Vakıf Katılım web

BATI RUS PETROLÜ TAVAN FİYATINDA UZLAŞTI: AVRUPA GELECEĞE HAZIR MI?

Prof. Dr. Vişne KORKMAZ
Tüm Yazıları
Ukrayna Savaşı Rus siyasetinin mizah yeteneğini gözlerimizin önüne sermeye devam ediyor.

Ukrayna Savaşı Rus siyasetinin mizah yeteneğini gözlerimizin önüne sermeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta sonu Batı kendisini yeni bir adlandırma ile, “petrol fiyatlarına tavan koalisyonu”, tanımlamaya karar verince Rusya eski devlet başkanlarından, Dimitry Medvedev sosyal medya hesaplarından ince bir gönderme paylaştı (Kubrick’in Shinning/Cinnet filminde ünlü buzdan labirentte donma sahnesi) ve Batılılara bu kış başlarına gelebilecekleri hatırlattı. Aslında ABD, Kanada ve Avusturalya gibi ülkelerin enerji politikaları açısından krize karşı daha esnek oldukları düşünülürse göndermenin ve korku mesajının adresinin doğrudan Avrupalılar olduğu anlaşılıyor. Burada Kremlin’in stratejisi açısından şunu da görmek lazım: malum Rusya Ukrayna savaşını şu anda çok hatırlamadığımız maksimalist hedeflerle başlatmış, Trans-Atlantik güvenlik düzeninde revizyon talep etmişti. Ancak o dönem muhatap olarak bir türlü Avrupalıları almamış ne Scholz’u ne Macron’u dinlemiş, sadece ve sadece Washington’a bakmıştı. Bugün mesele coğrafi yakınlık ve tarih içerinde kurulmuş bağlar üzerinden korku salmak olduğunda öncelikle -hatta kimi zaman sadece- Avrupalıları referans noktası olarak alıyor.

Avrupa’nın ABD Şikâyeti

Bu seçim tesadüfi değil, Rusya Avrupalıların kendisine verebileceği bir statü olmadığını düşünüyor (zaten bunun farkında olan AB son aylarını realist olmayı öğrenmeye adadı güya) ama Avrupa’nın içerinde çıkabilecek huzursuzluğun farkında ve çatlak sesler üzerinden Batı’nın ortak görüntü vermesini engellemeye çalışıyor. Rusya’nın bastırmasına da her zaman gerek yok, geçtiğimiz günlerde ABD’nin Enflasyon Düşürme Yasası (IRA) altında uyguladığı yeni muafiyet ve vergilendirme politikası, Avrupalıların Amerikan LNG’sine Amerikalılardan 4 kat fazla para ödedikleri gerçeğiyle birleşince Borell dahil pek çok siyasi figür isyan bayrağını açtı. Avrupa’nın Ukrayna Savaşı neticesinde köşeye sıkışmasından Washington’un faydalanarak ticari avantaj elde ettiğini söyleyenler arasında sadece siyasiler yok, ekonomi yönetiminde önemli olan teknokrat isimler de var. Eleştiriler, Biden yönetiminin en az Trump kadar korumacı bir gündem izlediği ve söylemeden ittifak yerine ABD üstünlüğü için çalıştığı yönünde. Dolayısıyla Macron’un zikrettiği, “ABD’nin LNG fiyatlandırması dostane değil uyarısı” Avrupa’nın aynı Soğuk Savaş’ta olduğu gibi Rusya baskısının yanında ABD baskısını da hissettiğini gösteriyor. Gerçi Biden Yönetimi -mucizevi bir şekilde- bu baskıyı basit halkla ilişkiler stratejileri üzerinden şimdilik savuşturmayı da başardı. Nitekim, dudak bükerek ABD’nin hasmane tutumundan bahseden ve Fransız televizyonuna son verdiği röportajda Rusya’nın “güvenlik garantileri” alması gerektiğini söyleyen Macron, Biden tarafından onuruna verilen ziyafetle ağırlanıp, ikinci bir de Gaulle olduğu ile ilgili yorumları okuduktan sonra sakinleşmiş görünüyor.

Rusya’yı Yıpratma Stratejisine Devam

Brüksel ise gururlu. Avrupa bürokrasisi Rusya’nın tüm korkutma çabalarına ve AB içerisinde ABD’ye yönelik tüm eleştirilere karşı 3 Aralık’ta AB, G7 ve Avusturalya’nın Rus ham petrol tavan fiyatını varil başı 60 dolara sabitleyen ortak bildirisine katılabildi. O andan bu ana aslında bu kararın tam ne anlama geldiği, geleceği konuşuluyor. Öncelikle karar AB’nin 9. Yaptırım paketinden, Rusya’nın işlediği savaş suçlarına karşı özel mahkemelerin kurulması gerektiğinden bahsettiği, bazı Avrupa ülkelerinin Münih Güvenlik Konferansı, AGİT gibi Avrupa-Rusya diyaloğu açısından önemli platformlara Rus yetkilileri çağırmaktan imtina ettiği bir döneme denk geldiğinden şaşırtıcı değil ama AB’nin ABD’nin “Rusya’yı yıpratma” stratejisini savaşın geldiği noktada hala desteklediğini göstermesi bakımından önemli. Bu noktada iki gerçeklikle karşı karşıyayız. AB ve Avrupalılar kendilerini inşa eden o Avrupa normları hikayesinden hala kopabilmiş değiller. Birileri Avrupalıların cebinden paraları pazar koşulları dahilinde Dünyanın diğer ucuna aktarırken dahi jeopolitiğin dilini Tarzanca konuşmaya devam ediyorlar. Bu gerçeğe koşut olarak doğru düzgün bir Rusya stratejisi ortaya koyabilmiş değiller. O nedenle tam ne söyledikleri anlaşılmıyor. Her Avrupa lideri kendi ülkesinde televizyonlara başka, Brüksel’de başka, Washington’da başka konuşuyor.

Batının Rus petrol fiyatlarıyla ilgili aldığı kararın özü, Rus petrolünün piyasaya çıkışını engellemeden Rusya’nın petrolden elde ettiği gelirin düşmesini sağlamak, tabi bu arada da Rusya’nın enerji gelirlerine bağımlılığı düşünüldüğünde piyasalara petrol vermesi için yeterli motivasyonu oluşturmak. Böylece piyasalarda büyük bir dalgalanmaya neden olmadan Kremlin’in yıpratılması stratejisini sürdürmek. Bu nedenle de kimilerine göre petrol fiyatları çok çok artmadığı takdirde Rusya için makul bir rakam olan 60 dolar tavan fiyat olarak belirlendi ve 30 dolar gibi Rusya’yı farklı el yükseltme stratejilerine itebilecek Polonya’nın teklifine uzak duruldu. AB kısmi petrol ambargosunun bazı kritik ayaklarının devreye gireceği 2023 senesinin ilk aylarından önce böylece Rusya’yı çok kızdırmadan Batı enerji politikaları çerçevesinde koordinasyonu konsolide etmeyi amaçlıyorlar.

Karar Küresel Değil, Uygulanabilir mi?

Karar küresel piyasalara 60 doların üzerinde Rus petrolünün taşınmasına sivil taşımacılık ve sigorta şirketleri üzerinden izin vermemeyi içeriyor. Söz konusu şirketlerin pek çoğu G7 ve AB ülkeleri tarafından işletildiğinden karar küresel olarak kabul edilmese de küresel olarak uygulanabilir görünüyor. Şu anda Rusya’nın Ural kaynaklı petrolünün 50 dolar civarında olduğu, Rus petrolünün en önemli alıcılarının Çin ve Hindistan gibi Rusya’nın kaybetmek istemediği aktörler olduğu düşünülürse, Rusya petrol dış satımını durduramaz ama elbette kararın etrafından dolaşabilecek bazı adımlar atabilir deniyor. Çin ve Hindistan’ı kızdırmamak Batılılar için de önemli zira bu iki alıcının G7 kararına katılmasını sağlayamadılar. OPEC Plus ‘da bu Pazar yaptığı toplantıda üretim seviyesini değiştirmeme kararı aldı, böylece piyasalardaki iki temel belirsizlik (Rus petrolünün geleceği ve yeni Kovid politikaları türbülansında Çin’in petrol talebinin ne olacağı) sürerken bekle-gör politikasını benimsemiş oldu. Buradan da meselenin fiyatlandırmadan ziyade siyasi kararlılık gösterisi olduğu anlaşılıyor. İşin “yıpratma” ayağı öne çıktığından kendisi de yıpranan Ukrayna belirlenen tavan fiyatı elbette yetersiz buldu ve Moskova şimdiden karara uymayacağını, gerekli karşı adımları atacağını duyurdu.  Dahası kararın büyük bir baskı ortamı yaratmadığı da anlaşılıyor ki, Kremlin, Biden’ın bir tür “güzel deneme” olarak ortaya attığı, Rusya kuvvetlerini Ukrayna’dan çekerse Moskova ile görüşülebilir teklifini üzerinden saatler geçmeden reddetti. Moskova’ya göre masada yeni bir şey yok, sahada da değişen bir şey yok.

Ancak kısa dönemde değişen bir şey olmasa da bu tür güç gösterilerinin uzun ve orta vadeli etkilerinin olabileceği unutulmamalı. Çin ve Rusya’nın tanker taşımacılığı ve sigortalama konusunda alternatif bir piyasa oluşturmak istedikleri konuşuluyor. Tabi söz konusu ekonomi olunca sadece yapabilmek değil bu yapılabilir alternatifin yeterince güvenilir olması lazım. Ama eğer yeni koşullarda çalışabilen yeni şirketler piyasada (aynı nükleer enerji piyasasında olduğu gibi) bir alternatif oluşturursa savunma sanayinde sahayı ABD’ye kaptırdığı için ağlayan Avrupa ülkeleri için yeni bir ağlama sahası ortaya çıkabilir. Medvedev’in göndermesini bu noktada tekrar analım: Avrupalılar belki Cinnet filminin o labirentinde donup ölmeyecekler ama labirentin içerinde sıkışıp kalabilirler.