Vakıf Katılım web

DİRİLİŞ

Recep GARİP 07 Nis 2023

Recep GARİP
Tüm Yazıları
Toplumlar, kendi kimlikleriyle vardır. Topluluk olma özellikleri bir araya gelince devleti oluşturur.

“Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Davud’a da Zebur’u verdik.” İsra suresi 55. Ayet

Bu millet, büyük millet

Tevhitte, umut millet

Tekbirle, arzı inlet

Doğru ol, sözün dinlet

Toplumlar, kendi kimlikleriyle vardır. Topluluk olma özellikleri bir araya gelince devleti oluşturur. Devletin teşekkülü ise, o topluma dair değerler manzumesinden ibarettir. Yeryüzünde kimi toplumların var oluşları ya da yeryüzündeki bulunuşları diğerlerinden farklı bir anlam taşır. Bazı peygamberlerin bazılarına üstün kılınma nedenlerini doğru okumaya mecburuz. “Rabbimiz göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir”.

Değerler manzumesi diye ifade edilen özelliklerin vazgeçilmez oluşu, toplumu inşa ettiğinden dolayıdır. Değer, kıymet eldeyken fark etmek, ondan faydalanmak elimizden alındığında, kaybolup gittiğinde dövünmemek icap ediyor. Toplumu inşa eden, birbirine etle kemik gibi kaynaşma fırsatı veren, bir arada oluşun kuvvetini idrak eden, sevinçte ve hüzünde bir arada bulunma vazgeçilmez unsurlardır. Vatan, bayrak, millet, ülkü, din, iman, aile, namus gibi kavramlar toplumların vazgeçilmezidir. Ahlak, doğruluk, dürüstlük, vefa, saygı, sevgi, yardımseverlik gibi unsurlardan da vazgeçilemez. Helal, haram, iyilik, kötülük, yalan, dolan, güven, güvensizlik, emanete sahip çıkma ve ihanet etmeme gibi unsurlarla komşuluk ilişkileri, bireyler arası hukuk ve her insanın eşit değerlendirilişi, insan haklarının vazgeçilmez bir hak oluşu gibi hususların da toplumsal değerler açısından göz ardı edilemeyeceğini ifade etmiş olalım. Dini ve milli bayram coşkuları bir arada olmanın sevincini yaşatıyorsa, eldeki nimetlerin kaybedilişinde, yangın, sel ve deprem gibi afetlerde bir arada olmak da millet olmanın, devlet olmanın bir gereğidir. Savaşta birbiriyle nasıl tek yumruk olunuyorsa acıda da, yıkımda da, felakete uğranıldığında da birlikte yaraları sarmak güçlü bir devletin ödevidir. Şehirlerin ve insanların yeniden inşasında, mamur edilişinde, insanca yaşama hakkı da devletin sağlaması gereken görevlerdendir.  Bu ve buna benzeri değerlerimizden asla vazgeçemeyiz. Hiçbir emek boşa gitmez. İnsana verilen hizmet hiçbir vakit unutulmaz. İnsanın saygı gördüğü, insan olma onurunun zedelenmediği, devlet ve millet olma şuuruyla yapılan hizmetlerin, yatırımların vatanseverliği asla unutulmaz, göz ardı edilmez. Bizlere hak üzere olmak, dosdoğru olmak, kul hakkını gözetmek, adaletle hükmetmek, gece ve gündüz kıymada olup birbiriyle kenetlenmek, imanda, ihlasta ve samimiyette, yardımlaşmak, hakkı üstün tutmak, mümin kardeşliğin her şeyin üstünde olduğunu bilmek, birbirini Allah için sevmek bizlere emredildi. 

Yazamadığımız, ifade edemediğimiz değerlerimizle toplumun özü, kıymeti, vatan müdafaasında her şeyin teferruat haline dönüştüğünü gördüğümüzde, yeniden dirilişin muştusunu, tepeden tırnağa kadar birlik olmuş milletimizin asaletinden alıyoruz elhamdülillah. “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyen Mehmet Akif’i her daim rahmetle yâd ediyoruz. Bir toplumun ayağa kalkışı kendi özünde mevcuttur. Vatan kalkınması için yapılan hizmetler, yollar, köprüler, hastaneler, kara, deniz, demir ve hava yollarındaki yatırımlar göz ardı edilemez, unutulmaz, unutulamaz. Asli düşüncenin, anlayışın, iman, kuran ve sünnet merkezli olduğu ve vatan uğrunda ölmenin-şehit olmanın- peygambere komşu olunacak kadar kıymetli ve değerli öğretisiyle gözünü kırpmadan silahların, mermilerin, tankların üstüne yürüyen millet, değerleri ezel ve ebet çizgisinde vazgeçilmez umdelerle dolu olan bir millettir. Tarihe şan, şeref vermiş, kahramanlık destanlarıyla fetihler yurdu haline gelmiş olan yeryüzündeki ikametgâhın, cennete açılan yol olduğu imrenilerek takibi yapılmıştır. Şehitlik gıpta edilecek, hasretle beklenilecek ebet yurdudur ve peygamber efendimize en yakın makamdır. Rabbim bizlere de şehadet kapılarını açsın ve ikram etsin inşallah. Bakara suresi 216. Ayeti kerimede şöyle buyruluyor: “Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Şer gördüklerinizde hayır, hayır gördüklerinizde şer vardır. Felaketlere de bu açılardan bakmak, her canlının günü geldiğinde geldiği yere tekrar döneceğine imanımız tamdır. Deprem hattı üzerinde bulunan coğrafyamızın farkında olmalıyız.

Yeniden küllerinden doğmuştur milletimiz. Yeni Türkiye anlayışımız, yeniden yükselişin, kalkınışın, toparlanışın, dirilişin, fütuhatın da adıdır. Bir millet yediden yetmişe evlerini terk edip vatan müdafaası için gözünü kırpmadan, taşkınlıklar yapmadan, manevi bir eğitim gibi, ibadet gibi kalbin, gönlün, ruhun ve aklın hizaya sokulduğu son darbe teşebbüsüyle uzun yıllar sonrasında yeniden dirilişin, varoluşun, kıyam edişin hayat bulduğuna şahit olduk. 6 Şubat 2023 gecesinde ve gündüzünde yaşadığımız 11 vilayetimizi yerle bir eden Kahramanmaraş merkezli iki deprem felaketinde hiçbir dünya devletinin altından kalkamayacağı dayanışmanın, fedakârlığın, her türlü yardım için seferbere oluşun dünya insanlık âlemi için ne anlama geldiğini göz ardı edemeyiz. 50 binin üzerinde hakka şehit olarak uğurladığımız kardeşlerimizi ömrümüzce asla unutmayacağımızı bilmeliyiz. Geride kalanlarımız için en kısa sürede yeniden inşasına başlanan şehirlerin mamur hale getirileceğinden de asla şüphemiz yoktur.

Yirmi beş günlük kalkışmaya direnen halk kampında, dipdiri bir millet olduğumuzu dünyaya nasıl göstermiş isek deprem felaketinden de öyle birlik şuuru içinde kıyam ettiğimizi gösterdik elhamdülillah. Yalnızca bizler şahit olmadık yeryüzündeki bütün milletler, halklar, devletler şahit oldular.  Müminin müminden başka dostunun-kardeşinin olmadığını her daim söyleriz. Türkün Türk’ten başka dostu yoktur düşüncesi de atasözü haline dönüştürüldüğü bilinir. Her iki halde de söylenilmek istenilen mümin kardeşliğinin vazgeçilmez kardeşlik olduğudur. Türk Akıncıları unvanını, yüzyıllar boyu Avrupa’da, kıtalarda, fetihlerde ümmetin askerleri olarak tescillemiştir. Dolayısıyla Anadolu’nun dirilen ruhu haçlıları, Avrupalıları, batılıları, onların emelleri ve planlarını bir kez daha bozmuştur. Bu ruhun dirilişidir. “Anadolu geçilmez” diyen bir milletin yediden yetmişe yekvücut olmuş haliyle tevhide, birliğe, kardeşliğe, sıratı müstakime olan yolculuğunu tarihin önünde bir kez daha soylu kıyamıyla tescillemiştir. Yeni İstiklal mücadelesinde “Anadolu Geçilmez” dedirten ruh imanın bayraklaşmasıdır. Bu bayrak, gökyüzünde dalgalandıkça, ezan minarelerinde okundukça, salalarla efendimiz anıldıkça, milletimizin ruhu, yeryüzündeki mazlumların imdadı olmaya devam edecektir.

Toprağın bahara ulaşması için sonbahara katlanması ve kışın şiddetine dayanması icap ediyor. Yaraları sardıkça baharın geldiğini görebiliyoruz. Devletimizi, toplumumuzu düşünenleri yüz üstü bırakamayız. Bahar başını kıştan böylelikle uzatabiliyor topraktan, doğadan, ağaçtan, kuştan, kelebekten, arıdan, böcekten. İşte toplumların bahara ulaşabilmesi için de böylesi bir sürece ihtiyaç vardır. Dayanılması gereken engellere, tuzaklara, oyunlara, darbelere karşı dimdik durabilen, kıyam edebilen milletin ruhu, bahara ulaşır ve gülistan mevsimi şöleni başlayabilir. Şiddetli muarızların, darbe denemelerinden geçen tecrübelerle milletimiz, tek yürek olmuş, yeryüzündeki asaletini yeniden bir kez daha göstererek mazlumlara, mahzunlara, sahipsizlere sahip çıkmanın kapılarını aralamıştır. Yangınlardan, sel felaketlerinden, depremlerden, kalkışmalardan geçerek ilerliyoruz. 

Devletin yenilenmesine, derlenip toparlanmasına, içte ve dışta örülen tuzakların, Siyonist uşakların, ihanet saliplerinin, Kuran üzerinde tahrif edecek kadar dinsizleşenlerin derdest edilerek gerekli cezaların verilmesinde ittifak etmiş bir millettir Türk Milleti. Bu millet asil bir millettir. Milletimiz dar ve sıkıntılı zamanlarda yeniden derlenip toparlanabilecek bir ruha sahiptir. Devletimizin, İslam’ın sancaktarlığını yapabilecek mahiyette olduğunda asla şüphemiz yoktur. Şehirleri en kısa sürede yeniden inşa edebiliriz. Geçmişlerimizin şehadetini alnımızda, aklımızda ve ruhumuzda taşırız. Devletin birlik ruhunu, dünyanın en kalkınmış ülkelerinden olma gayretini, teröristlere karşı milli birlik düşüncesini, iman meselesi olarak görür, vatan aşkı olarak biliriz. Ege adalarındaki oyunları elbette bozacağız. Akdeniz sularındaki haklarımız ve Karenizdeki gayretlerimiz devam edecek. Kızılelma aşkımızla sürdürdüğümüz savunma sanayi yatırımlarımızla, Aselsan’a güç katan Muharip insansız uçaklarımızla, Bayraktar Akıncı Tiha ve Sihalarla hedeflerden hedeflere koşmaktayız. Elimiz vicdanımıza götürür, hakkın huzurunda karanlık gecede kara karıncanın hareketini bilen rabbimizin ülkemize rahmet gözüyle nefes aldırdığını biliriz. Bizler haktan yana, Allah ve Resulünden yana olursak bilir ve inanırız ki Allah ve Resulü de bizden yana olur.  

“Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes

Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es”