Vakıf Katılım web

​CİĞERPARELER…

Sezai ŞENGÖNÜL
Tüm Yazıları
Kış geldi.

Havalar iyice soğudu. Malum sokaklarda kalan, gariban insanlar vardı, özellikle büyük şehirlerde. Sağ olsun bir iki büyükşehir belediyesi onları düşünmüş, yer-yurt ayarlamışlar. Geçtiğimiz hafta perşembe günü akşam birkaç kanalda onlara dair haberi izledim, haberin içindeki şu cümle dikkatimi çekti ; “Havalar ısınana kadar buralarda kalacaklar!”. Ya ondan sonrası ne olacak? Ona dair projeleri ne onu bilmiyorum ama o cümle aklıma “O vakitten sonra onlar sağ, biz selamet” düşüncesini getirdi. Umarım öyle olmaz. Sonrası içinde bu insanların barınma ve en azından karınlarını doyurmaları için çeşitli imkanlar sunulur. Aşevleri var bunları ve hizmetlerini biliyoruz. Fakat, artık gece vakti banklarda, parklarda uyuyan insanları görmek hepimizi üzdüğü için, işin o yönüne dairde artık ciddi adımlar atılması gerekiyor. Lafın ötesinde. Birileri çıkıp “Yahu var, bir iki tane yer, kalmıyorlar, kaçıp gidiyorlar, ne yapalım” diyebilir. Onu çok duyuyoruz birkaç yıldır, “Dostlar alış verişte görsün” misali laflar. O zaman, o insanların kaçmamaları için, sokakta kalmamaları için gerekli tedbirleri alınsın, kaçıp gitmemeleri için. Belediyeler ve diğer iş birliği yapılacak kurum ve kuruluşlar bu işe bence biraz daha ciddice el atmalı. Özellikle büyükşehirlerde, özellikle de İstanbul’da. 

***Yine dışarıda kalan, evsiz barksız veya bir şekilde oralara düşmüş bu insanların bir kısmı hepimizin de bildiği gibi, “Bali” ve benzeri uyuşturucu nitelikli haplar ve ilaçlar kullanıyor. Bu tür insanların bir kısmı da yukarıda zikrettiğimiz türden kimi yerlerde kalıyorlar. Kimileri de tedavi amaçlı birkaç hastane de. İşte bu tür yerlerde çalışan, oraların çeşitli birimlerinde görev yapan bir-iki çalışan ile konuştum geçtiğimiz günlerde. Bana çok ilginç konuları dilleri döndüğünce anlatıp, bazı şeyleri de ima ettiler. Birazda bunlardan bahsetmek istiyorum. Samimice sordum, onlarda samimice cevapladılar bazı sorularımı. Basında kısmen işlendiği için bir kısmını zaten hepimiz biliyoruz. Velakin, işin bizlere yansımayan, görünmeyen, perde arkası bazı yönleri de varmış. Sordum onlara, bu tür yerlerde, denetim nasıl, madem bu tür yerler var, reklamda yapıyorlar görüyoruz. Peki, o vakit dışarılarda, sokaklarda bu kadar çok mağdur insan neden hala gözümüze çarpıyor, dışarılarda yatıyor. Madem kimi tedavi merkezleri var, fakat ortalarda dolaşan, bu hap, uyuşturucu nitelikli maddeleri kullanan o insanlar neyin nesi?

Cevap; “ Evet, bu tür bazı yerler var Sezai Bey. buraların bir kısmında kontrol, yoklama, akşamları kim geliyor, kim gelmiyor, gelmeyen nerede bu vb. gibi konularda, zaafiyetler var. Eksik gediklerimiz var. Bu işlerde istihdam edilecek personel eksiğimiz var. Bu işlerle adam akıllı uğraşacak, bu işe gönül vermiş insan kaynağı eksiğimiz olduğu gibi araç gereç ekipman konularında da sıkıntılarımız var. Bir de, bu insanlar, bu tür dinlenme, rehabilitasyon merkezlerinde kalsalar bile uyuşturucu kullanan insanlar buralara kadar rahat ulaşabiliyorlar. Adamlar ziyarete geliyor, görüyor bu vesileyle başka şeylerde getiriyorlar. Hal böyle olunca bu tür insanların takibi, rehabilite edilmesi, kontrol altında tutulması çok zorlaşıyor. Böyle barınma ve tedavi amaçlı yerlerin bir kısmında, ne yazık ki durum böyle. Ayrıca bu tür yerler genelde şehir içinde veya çok kolay ulaşılabilir yerlerde olduğu için, buralarda kalan, tedavi gören o insanlara bazı insanlar kolayca da ulaşabiliyor. “Kapıdan almazsanız bacadan” misali. Bu olmamalı. Filtrelenmeli görüşmeler. Bazılarının çevreleri de, az çok problemli oluyor bu tür uyuşturucu ve ilaç kullanan insanların. Bu hususu da bu işlerin üstüne ekleyince buralarda kalan bu mağdur insanlara hakkıyla hizmet vermek iyice zorlaşıyor. Başka önemli bir iki hususa da işaret etmek istiyoruz; diyelim ki; bir bali bağımlısı, ya da uyuşturucu kullanan kişi geldi, kaldı bu tür yerlerde. Tedavi gördü, işi bitti, ardından çıktı, gitti. Ondan sonrası için, aslında pek yapılan bir şey yok Sezai Bey. O aşama, yani tedavi sonrası çok önemli. Sonrasında da bu tedaviyi almış olan insanlar bir şekilde kontrol edilmeli, takip edilmeli. Gerekirse istihdam sağlanmalı. Yaptırımları olmalı, bu kısma dair projeler olmalı. Aksi halde, bu tür insanlar tekrar ve kolay bir şekilde, birde sahipsizse kötü niyetli insanların avucunun içine tekrardan düşebiliyor. Bu yüzden kesinlikle tedavi sonrası, en azından 3-5 yıl da olsa bu işlerin takibi yine yapılmalı.

Diğer bir husus, diyelim polis görevini yapıp, bu tür bağımlıları yakaladı, işlem yaptı, aileye teslim etti. Ailesi veya vasisi sonra onu tedavi için ilgili yerlere götürdü. Geldiği yerdeki kuruma ya da doktora bu kişi eğer 18 yaş üzeri ise, diyor ki; “Ben bu tedaviyi kabul etmiyorum!” İşte böyle dediği an, bu iş orada bitiyor. Dönüp gidiyor, yaptırım yok, ailelerin içi yanıyor, evladı tedavi olsun istiyor. Ama o saatten sonra; köylü köyüne, evli evine!  Zengin olanlar, yurtdışlarına, uzaklara götürüp bu tedaviyi daha sağlıklı biçimde yaptırıyorlar. Bizde bu işlere bulaşanların çoğu fakir çocukları olduğu için, o maddi güçleri de yok ailelerin. Hasıla üzücü, yalnız kaderleriyle baş başa yaşayıp gidiyorlar. Sonra bir bakıyoruz yine karşımızdalar. Bu nahoş halinde ciddiyetle ele alınıp, yeniden düzenlenmesi lazım” 

Anlatılan, ima edilenlerin bir kısmı bu. Ve bana göre vahim, eğer ‘hal’ hakikaten böyle ise. Haliyle sivil toplum kuruluşları, aileler, devletin güvenlik güçleri, yargı, emmi, dayı herkesin bu işe zincirleme el atması gerekiyor. Birazda bu çıkıyor ortaya. Bu iş öyle reşit olan kişinin “Ben bu tedaviyi istemiyorum, kabul etmiyorum kardeşim” demesiyle bitmeyecek kadar hayati. Bu iş böyle olmamalı. Buna izin verilmemeli.

Yine, anlatılanlardan şu sonuçlar da çıkıyor; demek ki, bu tür tedavi ve rehabilitasyon yerleri biraz gözden ırak, şehir merkezine uzak, kişilerarası diyalogun çok sıkı kontrol altında tutulabileceği, girenin çıkanın iyi gözleneceği, birazda ulaşımın zor olacağı, öyle canı isteyenin bu tedavi gören insanlara kolayca ulaşamayacağı mesafelerde de olması gerekiyor. En azından zorlaştırmak lazım. Örneğin, bir ada olmaz mı bu işler için. Ya da büyük bir çiftlik gibi, sakin sessiz ve uzak yerler. Çünkü böyle yerlere herkes kolay kolay gidip, gelemez. Dikkat çeker, kontrol ve denetimi daha sıkı ve kolay olabilir. Oradaki kişi de öyle, canı isteyince ortadan kaybolamaz. 

Bunun dışında tedavi sonrası bu insanların ne yaptıkları, çevresi, yapacağı iş, zamanlarını nasıl ve nerede geçirdikleri vb. hallerinin takibi konusu önemli. Bana göre tüm bu işler bir program dahilinde, herkesin katkısının sağlanacağı (Devlet, sivil toplum kuruluşları, halk) bir projeye dönüştürülmez ise biraz “boşa kürek çekilmiş” gibi bir hal zuhur eder. Hasıla bu işe de artık “Hopp, öyle yağma yok, bu milletin ciğerparelerine (evlatlarına) artık kıymak yok” demek vakti. Ciğerpareler demişken, Afrin operasyonunda şehit olan ciğerparelerimize Rahmet, ailelerine de sabır diliyorum. Sağlıcakla kalın…