DEAŞ Musul'da mağlup edilmek üzere ve Irak'taki varlığı yok oluyor…

DEAŞ Musul’da mağlup edilmek üzere ve Irak’taki varlığı yok oluyor… Aynı şey Suriye’de Rakka’da başka şekilde gerçekleşiyor.

Aylardır oldu olacak denilen Rakka operasyonunu ABD birkaç kere ilan etti “resmen başladı” dedi. Rakka sözde Musul gibi DEAŞ’ın sarsılmaz kalesi ve Suriye’deki “başkenti ve karargahı”… O yüzden de Rakka için DEAŞ’ın müthiş bir direniş göstereceği hepimize pompalanıyordu…

Hatta Al Bab’ın Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu tarafından alınmasının önemini azımsamaya çalışan ABD’li generaller “Rakka için sizin buna gücünüz yetmez bu işi 27 bin kişilik YPG, PYD ve bunun yanında yine bir o kadar Suriyeli Arapla” yapacağız demedi mi?

Meğerse ABD ve Suriyeli terörist Kürtler herkesi uyutuyorlarmış… Bunlar Rakka’da Türkiye’nin karşılaştığı direnişin yarısının bile gerçekleşmeyeceğini gayet iyi bilip oyun oynuyorlarmış… Öyle görülüyor ki Rusların da dediği gibi bunlar DEAŞ’la çok önceden anlaşmış… Bunlar DEAŞ’ın eli kanlı katillerine yol verecek, onların Rakka’dan kaçmalarını sağlayacak buna karşılık silah bile atmadan şehri ele geçirecekler.

Belki de onun için ABD’li generaller Türkiye’nin bu işin içinde olup oyuna birinci elden şahit olmasını istemediler. Demek ki bütün bu PYD/YPG/PKK üçlüsüne verilen silahlar esasında gereksizdi veya esasında Türkiye’ye yönelik bir hamleydi. O zaman bizim bu konuda çok uyanık olmamız ve tedbirlerimizi bilhassa sınırlarımız ötesinde acilen almamız lazım…

Ama olan ortada… Rakka’da göstermelik çatışmalar oluyor, PYD/YPG/PKK üçlüsü şehri ellerini kollarını sallaya sallaya ele geçiriyor, DEAŞ’lılar yalnız kaçmakla kalmıyor esrarengiz bir şekilde buharlaşıp ortadan kayboluyor. Hatta DEAŞ yok oluyor…

Ama DEAŞ, Tahran’da, Londra’da, Amsterdam’da, Filipinler’de sıkıntısız eylem yapmaya devam ediyor… Yani anlaşılan Suriye’nin yakasını bırakmakta olan DEAŞ hala sımsıkı dünyanın yakasına yapışmış durumda…

Yani DEAŞ’sız Suriye’de birileri çoğunluk Sünni Arapların haklarına hukuklarına sahip çıkmaları lazım bu da Türkiye’nin görevi. Fırat Kalkanı ile masada kendimize iyi bir yer edinmiş olmamız elimizi güçlendiriyor…