok önemserim ben, kadınlar iyi insanlar, merhametli insanlar olmak zorundadır diye düşünürüm.

Memesinden süt gelen kadın, ne kadar kötü olabilir ki, diye bilmek isterim.

Kandırırım kendimi.

Kadınlar üzerine bu kadar yazılar yazılırken, kadınlar ne kadar da hesapçı, ne kadar fesat, ne kadar plancı diye anlatılırken, erkekleri hep atlarız.

Birden bire bende erkeklere bir bakayım dedim.

Onların kalbi olanı, olmayanı, hesapçısı, kitapçısı yok mu?

Ya onlar.

Erkekler.

Onların kadınlardan beteri, ondan daha hesapçısı yok mu?

Var tabi ki.

Birisi önüme pat diye düşüyor.

Adı önemli değil, benim derdim erkek tarifi.   

Yani, sizde de bizden çok var demek.

Bu hafta, sabah akşam, bütün gazetelerin magazin ekinde, TV magazin programlarında, haber olan bir erkek..

Yaşam gurusu, kitapları olan çok ünlü biri ve dünyaca ünlü model aşkı, birlikteliği yazıldı, çizildi ve bütün yaz masalarında konuşuldu.

Ben zaten adama hiç inanmamıştım. 

Ne kadar hesapçı olduğu ile ilgili hem düşünce, hem duygusal tereddütlerim vardı.

Sanki, bu adam dünyaca ünlü olmak istiyor, dünyada mehdi gibi kabul edilmek istiyor gibi, tuhaf düşünceler hakimdi.

Kalbim öyle diyordu.

Tanışmıştım.

Kitabı elimdeydi..

Bir türlü okuduklarımı, bir yerlere koyamıyorum.

Tv masamıza konuk olarak gelmişti.

Sonrasında onu aradım.. Tanıdığım bir genç kadının abisi öldü, adam çok gençti, 40 gün içinde ölüp gidivermişti, küçücük çocuğu babasız kaldı. Çok üzgün, çıkmazda, saçları dökülüyor..

“Hayatla başa çıkamaz halde.. Sana çok inanıyor, bir on dakikanı ayırır mısın, sırtını sıvazlayıp her şeyin geçeceğini söyler misin, ona yardım eder misin” demiştim.

O da bana “seminerime gelsin” demişti.

Semineri ücretliydi.

Söylediklerimden hiç etkilenmediğini hissetmiştim. 

“Tabi ki” dedim..

“Ben parasını öder, hemen bilet alırım, ama senin birebir ona bir şeyler söylemen ona iyi gelecek.. İki dakikanı alır, hadi onun hasta kalbine dokun” demiştim.

Genç kadın seminere gitmişti, kendini benim tarafımdan tanıtmıştı.. Ama bizim erkek hiç yüz vermemişti.

Genç kadın bana seminer dönüşü dedi ki: Hayal kırıklığına uğradım...

En güvenir tarafımdan eksildim sanki.

Dedim ki! Üzülme tatlım.

Sen, zaten bulmadığın birini kaybettin.

Kendi ayak izlerinden yürümenin zamanı.

Hiç bir şey senden daha güçlü değil.

Kendi akünü kendin şarj et.

Hayat zahmetlidir, hayat sandırır, hayat yoksundur.

Ve hayat daima yarımdır.

Kurtulamazsın, durduramazsın.

Boş ver sen guruyu falanı.. 

Bazen, insan önüne çıkan taşları kendi dizmez ama..

Dizilen taşlardan yürü.

Sen, cümlelerini tüketme.

Kendini tüketme.

Allah var, gam yok..

Öyle ise razı olmak..

Öyle ise sabır.

İnan..

Ve..

Üzülmeden hiç bir şey tükenmiyor.

Onu tüketeceksin.

Üzüle, üzüle, üzüntülerini tüketeceksin.

Funda'ya takılanlar..

... Bugün, 15 Temmuz.. Geçen sene bugün çok acı çektik... Ne gündü ama.. Yarınımız bilemediğimiz, korku dolu saatler geçirdik.. Yarınımız olacak mıydı, o nu bile bilemiyorduk... Ülkemizin üzerine büyük bir bela çöktü.. Kıymetli şehitlerimizi anma gününde... Kıymetli şehitlerimizin, kıymetli annelerinin ellerinden öperim. Ya babalar, evlatlarınız ile ne kadar gurur duysak azdır.