Vakıf Katılım web

​BU NE BİÇİM BAŞÖRTÜSÜ TARTIŞMASI

Erol ERDOĞAN 06 Nis 2017

Erol ERDOĞAN
Tüm Yazıları
Yazmayı erteleyip durduğum bu konuyu, bir arkadaşın sayfasında rastladığım "Bu yaz başörtülü biri 'başı örtülü birinin başındaki örtüyü çekip çıkarttı' haberi duyarsanız şaşırmayın." notunu görünce, hemen yazayım dedim.

Yazmayı erteleyip durduğum bu konuyu, bir arkadaşın sayfasında rastladığım “Bu yaz başörtülü biri ‘başı örtülü birinin başındaki örtüyü çekip çıkarttı’ haberi duyarsanız şaşırmayın.” notunu görünce, hemen yazayım dedim. Onun için, aceleye gelen bir yazı olduğunu söylemeliyim. Ufak tefek ifade hatalarım olursa, kusuruma bakmayın. Bu arada, “başı örtülü birinin başındaki örtüyü çekmek”ten bahsedenin, elbette böyle fiziki bir müdahale planı yok, onunki endişesinin derinliğini gösterme çabası. 

Kısaca özetleyeyim. Bazıları, bazılarının baş örtme ve tesettür şeklini beğenmiyorlar, bu konuda ciddi yozlaşma olduğunu düşünüyorlar. Sözgelimi diyerek sayayım. Kısa etekli ve başörtülü, kot pantolonlu ve başörtülü, başörtülü ama saçları gözüküyor, başörtülü ama bileklerde açıklıklar var, başörtülü ama boyun kısmı yeterince kapalı değil, başörtülü ama elbisesi çok dar, başörtülü ama kıyafeti çok renkli, başörtülü ama sigara içiyor, başörtülü ama makyajlı ve rujlu... İşte bütün bu kapalılık tarzları, onlara göre, tesettürün ruhundan uzaklaşma anlamına geliyor. 

“Tesettürün ruhuna uygun kabul edilmeyen tarzlara” yönelik eleştiriler, bazen 28 Şubat darbesine karşı yürütülen başörtüsü direnişleriyle de ilişkilendirilerek “Biz bunun için mi mücadele ettik?” veya “Başörtüsü direnişini kazandık ama tesettürü kaybettik.” gibi cümlelerin de kurulmasına sebep oluyor. Bu cümlelerin, ciddi hayal kırıklığı, derin şaşkınlıklar ve acılar barındırdığına şüphe yok. 

Üç maddede, konuya dair yaklaşımımı paylaşacağım.

Değişime sadece kadın üzerinden bakış: Değişim süreçlerini çoğunlukla ‘kadın değişimi’ üzerinden izleme ve yorumlama geleneğimiz var. Değişime kadın merkezli bakış alışkanlığı, özellikle dini konularda öne çıkıyor. Değişimi sıklıkla kadın olgusu üzerinden izlemek ve eleştirmek; erkekteki ve toplum genelindeki değişimi, yozlaşmayı veya gelişmeyi gözlerden ıraklaştırdığı gibi kadın konusunu da fazlasıyla araçsallaştırıyor. Sıkıntılı bir yöntemdir bu.

Ötekileştirici dil: Değişimi, sosyal, kültürel, ekonomik pek çok değişkenden bağımsız olarak sadece “yozlaşma” olarak görmek, üstelik bunu da kadına mahsus saymak, muhataplarla iletişimin ötekileştirici dil ile kurulmasına yol açıyor. Bu ise, konuyla ilgili tüm çıktıların eleştiri, dışlama, yok sayma, günahkâr ilan etme gibi negatif anlamlardan oluşmasını sağlıyor. Hal böyle olunca, İslami iletişimin önceliği olan hikmet, güzel söz, örneklik, yaşayarak göstermek gibi erdemler ihmal ediliyor veya bunlara ihtiyaç duyulmuyor.

Fırsatı fark etmemek: Yukarıda listelediğim farklı başörtüsü şekillerinde, elbette, tesettürün ruhuna uygun olmayanlar var. Ancak, farklı başörtüsü ve tesettür şekillerinin artmasını, aynı zamanda, Müslümanlığın, eskiye nazaran, farklı birey ve gruplarca da yaşanmaya başlanması ve dindarlığı etkileyen faktörlerin çeşitlenmesinin sonucu olarak da görmemiz gerekir. Eskiden, tesettür şeklimizi 2-3 unsur (gelenek, cemaat-tarikat aidiyetimiz, genel kıyafet tercihimiz vb.) belirliyordu. Şimdilerde, ise tesettürün şeklini çok sayıda unsur etkiliyor. Bu durum, dini hayatta mahallenin-çevrenin genişlediğini ve çeşitlendiğini göstermektedir. Analizimizi böyle yaptığımızda, tesettür tarzlarıyla ilgili farklı iletişim yöntemlerine yoğunlaşılmasının zorunlu olduğunu, bunun da, dindarlara farklı etkileşim fırsatları sağladığını görürüz.