Bugün Türkiye ve Avrupa Birliği açısından çok önemli bir gün.
Bugün Türkiye ve Avrupa Birliği açısından çok önemli bir gün. Brüksel'de “Türkiye Zirvesi” gerçekleşecek. Türkiye Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve AB Bakanı-Başmüzakereci Ömer Çelik AB'deki muhatapları ile Türkiye ile AB arasındaki sorunları çözmeye çalışacaklar. Oldukça zor olacak. Dileğimiz sorunların çözümüne yönelik olarak olumlu bir diyalog ve sürecin başlayabilmesi. Çünkü hem Türkiye hem de AB için bu krizin sürmesinin bir yararı yok. Onlarca yıldır AB üyeliğini bekleyen ve bir çok AB üyesi ülkeden çok daha fazla AB üyeliği için hazır olan ve bunu hak eden Türkiye'nin haksız bir şekilde bekletilmesinin sona ereceği bir süreç başlamalı artık. Göreceğiz.
Ancak Türkiye ve AB ilişkisi son haftalarda bazı Alman politikacıların 24 Eylül 2017 tarihinde yapılacak “Bundestag” Federal Parlamento Seçimi nedeniyle bilinçli olarak kışkırttığı Türkiye konusu nedeniyle ek sorunlar da yaşamakta. Oysa Türkiye ve Almanya bu durumu hak etmeyen iki ülke. Almanya'da yaşamakta olan Türkler ve Türkiye'de yaşamakta olan Almanlar bu duruma en çok üzülenler. Türkiye ve Almanya arasında var olan tarihi dostluk bu durumdan büyük zarar görmekte.
Sadece tarihi dostluk ilişkileri de değil aynı zamanda iki ülke arasında ticari ilişkiler de büyük zarar görmekte.
Maalesef bazı Alman politikacıların umurunda değil bu olanlar. Onlar için seçim kampanyası çok daha önemli. Hem ülkelerine hem de iki ülke arasındaki ilişkiye verdikleri zararı ya görememekteler ya da daha kötüsü bu zararı görmelerine rağmen oy hesapları nedeniyle umursamamaktalar.
Türkiye ve Almanya arasındaki İncirlik ve Konya hava üslerine yönelik krizler aslında Bundestag'ta yer alan Sol Parti tarafından kışkırtılan bir sorun. Ne yazık ki Alman medyası bu konuyu doğru bir şekilde Alman kamuoyuna yansıtmamakta. Türkiye'de İncirlik ya da Konya hava üslerini ziyaret etmek isteyen Alman Federal Meclisi'nin Savunma Komisyonu Heyeti aslında sorun değil. Sorun bu heyette yer alan Sol Parti temsilcisinin PKK terör örgütüne verdiği destek! Hangi ülke kendi topraklarında on binlerce insanın katlinden sorumlu bir terör örgütünü açık bir şekilde destekleyen bir parti ve milletvekilini misafir olarak ağırlamayı kabul edebilir. Türk hükümeti kabul etse Türkiye'nin vatandaşları buna razı olmaz. Ve bunu aslında geçmişte Baader-Meinhof/Kızılordu (Rote Armee Fraktion) terörünü yaşamış olan Alman vatandaşları çok iyi anlar. Ancak maalesef daha önce de belirttiğim gibi Alman medyası bu konuda tek satır yazmamakta.
Bir diğer sorun olan gözaltında olan Alman vatandaşı şahıslar konusunda ise gerçekten adil davranılmıyor. Almanya'da suç işledikleri ve mahkemeler onları cezalandırdığı için yüzlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hapishanedeler. Almanya bir hukuk devleti ve Türkiye hukuk devletinin aldığı kararlara saygı göstermekte. Çünkü suç işleyen bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının suçu işlediği topraklarda cezalandırılması doğal bir durum.
Aynısı Türkiye'de suç işeyen ya da suç işlediği iddiası ile hakkında soruşturma yürütülen Alman vatandaşları için de geçerli. Türkiye bir hukuk devleti. Almanya bugüne kadar bunun aksini dile getirmedi. Türkiye'de teröre destek vermek ya da bir terör örgütüne üye olmaksızın söz konusu terör örgütü tarafından kendini kullandırmak basit bir olay değil. Türkiye'de PKK terör örgütü sadece Türkiye'nin değil aynı zamanda NATO'nun ve AB'nin de terör örgütü olarak kabul ettiği bir terör örgütü. Almanya'da resmen yasak olan bir örgüt. Bunun yanı sıra Almanya bu şekilde görmese de Türkiye Fetullah Gülenci terör örgütü FETÖ'ye karşı çetin bir mücadele vermekte. Eğer bazı Alman vatandaşları hakkında bu terör örgütlerinin beklentisi doğrultusunda faaliyetler konusunda suçlamalar gündeme gelirse savcılıklar da soruşturmak zorunda. Şu anda olan da bu. Şimdiye kadar 22 Alman vatandaşı hakkında soruşturma gündeme gelmiş ve 13'ü serbest bırakılmış. Yani Türkiye'de hakimler bu konuda adil davranmaktalar.
“Berlin'de hakimler var”. Bu doğru. Ancak bazı Alman politikacıların görmesi gereken gerçek ise “Türkiye'de de hakimlerin var olduğu” gerçeği!
Almanya'da bazı politikacılar hukuk devletinin işleyişine saygı duysalar ve gereksiz açıklamalar yapmasalar belki de soruşturma ve duruşmalar tüm tarafların lehine daha rahat bir ortamda yürüyebilirdi. Ancak Almanya'da bir olmazsa olmaz olan “yürümekte olan bir soruşturmaya yönelik olan konuşmama kuralı” Türkiye söz konusu olduğunda ayaklar altına alınmakta. Hele bunun “üç-beş oy kazanmak için” yapılıyor olması çok acı.
Bazı Alman politikacıların ve bakanların Türkiye'deki mahkemelere baskı yapmak amacıyla Türkiye'ye ekonomik baskı yapılmasını talep etmeleri ise büyük bir hata. Bu politikacılar ve bakanlar sanırım Ukrayna Krizi'nden alınması gereken dersleri almamışlar. Rusya'ya yönelik ekonomik baskılar belki Rusya'yı zorladı ama en büyük zarar AB üyesi ülkelerin sanayilerine oldu. Almanya'da zaten başarılı olamayan bir otomobil fabrikası kendisi için çok önemli Rusya pazarını tamamen kaybetti. Bu sadece bir örnek. Yüzlercesini sıralayabilirim.
Türkiye söz konusu olduğunda Almanya bu konuda en büyük zararı görecek ülke olur. Hali hazırda Türkiye'de 6.000 Alman firması 9 milyar Euro yatırım yaptıkları üretim tesislerinde oldukça başarılı işler yapmaktalar. Acaba Alman bakanlar kendi sanayicilerinin Türkiye'deki konumundan habersizler mi? Son günlerde Alman sanayicileri haklı olarak kendi hükümetlerini bu konuda eleştirmekteler.
Almanya Türkiye'ye ekonomik baskı uygular ve bazı ürünlerin Türkiye'ye satılmasını engellerse doğru Türkiye bundan memnun olmaz. Çünkü kaliteli Alman ürünleri “Made in Germany” Türkiye'nin her zaman ilk tercihi. Ancak böyle bir durumda ABD, Rusya, Çin, Kore gibi ülkelerin yanı sıra bir çok AB üyesi ülke de çok sevinecektir. Aynı kalitede olmasa da Türkiye ihtiyaçlarını karşılama konusunda hiç zorlanmaz.
Bu mu Alman bakanların istediği? Almanya için çok büyük kazançlar getiren Türkiye pazarını kaybetmek mi?
Oy hesabı yaparak Türkiye düşmanlığını kışkırtanlar acaba Türkiye'de işleri bozulan Alman sanayicilere ve onların çalışanlarına nasıl bir açıklama yapacaklar? Oy hesabı belki de bu açıdan bakıldığında yapılsaydı daha akıllıca olabilirdi.
Türkiye-Almanya arasındaki krizi derinleştirenler en başta Almanya'ya zarar vermekteler. Tehditle ve şantajla Türkiye'de istediklerine ulaşamazlar ama Türkiye-Almanya dostluğunun göreceği zarar büyük olmakta.