​BERAAT KANDİLİ RAMAZANIN HABERCİSİDİR

Cemalnur SARGUT 11 May 2017

Cemalnur SARGUT
Tüm Yazıları
Hazreti Aişe'nin gecesi olan bir geceden Peygamberimiz izin alarak, vaktini sabaha kadar ibadetle geçirip, Allah'a yaklaşmak, yanaşmak ve dua etmek istediğini söyledi.

Hazreti Aişe’nin gecesi olan bir geceden Peygamberimiz izin alarak, vaktini sabaha kadar ibadetle geçirip, Allah’a yaklaşmak, yanaşmak ve dua etmek istediğini söyledi. Hazreti Aişe de buna izin verdi. Gece sabaha kadar Peygamber Efendimiz ağlayarak, gözyaşlarıyla namaz kıldılar. Hazreti Aişe’yi çok üzdü bu durum. Resulüllah’ın bütün bir gece Allah’ından af dilemesi ve namaz kılması karşısında duygulandı. Sabaha karşı Hazreti Aişe Efendimize “Siz günahkâr bir kul değilsiniz ki efendim, niye bu kadar çok af dilediniz?” dediğinde, Peygamber Efendimiz “Şükredici kulda mı olmayayım ya Aişe?” buyurdular. Buradan anlaşılıyor ki; Hazreti Peygamber bütün ömrünce acıların içinde lütufları hissetmiş, görmüş, sevdiğinin kendisine tenezzülünü idrak etmiş ve hayatına Allah’ından başka hiçbir varlığı sokmamış, gözü O’ndan başkasına bakmamış, aşmamış ve şaşmamış. Öyle bir hayatın sonucunda böyle bir gecede Allah Peygamberine Berat müjdesi verdi. O gece Berat Kandilinin ilk müjdesiydi. Bu âdeta Allah’ın kuluna verdiği lütuf, bütün yanaşmasının neticesi “Ben senden memnunum” hitabıydı. Yani kul Allah’tan râzı, ama ilk defa Allah’ın kulundan râzı olduğu mertebeye yükseldi müminler, o gecede böyle bir imkân tanındı kendilerine.

Bu geceyi, duaların kabul olduğu gecelerden biri addetmek ve bol dua ederek ibadetle geçirmek ve günü de halka yardım, hizmetle geçirmek çok kıymetlidir. Öncelikle kandil günleri, adı da üstünde aydınlanma günleri olması hasebiyle tefekkürle geçirilmesi gerek. Yani kandil günü Allah’ın lütfettiği ve “Beni an, ben de seninleyim, bunu sana hatırlatacağım”… Allah her an bizimle de, bunu bize hatırlattığı günlerdir ve gecelerdir. O halde önce “Hakikaten beratımı hak ettim mi?” diye tefekkür etmek lazım, yani ahlâk-ı Muhammedî’yi giyinip giyinmediğimizi, Peygamberle birlikte yaşayıp yaşamadığımızı düşünmek lazım. Yoksa Peygamberi asırlar önce bırakıp, biz yeni bir dünyada yeni bir hayat mı yaşıyoruz ve sanki “Peygamberi seviyoruz” derken aslında hiçbir haline benzemeden, sadece Allah’a yaklaşmak için onu sevdiğimizi mi ileri sürüyoruz; bunları oturup tefekkür etmek lazım. Yalan söylememek, kimseye kötülük etmemek, kimseyi küçük görmemek, kalp kırmamak, insanları sevmek, farklılıkları hoş görmek, farklı meşrepleri anlayamasak bile hiç olmazsa hürmet etmek, saygı duymak. Bugün; düşünmemiz bu seviyeye çıktı mı, bunları yapıyor muyuz diye düşünmemiz gereken bir gün. Bunun karşılığında; tabii ki her kul, bütün bu ahlâk kaidelerinde eksik ve yanlış olabilir, yanlıştır da. Bunları düzeltmek için hizmetimi daha ne kadar artırabilirim, kula hizmet Hakk’a hizmettir, bu şekilde belki Hakk’a yanaşabilirim fikri ile o gün tefekkür eder, düşünür, ibadet eder ve hizmet eder. Hani bu üç ana şeyle değerlendirmek lazım o günü; tefekkür, ibadet ve hizmet.

.....

Kandiller bir nevi yeniden uyanışın ve dirilişin birer tezahürüdür. Kandillerin  Tük kültüründeki yeri  ve anlamı büyüktür. Bazı ülkelerde, gerçek dini uygulamayıp, daha farklı ideolojilerin etkilediği İslam ülkelerinde; Peygambere ait güzel geceler, günler, mekânlar maalesef hakkıyla idrak edilemiyor. Hâlbuki Peygamber sevilmeden Allah sevilemez. Bu geceleri idrak geceleri ve dua geceleri olarak Allah lütfetmiş bize. Dolayısıyla kandil gecelerindeki dua ve idrakimiz, kim olduğumuzu anlamaya çalışmamız yönünden çok önemlidir. Başka ülkelerde bu hassasiyet olmasa da o yüzden biz millet olarak kandil gecelerinin şuuruna vakıfız. 

.....

Önümüzdeki günlerde Ramazan ayına girmiş olacağız. Ramazan’a hazırlık bakımından da müminler için Beraat kandili  önemlidir. Recep ayı, ekip biçme ayıdır. Şaban ayı, o ektiğinin büyümesi ve güzelleştiğini görme ayıdır. Ramazan ayı da netice vermesi, ekinlerin biçilmesi ayıdır. Şimdi de, ayların en yücesi olan ve sonuçta meyveyi ve sebzeyi verecek olan ekin biçme ayına giriyoruz. Yani nefsimizi biçeceğiz, bunun için de büyük bir sabır ayına gireceğiz. Sabır ayları görünüşte zor, mânâda çok güzel aylardır, onun için sabrı ihtiyâr edeceğiz. Zor bir Ramazan senesine giriyoruz, saatler uzun, fakat Allah bütün zorlukları kolaylaştırıcıdır. Diğer yandan Ramazan ayı için yapılacak en güzel hazırlık; kendi nefsimizi oruca hazırlamaktır... Çocuklarımızı ve ailemizi oruca hazırlamaktır. Çocukların oruç tutmasına izin vermek, çocuklarla birlikte olmak, birlikte sahur yapmak ve birlikte iftar etmek zevkini tatmaktır. Ayrıca  Ramazan ayı, halka nasıl hizmet edeceğimizi en çok düşündüğümüz, Kuran’la en çok irtibat kurduğumuz aydır. Kuran’ın da son üçte birinde inmiş olması bizim için çok büyük lütuftur. İnşallah Kur’an’ın sadece şeklen inişini değil, mânen inişini idrak edecek, ayetlerin vücudumuzda hal haline geçmesini idrak edecek kadar Ramazan’la birlikte olalım, orucumuz makbul olsun.