Vakıf Katılım web

Bİ KAHVE İÇELİM

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
Ömür bir kere ve tek kere, öyle değil mi?

Sen seçemezsin ki!

Doğduğun yeri seçemezsin.

Doyduğun yeri seçersin ve orada yaşamaya başlarsın. 

İnsanın tesadüf eseri, şans eseri adını ne koyarsak koyalım yaşadığı bir çevre oluyor.

Nerede yaşarsan yaşa, belki de o sen değilsin ama orada yaşamak zorundasındır.

Öyle böyle bir yerde evini alırsın, orası senin çevren olur, komşun yok ama alt kat, üst kat, yaşadığın apartman, yaşadığın site çevren olur.

İş bulursun çalışırsın o iş yeri senin çevren olur. 

Büyük şehirde yaşarsın, hoyrat insanlarına, dikkatsiz komşularına, samimiyetten dostluktan nasibini almamış adını arkadaş dediğimiz insanlarına tahammül ederek ömrün geçer. 

Ömür bir kere ve tek kere, öyle değil mi?

Öyleyse neden?

Öyleyse can derdi yaşam derdi varken bunca samimiyetsiz, nursuz, sevimsiz insana tahammül etmek, neden?

Hayatını insanlara tahammül ederek yaşamınızı sürdürmek ne demek bir düşünün.

Büyükşehir insan cehenneminde yaşayan hepimiz herkes böyle biliyorum.

İlişkilerin tamamı vadesi gelmemiş yenilgi içindeler. 

Baştan yenilmişler.

O kadar samimiyetsizlerdir ki, aslında insan olarak başlangıçsız ve aslında bir hiçtirler.

Site de komşular, hiç kimse birbirinin yüzüne doğru dürüst bakmazken, iyi seneler, mutlu yıllar demezken, ağaçlara konan ışıldaklar için site whatsApp'ında abartılı kıyametlerini okurken bulursun kendini. 

Ya 30 senedir tanıdığın insanlar, görünce öyle bir öperler ki, dudağının kopup yanağında kalacağı endişesi taşıdığın insanlar vardır. 

Yahu daha dün yılbaşı idi tek satır mesajını okumadım derken bulursun kendini.

Uzun yıllardır bir arada olduğun ve belki de olmak zorunda olduğun insanlar, tek satır hatır sormazken, yeni yıl iyi dilekler, falan umurun da olmazken, paylaşımlarına bir bakıyorsun ki ülkesini kurtarıyor.

Yahu dostluk arkadaşlık bilmeyen insanın ülkesi, geleceği ile ilgili ne kadar derdi olabilir ki?  

Aslında ülkene ve geleceğine "gölge etme ihsan istemez" yeter derler ya, tam o hesap işte.

Ya her konuştuğunda haftaya mutlaka bir kaavee içelim diyen insanlar.

Karanlık ve samimiyetsiz, merhametsiz hoyrat insanlar o görmenin tek yolu vardır, dışına çık ve seyret.

Benim gibi kendi omuzunu kendine dayayan, kendi sırtını sıvazlayan insanlar için hiç fark etmez.

Avucumda dert, keder olarak istesem de 10 saniye bile kalamazsınız.

Hayatın izcisiyim ya, seyrederim, görürüm ve yazarım o kadar.

Sadece maruz kaldığım insanlar olarak sizi hiç hatırlamayacağım, size hiç dua etmeyeceğim, sizin olmayan dualarınızın içinde kalmayacağım. 

Öncesiz insanlar, sonrasız insanlar.

Aslında hiç insanlar.

Hadi haftaya bi kaaaavee içelim.

Funda'nın aklındakiler…

... Yukarıda yazdıklarımı okudunuz değil mi?

Bilimsel açımlamalar, toplumsal çöküş nasıl başlar diye düşündüğümüz de, aile, anne baba çocuklar, aile büyükleri bağı zayıfladığında, eski aile yaşamı kalmadığın da, dostluk, arkadaşlık bağı zayıfladığında başlar diyor.

Toplumsal değer yargıları değişirse, toplumsal çözülme böyle başlar.

Kendi geleceğini ve çocuğunun geleceğini bu toplumda görmeyen insanlar, bu toplumu beğenmeyen, aşağılayan insanlar can sıkmaktan başka işe yaramazlar.

Sosyal medya paylaşımlarına bakın, ülkesi için şehit olmuş, gencecik iki şehidinin olduğu gün, ülke kadınlarının, anaların paylaşımlarına bakın.

Ben hala ne yazıyorum ne anlatıyorum.

Merhameti olmayan, akıl namusu, kalp namusu olmayan insanları anlatıyorum.

... İstinye Devlet Hastanesindeyim.

Çok ünlü genel cerrah bir profesörden randevum var.

Koridorda yürüyemiyorum, ana baba günü, saatim geliyor, ilerleyemiyorum.

Nihayet sonunda doktorun önündeyim, her 10 dakikada bir hasta randevusu var.

Sevgili doktorum, çok kalabalık var, Allah kuvvet versin, neden böyle herkes hasta diyorum.

“İnanın” diyor, “Dışarıda bekleyen, koridorları dolduran, insanların yüzde 70' i hasta değil.

Dün bir hasta geldi, omuzunda küçük bir sivilce var, ne olacak bu doktor bey” diye soruyor.

Elime eldivenlerini taktım ve utansın diye sıktım dedi.

Siz profesörünüz, omuzdaki sivilce için buraya gelinir mi, dedim.

Dedi ki, “hasta giderken, doktor bey, kontrole ne zaman geleceğim.”

Doktorun odasından çıkıyorum, koridorlar yürünmez halde. 

İnsanlar seslenmek ve arkadaşlar böyle davranarak, sağlık sistemini bitireceksiniz, yapmayın, etmeyin demek istiyorum.. 

Yapmayın.

Etmeyin.