BÂZILARI YAPINCA TÂCİZ OLMUYOR

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Lafa gelince kadın hakları, eşitlik, ekonomik özgürlük, feminizm, âile içinde erkek şiddetiyle mücâdele, ataerkil toplum karşıtlığı gibi mangalda kül bırakmamak için biçilmiş kaftan kıvamındaki kavramları ağızlarından düşürmezler.

Çoklu-gündem yapısına sâhip ülkemizde, millî hassâsiyet sebebiyle uzun vâdeli gündemi teşkil eden konuların dışında, yan gündemler de ilerlemeye devam ediyor. Bir yandan İstanbul Sözleşmesi üzerinden kadının beyânı esas alınıp, ispata gerek kalmadan erkekler gözaltına alınıp tutuklanıyorken, bir yandan bütün bunların tek bir sorumlusu varmış gibi KADEM, günah keçisi hâline getiriliyor.

Oysa ki, hem bu konularda bayrak taşıyıp mangalda kül bırakmayan ama kendi hayâtında olup bitene laf söyletmeyen bir kesim var. Bu kesimin bâzı ortak özellikleri var.

Mesela bu kesim, destekledikleri siyasetçi yerel ya da merkezî iktidara gelince onlar "yandaş" olmuyorlar; olsa olsa siyâsetçilerin sevdiği sanatçı, gazeteci, aktör-aktrist oluyorlar.

Mesela bu kesim, onların aleyhindeki her şey iftira oluyor.

Mesela bu kesim için onlar hancı ve onlar dışındakiler yolcu.

Mesela bu kesim, onlardan olan yazarların her yazdığı "çok satanlar" listesine hemen giriyor.

Mesela bu kesim, kerâmetleri kendikerinden menkûl olsa da, söylediklerine muhalif olmak, yobazlık ve gericilik oluyor.

Mesela bu kesim, onlar hep seçici oluyor ve reddedilmeyi zor anlıyorlar. Anlamalarının tek yolu, onların seviyesine inip bildikleri gerçek dilden konuşmaktır.

Hadi bu altı boş özgüven ve ukalalıkları bir tarafa bırakalım. Ama yaptıkları ahlaksızların da tepki görmemesi ukalalık ötesinde, hak etmedikleri sosyal seviyenin prestijini sömürmelerine fırsat yaratıyor. Zaten sömürmek en severek yaptıkları şey; çünkü Batılı sâhiplerinden ve efendilerinden öğrendikleri tek şey bu.

Bir örnek

Lafa gelince kadın hakları, eşitlik, ekonomik özgürlük, feminizm, âile içinde erkek şiddetiyle mücâdele, ataerkil toplum karşıtlığı gibi mangalda kül bırakmamak için biçilmiş kaftan kıvamındaki kavramları ağızlarından düşürmezler. Bu kavramları sıkıp sıkıp suyunu içerler. Hatta içerken pipet kullanmaz, yutmadan önce gargara yapmayı da ihmal etmezler.

Bu kesimden bir "altın çocuk", bir zamanlar bir televizyon kanalında ve şimdilerde bir gazetede tutmasına izin verilen köşenin ona sağladığı imtiyazı, “evli olmasına rağmen”, karşıt cinslere kendince "ilan-i aşk" ederken kullanmaktan hiç utanmamaktadır. Herkes onu televizyoncu ve gazeteci sandığı için, şişirilen popülerliği ile ilgili fakültelerin sosyal faaliyetlerinin aranan ismi olur. Evli bir erkek ve bir baba olmasına rağmen, utanmadan asıldığı kişilerinden karşılık bulamayınca "beni mi reddediyorsun?" diye şişirilmiş egosunu ortaya koyar. Öyle yakışıklı falan da değildir. "Aşk her şeyi affeder" zannedip profesyonel ortamda gözüne kestirdiği kadının kapısının altından kendi telefon numarasını atmak onun için karısına ihânet olmaz. Ataerkil karşıtlığı yapıp, her kadının kendi şişirilmiş popülerliğine kanacağını zanneder.

Evli olmak onun için önemli olmadığı için, gözüne kestirdiği kadınların da evli ya da bekar olmasına önem vermez. Herkesin içinde “aşk cesarettir” edebiyatı yapıp istediğine asılır. Terslenince de vazgeçmez. Tâ ki, sözüm ona karşı olduğu ataerkil dilden konuşulup asıldığı kadının babası, âbisi ya da kocasıyla karşı karşıya kalıncaya kadar.

Yaptığı rezillikten zerre kadar rahatsız olmaz. Çünkü başkasına çamur atmak için kullandığı medya gücü, onu korumaktadır. Bu yaptığı rezilliğin duyulmasından çekinip çekinmediği sorulduğunda da, ukâlâ bir maço tavırla “benim bunu yaptığıma kimseyi inandıramazsınız” der çıkar işin içinden.

Bu gibi tiplerin evli olmasını önemsemeyip onlara yaklaşmak ve onlar üzerinden “profesyonel ikbal” elde etmeyi normal karşılayanlar olabilir. Bu tip, oyunlar her türlü ortamda vardır. Ama çoğunun soya meydana çıkınca en azından yüzleri kızarır. Karılarının ve çocuklarının yüzlerine bakamazlar. Ama bâzıları da vardır, suratlarında köseleden daha kalın bir deri olduğu için, yılışık yılışık sırıtmaktan başka bir şey yapmazlar.

Bunların kim olduğu ismen önemli değil. Kendilerine bile yabancı oldukları için belli bu yazıyı okuduklarında bile “kim acaba?” diye kendilerine sorabilirler.