Vakıf Katılım web

ÇİNGİLTERE

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Çin dediğimiz ülkenin mümeyyiz vasfı kopyalamaktır. Eline geçirdiği her şeyi kopyalar.

Kelime oyunları yapıp meseleleri sulandırmak istemiyorum ama kelimeler birbirine yapışıyor. Zihin farklı konuları bir araya getiriyor ve benim de yapabileceğim sadece onları sizinle paylaşmak. Zaten Çingiltere tabirini Mustafa Balbay, Çin’in Uzun Yürüyüşü ismindeki kitabında kullanmış. Tabii bir farkla: O Hong Kong’u tanımlarken kullandığı bir tabirmiş. Sosyalizmle kapitalizmin sentezi gibi tanımlamış ama ne kadar inandırıcı bir tanım olduğu izaha muhtaç. Hong Kong dediğimiz yer küresel ticaretin önemli merkezlerinden biri. Para da ticaret de orada dönüyor. 

Eskilere gidelim. 1800’lü yıllara. İngiltere’nin bir dünya gücü olarak arzı endam etmeye niyetlendiği zamanlara... İngiltere denizlerde kurduğu hakimiyetle Osmanlı Devleti’ne komşu olmuştu. Kırım Savaşı vesaire diyerek tekrarlara girmek istemiyorum. Ama şu anda Cebelitarık’tan Kıbrıs’a kadar elinde tuttuğu askeri üslerle İngiltere hem bir Akdeniz ülkesi hem de komşumuzdur. Süveyş Kanalı’nın ortaya çıkması yine İngilizlerin denizlerdeki hakimiyet mücadelesinin bir tezahürüdür. Bir yerde başarıya ulaşan formülleri olunca diğer taraflarda da uygulamaya koyuluyorlar. Sadece bizimle savaşmış değiller anlatmak istediğim. Çin’le de afyon savaşları adı verilen bir dizi mücadeleye girişmişler. Bu mücadelenin ardından Hong Kong denilen bölge uzunca bir süre İngiliz egemenliğine geçmiş. Ta ki 1997’ye kadar. HSBC denilen bankanın H’si Hong Kong’u temsil eder S ise Şangay’ı. O kadar önemli bir tarih İngilizler için. 

Çin dediğimiz ülkenin mümeyyiz vasfı kopyalamaktır. Eline geçirdiği her şeyi kopyalar. Geçen yıllarda güzelliğiyle meşhur bir Avusturya köyünü birebir yeniden inşa etmişlerdi kendi topraklarında. Komünizm diye yeni bir ideoloji çıktığında onu da kopyaladılar. Düşünsenize, milyarlarca nüfusa sahip bir ülke olarak durmadan bir şeyleri kopyalıyorsunuz, bıkmadan usanmadan... 

Hong Kong’un tekrar Çin’e geçmesinden sonra Çinliler kopyalayacak yeni bir şey buldular: Küreselleşme. Üretim süreçlerinde ABD’nin tedarikçisi olan Çin uzun yıllar kocaman bir fabrika gibi çalıştı. Amerika’ya telefon mu lazım, üretti. Mutfak malzemesi mi gerekiyor, üretti. Elektrik parçalar mı üretmesi gerekiyor, üretti. Kendinden istenen her şeyi konteynırlara göndererek yolladı. Sonra bir de baktı ki sistemin kendisi kopyalanmaya müsait. Komünizmi kopyalamış bir ülke olarak neden kapitalizmi de uyarlayamayalım dedi. İşte bu noktada Doğu Hindistan Kumpanyasını örnek almaya başladı. Hani şu İngilizlerin küreselleşmeyi şirketler eliyle başlattıkları şirket. 

Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda küreselleşmenin bir numaralı savunucusunun komünist Çin yönetimi olması şaşırtıcı değil. Çin yakında AB’ye girerse ona bile şaşırmam. Malum Çin, İngiltere’yi biraz geriden kopyalıyor. Önce AB’ye girecek sonra çıkacak, zaman alır. 

Anlaşılan o ki Çin dünyanın yeni İngiltere’si olma yolunda ilerliyor. Yakında Pekin’in ortasına bir Londra kurarlarsa hiç şaşırmam.  Düşünsenize Çin para birimi pound oluyor, Çin’in ortasına kurulan kopya Londra’nın ortasında bir Chinatown (Çin mahallesi) yer alıyor. İlginç bir gelecek düşüncesi... 

Tamam Çin kendini dönüştürerek kapitalist bir İngiltere oldu diyelim, bizdeki Maocular o zaman komünist mi yoksa kapitalist mi olur? 

Dert ettiğimiz şeye bakın, solun solundaki gazeteler Amerika’nın AB’nin ağzının içine bakıp dolar kurlarından fal tutarken en son dert edeceğimiz şey bu olsa gerek.