DÜNYANIN TATLI BELASI SOSYAL MEDYA

Micheal KUYUCU 14 Kas 2020

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Sosyal medya gerçektende iğrenç bir halde.

Sosyal medya yasası çok tartışılıyor. Kimisi bunu bir gereklilik olarak görüyor, kimisi ise sansür olarak değerlendiriyor. Bu sosyal medya yasası pek çok açıdan önemli bir yasa. Bir insanın “özgürlük” başlığı altında canı istediği gibi davranmasının hiçbir açıklaması olamaz. O zaman özgürlük var diye gidip sokakta herkese küfür edelim, insan dövelim hatta öldürelim.

Sosyal medya gerçektende iğrenç bir halde. Kaç aydır Twitter hesabımı kapatsam mı diye düşünüyorum. İnanın iletişimci ve akademisyen olmasam çoktan kapatırdım. Çünkü özellikle Twitter öylesine iğrenç bir ortam oldu ki, girmemle çıkmam bir oluyor. Bir kin, bir nefret arenası olmuş. Ne zaman girsem o TT listesine giren üçkağıtçıların çevirdiği oyunları görüyorum, trollerin yazdığı iletileri görüyorum.. Çıldırıyorum. Bu durum çok ama çok sıkıcı bir durum. İnanın Twitter’dan bir yorum yazmaya çekiniyorum. Çünkü ne yazarsanız yazın, neyi savunursanız savunun, ne paylaşırsanız paylaşın mutlaka birisi çıkıp size saydırıyor. Takmamaya çalışıyorsunuz ama taş olsa çatlar. A diyorsunuz, B’nin savunucuları gelip size küfür ediyor. Hava ne güzel güneşli diyorsuuz, havanın güneşli olmasından mutlu olmayanlar gelip size saydırıyor. Bu Twitter ya ruh hastalarının olduğu bir platform, ya da bizim toplum kafayı yedi ve Twitter’da bunu gösteriyor.

Vergi kaçakçıları

Bütün bu rezillikler yetmiyormuş gibibu Twitter, Facebook babalar ülkemize vergi vermiyor. TikTok ve benzeri ergenleri müşteri olarak alan platformlar da öyle. Bir tane ofisleri bile yok. Yani bizi ülke olarak, toplum olarak adam yerine koymuyor. Hariçten gazel okuyorlar. Bir de vergide ödemiyorlar. Bunlar ciddi sıkıntılar. Adamlar bize hem manen hem de madden zarar veriyor. Bunu ben defalarca yazdım, çizdim, söyledim. İnanın hiç de umurumda değil. Ben olsam kapatırdım. Bunu söyleyince de size diktatör bilmem ne söylüyor. Eğer bu sosyal medya platformları Türkiye’de ofis kurmayıp vergi vermezlerse kusura bakmayın ben de vergi vermem (!). O adam da ben değil miyim? Yani olaya nereden baksanız felaket. Onun için tüm sosyal medya platformlarının Türkiye’de ofis kurması lazım. Bir tek denetim için değil.

Bu sosyal medya platformları Türkiye’den verilen tüm reklam - sponsorluk ve benzeri gelirlerin tıkır tıkır vergisini ödemeli. Digital reklamcılık büyüyor.  Reklam pastasının büyük bir  bölümü dijital reklamlar kapıyor. Bu dijial reklamlarda bu sosyal medya platformlarının payı da büyük.  Bizi reklam pastamızın hem dilimleri yurt dışına gidiyor, hem de bu giden reklam pastasının dilimlerinin vergileri de ödenmiyor.

Bu durum hem devlete vergi kazığı atıyor, hem de reklam harcamalarından biz Türklerin aldığı payın azalmasına neden oluyor. İşin ekonomi boyutu da çok ciddi. Herkes övünüyor dijital giden reklam büyüyor diye ama bu paradan bu Türkiye’de ofisi olmayan platformların aldığı pay da büyüyor. Bunu takan yok. Bu ciddi bir hak gaspı. Ondan devletin daha da sert olması lazım. Basacaksın cezayı, uluslararası mahkeme ile gideceksin o vergi tahsilatını da yapacaksın.

İlk yasayı Fransa yaptı

Tüm bunlar yaşanırken MEZO Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital İletişim Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova’da, sosyal medya düzenlemesini ilk yapan ülkenin Fransa olduğunu belirterek, veri güvenliği açısından sosyal medya düzenlemesinin şart olduğunu söyledi. Yaptığı açıklamalar çok anlamlı ve gerçek.

“En son Rusya, Almanya, Fransa, Avustralya gibi birkaç ülkede düzenlemelerin yapıldığını gördük. İngiltere de yeni bir düzenleme hazırlığı içerisinde. Fransa, teknoloji devlerine dijital vergi uygulamasını devreye sokan ilk Avrupa ülkesi. Facebook, Amazon ve Google gibi teknoloji şirketleri ülkede elde ettikleri gelirin yüzde 3'ünü vergi olarak ödeyecek.” diyen MEZO Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital İletişim Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova, Türkiye gibi diğer ülkelerin de sosyal medya düzenlemelerinde cezai yaptırımlar uyguladığını belirtiyor. Garakhanova, Almanya üzerinden verdiği örnekte, “Almanya'daki yasal düzenleme ile 2 milyondan fazla kayıtlı kullanıcıya sahip teknoloji şirketleri, içeriklere yönelik şikayetlerin değerlendirilmesiyle ilgili prosedürler oluşturması, yasalara aykırılık taşıyan içeriklerin 24 saat içerisinde kaldırılması ve bu konuda attıkları adımlarla ilgili raporlar yayımlamaları gerekiyor. Uymayanlara ise cezai yaptırımlar var. Bireyler için azami para cezası 5 milyon, şirketler için ise 50 milyon Euro.” diyerek dünyadaki sosyal medya cezalarını anlattı. Sosyal medya yasası hazırlığı içerisinde olan Avustralya da ise “Nefret Uyandırıcı Şiddet İçeren Materyal Kanunu” ile sosyal medya şirketleri içerik kaldırma taleplerine uymazlarsa, yöneticilere 3 yıla kadar hapis cezası verilmesi gündemde.

Twitter mahkeme kararlarını takmıyor

Dr. Nabat Garakhanova, “Twitter Şeffaflık Raporu’na göre 2019’un ilk yarısında Türkiye’den Twitter’a 388 mahkeme kararı ve 5 bin 685 diğer çıkartma talebi gönderildi. Bu taleplerle 8 bin 993 Twitter hesabının kapatılması talep edildi. Twitter da bu süre içinde 264 hesabı ve 230 tweet’i Türkiye’den görünmez kıldı.  Bu raporda görüldüğü üzere Twitter, mahkeme kararı ve çıkartma taleplerinin çok küçük bir kısmını yerine getiriyor.” diyor. Ülkelerin veri güvenliği açısından sosyal medya yasalarının oluşturması gerektiğini belirten Garakhanova, temsilciliğin zaman içerisinde vergi ödeme kapısını açabileceğini ama bunun için daha zaman olduğunu da sözlerine ekliyor. “Fransa, teknoloji devlerine dijital vergi uygulamasını devreye sokan ilk Avrupa ülkesi. Facebook, Amazon ve Google gibi teknoloji şirketlerinde ülkede elde ettikleri gelirin yüzde 3'ünü vergi olarak alıyor. Fransa, uygulama ile yılda 400 milyon Euro gibi bir gelir elde etmeyi planlıyor.” diyen Dr. Nabat Garakhanova’nın verdiği bilgilere göre sosyal medya platformlarının ülkelerdeki temsilcilik ofis sayıları ise şöyle:

·  Facebook’un 35 ülkede 85 ofisi,

·  Twitter’ın 19 ülkede 34 ofisi,

·  YouTube’un 6 ülkede 8 ofisi,

·  Instagram’ın 5 ülkede 7 ofisi,

·  TikTok’un 3 ülkede 3 ofisi bulunuyor.

Kimse kusura bakmasın bu şirketlerin hiçbiri babamızın malı değil. Babamızın malı bile olsalar gelecekler, Türkiye’de ofis açacaklar, vergi mükellefi olacaklar, tıpış tıpış vergilerini ödeyecekler. Ayrıca, ülkenin anayasal bütünlüğü başta olmak üzere kanunlarına uyacaklar. Yoksa bedelini ödeyecekler. Öyle kaçak oyunlarla olmaz bu iş.

Lara’nın Mecburi Veda’sı

Türk pop müziğin başarılı yorumcusu, müziği ile olduğu kadar dansları ile de dikkatleri çeken Lara, 2020 yazının en renkli şarkılarından biri olan ‘Sanal Alem’ sonrasında yeni single’ı ‘Mecburi Veda’yı Melodi Müzik etiketiyle dijital müzik platformlarına sundu.

Kariyerinin en özel şarkılarından birini yazdığını söyleyen Lara, ‘Mecburi Veda’nın herkesin hayatında yer edeceğini söylüyor. Söz ve müziği Lara’ya düzenlemesi Nurettin Çolak’a ait duygu dozu yüksek baladın iddialı görüntülerinden oluşan video klibinin yönetmenliğini Müjdat Kupsi üstlendi.

Başarılı yorumculuğu ve sesinin gücü ile söylediği her şarkıyı geniş kitlelere ulaştırmayı başaran Lara, müzik kariyerinde birbiri ardına yayımladığı şarkılarla ikinci baharını yaşıyor. Kendi yazdığı şarkıları dinleyicisi ile paylaşmaya başlayan Lara, kendi hikâyelerini şarkılaştırarak müzikal evreninin kapsama alanını genişletmeye devam ediyor.

Spotify Türk kullanıcılara kıyak yapıyor

Spotify dünyanın en büyük dijital müzik platformu olmayı başardı. Öylesine baaşrılı oldu ki dijital müziğin ilk yaratıcı Apple bile onunla baş edemiyor. Sırf Spotify’ın başarısı üzerine itunes üzerinden geliştirdiği dijital müzik stratejisini değiştirip Apple Music platformunu açtı. Apple Music dijital müzik platform pazarında dünya ikincisi. Spotify’ı yakalamak için canla başla çalışıyor ama başaramıyor. Bunun elbette çok nedeni var. Ben ikisini de kullanıyorum ama Spotify’ın Apple Music’e göre en çok dikkatimi çeken iki özelliği: Daha geniş bir müzik arşivine sahip olması ve platformun sahip olduğu dahili equalizer sayesinde daha kaliteli bir müzik dinletisi sunması. Bu iki özellik profesyonel müzik dinleyicisi için çok önemli.

Abonelik nerede kaç para?

Orta Doğu ve Afrika ülkelerinden Spotify’ı en ucuz kullanan ülke, aylık yaklaşık 3,18 dolar ile Mısır. Bu bölgede en pahalı kullanan ise, yaklaşık 5,9 dolar ile İsrail.

Asya bölgesinde Hong Kong ve Singapur’da 7,5 dolar civarında bir ücret karşılığında aylık Spotify premium üyeliği alınabiliyor; ancak bu bölgenin en pahalı Spotify premium üyeliğini 8,8 dolar karşılığında Japonya kullanıyor. Bu bölgenin ve dünyanın en ucuz kullanan ülkesi ise Hindistan.

Türkiye, Rusya ile aynı fiyat

Avrupa’da Andorra, Avusturya, Finlandiya, Fransa ve Almanya’da yaklaşık 14 dolara Spotify premium üyeliği alınabiliyor. Bu bölgenin en pahalısı dünyanın da en pahalısı olan Danimarka. Hem Asya hem Avrupa’da toprağı olan Rusya ve Türkiye ise yaklaşık 2,2 dolar karşılığında Spotify premium üyeliğiyle en ucuz kullanan ülkeler arasında. Yani Spotify bize kıyak yapıyor. Avrupa ülkeleri arasında en ucuza Spotify’a abone olan ülke Türkiye. Aslında Türkiye’nin alım gücüne ve insanların abonelikten çok beleşe alışmış olmasını hesaba katarsak bu fiyat yine de az para değil.

Apple Watch’da da başlıyor

Tüm bunlar yaşanırken Spotify bir atak daha yaptı ve Apple Watch üzerinden de doğrudan dinlemeye imkan kılan uygulamasını tamamladı. Spotify’ın, iOS telefona ihtiyaç duymadan Apple Watch aracılığıyla Wi-Fi ve GSM şebekesi üzerinden doğrudan kullanıma olanak veren uygulaması sınırlı sayıda kullanıcıya açıldı. Yeni gelen özelliklerle Apple Watch üzerinden Spotify’da müzik dinlerken aynı zamanda müzik kütüphanesine de erişmek mümkün oluyor. Şimdilik Apple Watch’da arama butonu bulunmuyor. Şarkıyı bulmak için Siri gibi sesli komutlarla şarkı seçimi yapmanız ya da dinleyeceğiniz şarkıyı daha önce dinlemiş olmanız gerekiyor. Böylece Apple Watch kullanıcılarını Apple Music kullanmasının da önüne geçecek bir hamle atmış oldu. Bu sempatik İsveçli markayı seviyorum, çok akıllı girişimci ve işini iyi yapan bir marka.

Yeniden doksanlar podcastinde sürprizler başladı

Podcast dünyada çok ilerledi. Türkiye’de ise biraz yavaş ilerliyor ama çok iyi bir mecra. Bunun önemini keşfedenler üretime başladı. Bunlardan biri de 90'lar pop müziğine feminist gözlüklerle bakan "Yine Yeni Yeniden" 90'lar podcast ekibi. Doksanlı yıllara ve o dönemin müziklerine yönelik konuları işledikleri podcast serilerine en son Rüya Ersavcı’yı konuk almışlar.

Sezgin İnceel ve İlker Hepkenar’ın hazırladığı podcast serisinde doksanlarda büyüyüp bugün LGBTİ+ mücadelesini ve podcast yayıncılığını bir adım öteye taşıyanların üzerindeki etkisini anlamak isteyen ikili, mikrofonlarını dönemin yıldız isimlerine, günümüzün LGBTQ+ alanında aktivizm yapanlarına ve sevdikleri podcaster'lara uzattılar.

Bu podcast serisinde “İstemiyorum Baba”, “Turkish Delight” ve “Esas Oğlan” gibi doksanların hitlerine imza atan Rüya Ersavcı  kariyerine, 90'lardaki ruh haline, Eurovision'a ve yaptığı yeni çalışmalara dair ilginç açıklamalar yaptı. Bu podcaste Spotify başta olmak üzere pek çok yerden ulaşabilirsinz. Bence podcast olayını inceleyin, sizde bir gün bir podcast yayıncısı olabilirsiniz.

Emre Kaya ‘Tebessüm’ ettiriyor

"YapBoz", "Esaret", "Teşekkür Ederim", "Apayrı", "Ayna", "Nasıl Diye Sorma", "Toz", "Aşk Diye Soludum", "Rüzgar", "Dın Dın","Benimsin", "İlizyon", "Nefes" gibi şarkılarıyla müzik severlerin kalbinde yer edinen başarılı besteci ve yorumcu, kalbe dokunacak slowu "Tebessüm" ü müzik severlerin beğenisine sunmaya hazırlanıyor.

Kovid döneminde stüdyoya kapanıp, 10 şarkılık albüm projesini tamamlayan Emre Kaya, "Tebessüm"ün ardından albümünü de çıkartacağının müjdesini verdi.