ER GEÇ ADALET!

Osman ATAMAN 26 Tem 2016

Osman ATAMAN
Tüm Yazıları
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan misafir olarak bulunduğu bu şehirde kalabalığa Ziya Gökalp'in 1912 yılında yazdığı şiiri okumuştu

Siirt 12 Aralık 1997.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan misafir olarak bulunduğu bu şehirde kalabalığa Ziya Gökalp’in 1912 yılında yazdığı şiiri okumuştu: “Minareler süngü, kubbeler miğfer,Camiler kışlamız, müminler asker, Bu ilahi ordu dinimi bekler, Allahu Ekber, Allahu Ekber.” Ziya Gökalp’in “Askerin Duası” isimli bu şiiri birilerinin irtica damarını depreştirdi ve konu mahkemeye intikal etti. Mahkeme, 21 Nisan 1998 tarihinde Erdoğan’ın “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle 1 yıl hapis ve 860 TL para cezasına çarptırdı. Daha sonra sanığın mahkemedeki ve duruşmadaki iyi hali göz önüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 177 TL para cezasına indirildi.

Erdoğan, Diyarbakır DGM kararına temyiz başvurusu yaptı ancak Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 24 Eylül 1998 günü cezayı onadı. Böylece Recep Tayyip Erdoğan, 26 Mart 1999 günü Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. Artık onun için ellerini sevinçle ovuşturanlar “Muhtar bile olamaz” manşetleri atıyordu. Bu şiirle bir insanı mahkûm etmek aslında aslanla tavşanın hikâyesine benziyor. Aslan her halükarda tavşanı dövecek ama bir bahaneye ihtiyacı var. “Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek”le bu şiirin ne alakası var diyebiliyoruz şimdi. O zamanlar bu kadar rahat söyleyemiyorduk. Laikliğin yorumu öylesine kanırtılmıştı ki, muhtemelen mahkemeye koşanlar şiirin Kürt asıllı Türkçü Ziya Gökalp’e ait olduğunu bile bilmiyorlardı.

Yaşadığı ülkeye ve o ülkenin değerlerine böylesine yabancı ve tavırlı olmak nasıl izah edilebilir? Muhtar bile olamaz diye düşündükleri Recep Tayyip Erdoğan bugün Cumhurbaşkanı… Ve o Cumhurbaşkanı, rezil darbe teşebbüsünü, tam da Ziya Gökalp’in şiirindeki duygularla, din ve ırk farkı gözetmeden vatandaşları birlik ve beraberliğe minarelerden okunan salalarla, ezanlarla davet etti, hainlere karşı milleti yekvücut yaparak direndi. Recep Tayyip Erdoğan, liderliğini ve liderliğinin gücünü ve etkisini giderek yükseltirken, onu saçma sapan bahanelerle reddeden zihniyetin bugün sesi soluğu çıkmıyor.

Bu millet darbeye ve iradesinin yok sayılmasına karşı çıkıyor artık. Ak Partilisi de karşı çıkıyor. Halk Partilisi de… Problem Türkiye’nin vitrinindeki insanların halkın basiretine ve kalitesine yaklaşamaması… Ve sonuçta olması gereken er geç oluyor. Ziya Gökalp’in işaret ettiği “ilahi ordu”, “darbeci ordu”yu hak ile yeksan etti. Herkes için ne büyük ve ne derin bir ders!