​BUNLAR MUHALEFET YAPMIYORLAR TERBİYESİZLİK YAPIYORLAR!

Ekin GÜN 12 Şub 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Öncelikle muhalif cephenin son bir aydaki pespayeliklerine şöyle bir göz atalım…

Öncelikle muhalif cephenin son bir aydaki pespayeliklerine şöyle bir göz atalım…

Birincisi… Halk TV’de Yılmaz Özdil ve Müjdat Gezen Nilhan Osmanoğlu’yla ilgili terbiyesizce hakaretlerde bulunuyor. Özdil, Gezen’e Nilhan Hanım için “Suadayı veresin mi geldi?” diyor, Gezen de “Suadayı değil ama… Neyse bunu sonra konuşuruz.” diye cevaplayarak olayı bel altına “bir güzel” çekiyor.

İkincisi… Bu pespaye konuşma olmadan önce CHP Milletvekili Özgür Özel şöyle terbiyesizce bir açıklamada bulunuyor Nilhan Osmanoğlu için: “Nilhan Hanım, Atatürk olmasaydı hangi paşanın kaçıncı karısı olurdun, bunu hiç düşündün mü?”

Üçüncüsü… Bekir Coşkun Sözcü’deki köşesinde referandumda ‘evet’ oyu kullanacaklar için edepsizce ve ahlaktan yoksun bir şekilde “bilmem ne kılı” diyerek hakaretler savuruyor.

Dördüncüsü… Meclis’te referandum oylama sırasında CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan halkın seçtiği AK Partili vekillere şöyle cinsiyetçi ve iğrenç bir soru soruyor: “Aynı kabinde 3 erkek vekil oy kullanıp gizliliği ihmal etmediyseniz, ne yapıyordunuz?”

İşte muhalif cephenin seviyesi bu… Aslında ortada bir seviyede yok, resmen çukurluk bu, resmen pespayelik!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onaylamasıyla birlikte 16 Nisan’da yapılacağı kesinleşen referanduma kadar da bu edepsizliklerini ve terbiyesizliklerini muhalif cephe sıkça tekrarlayacağa benziyor.

Sabah’tan Haşmet Babaoğlu bu muhalif cephenin pespayeliklerini konu ettiği köşe yazısında bu kişiler için “diplomalı cahiller” derken ne de haklı...

Çünkü durum onu gösteriyor!

Şöyle bir soluklanalım ve bakalım… Kendilerini halkın üzerinde gören, çağdaşlığı Batı’ya özenmek zanneden, modernliği içki içmek ve kılık kıyafet biçimi sanan, kıytırık bir kâğıt parçası olan diplomayı insanların gözünün içine sokarak her konuda fikir sahibi olduğunu iddia eden bu kesimin seviyesinin nasıl olduğunu söylemeye gerek yok, her şey ortada.

Ki bunlar sadece bir aylık performansları… Onlarca yıldır neler yaptıklarına ve o çukurlaşmış seviyeleriyle halka nasıl saldırdıklarına bakacak olursak tonla malzeme bulabiliriz.

15 Temmuz’da darbeci teröristlerin kullandığı F-16’ları durdurmak için samanlarını yakan o amcanın yüreğinin büyüklüğünün yanına yaklaşamayacak olan o “diplomalı cahil” kesim o gün bankamatik kuyruğunda sırada ve marketten gıda stoklamayla meşguldü desek hiç yanılmış olmayız sanırım.

Tankların altına yatan, göğsünü teröristlerin mermisine siper edip vatanı ve milleti için sokağa dökülen insanlarla o “diplomalı cahillerin” aynı seviyede olması bence de mümkün değil zaten.

Canını ortaya koyanla canını halkı aşağılamak üzere kullanan ve pespayelerine pespayelik katan bu terbiyesizler arasında dağlar kadar fark var.

Yukarıda da dedim, öyle gösteriyor ki bu terbiyesizliklerinden vazgeçecek değiller, vazgeçmemek için de referandum yaklaştıkça halka her türlü yalanı, her türlü saptırmayı ve her türlü hakareti söyleyecekler, debelenip duracaklar.

Onun için bunların tahriklerine ve saptırmalarına aldırmadan önümüzdeki bu iki ay boyunca referandumu anlatmaktan ve yeni sistemin Türkiye’ye nasıl yeni bir çağ açacağından bahsetmek en akıllı yol olacaktır.

Kısacası onları bu seviyesiz üsluplarıyla bırakıp onları yok saymak ve marjinal bir hale getirmek yapılacak en iyi şeydir.

Bakın yalan furyaları da başladı zaten… FETÖ’ye yardım ve yataklıkta başı çeken Cumhuriyet gazetesi Cemevi’nin yakıldığından bahsederek önce algı oluşturuyor, ardından haberin içeriğinde Cemevi’ni down sendromlu 14 yaşındaki bir kişinin yaktığından bahsediyor.

Ama haberin içeriğine girene dek oluşturdukları algı muhafazakâr insanların Cemevi’ni ateşe verdiği yönünde oluyor, hal böyle olunca sinsice dezanformasyon yapmaktan, nefret suçu işlemekten geri durmuyorlar.

Böyle rezil ve yalancı bir zihniyetten bahsediyoruz işte.

Bu pespaye zihniyetle 7 Haziran’da koalisyon yapmak için “mahallenin” önde gelenlerini de görmedik değil.

Şimdi her fırsatta Erdoğan’ı savunanlara çakmakta beis görmeyen, referandumda ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyecekleri daha belli olmayan, “mahalleye” giriş çıkışları kontrol etmek üzere tapu memurluğuna soyunan “mahalle zabıtaları” bu zihniyetle koalisyon yapmak ve uzlaşmak için epey mesai harcamıştı.

Şimdi de yüreklice çıkıp ‘hayır’ diyemedikleri için “hayır demek, terör örgütleriyle, CHP’yle aynı safa düşmek değildir, herkesin ‘hayır’ gerekçesi farklıdır” diyerek sözüm ona “entelektüellik” kasıyorlar.

Evet kardeşim aynen devam et, ben de sana diyorum ki tarih seni ‘hayır’ diyerek terör örgütlerinle aynı safa düşmüş bir şekilde yazacak, her ‘hayır’ diyen “terörist” olmasa da tüm terör örgütleri ‘hayır’ diyordu ve sen de onlarla pusulaya aynı oyu bastın olarak yazacak.

Bunu anlamıyorsan, bu rezil zihniyetle aynı yere düşmekte bir beis görmüyorsan, bu ahlaktan yoksun kesimle uzlaşmayı “mahallene” yedirebiliyorsan durma ‘hayır’ de.

Ama oradan buradan sinsice dolanma, mertçe çıkıp delikanlıca vereceğin oyu söyle.

Derdin ne biz de anlayalım, muhaliflik yaptığını zannedip aslında terbiyesizlik yapanlarla düştüğün o çukur yeri görelim.