BATAN BATANA

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Süper Ligimizin köklü takımlarından ve en renkli ve "lezzetli" deplasmanlarından Gaziantepspor, Dernekler Kanunu gereğince yapması gereken bazı işlem ve prosedürleri yapamadığı/yaptırılmadığı için kapanıyor.

Süper Ligimizin köklü takımlarından ve en renkli ve “lezzetli” deplasmanlarından Gaziantepspor, Dernekler Kanunu gereğince yapması gereken bazı işlem ve prosedürleri yapamadığı/yaptırılmadığı için kapanıyor. Kulübün resmi sitesinde futbolcular ve çalışanlar imzasıyla yapılan açıklamayla, Sakaryaspor, Kocaelispor, Samsunspor, Orduspor gibi “batık” ağır topların arasına ne yazık ki Gaziantepspor’un adını da yazacağız bundan böyle.

50 yıllık geçmişi ve hatırı sayılır başarılarından sonra böyle bir camianın geldiği nokta hakikaten ibret verici. Geçen akşam TRT Spor kanalında yapılan bir haberde; Lig Tarihinin en çok bonservis geliri elde eden takımlarından birisi olarak Gaziantepspor’un adı anılmaktaydı. Rodrigo TABATA’dan Ayhan AKMAN’a, İbrahim ÜZÜLMEZ’den Elvir BOLİÇ’e kadar Ligimizin birçok kalburüstü futbolcusunu piyasaya yüksek bonservis bedelleriyle satan bir kulübün düştüğü/düşürüldüğü durum “yönetememe”nin nasıl olacağına dair bir örnek olay/case study aslında. 

Ege’nin incisi İzmir’in köklü camialarından Karşıyaka (KSK) da bu akıbete dûçâr olmamak için çabalıyor elinden geldiğince. Futbol ekonomisinin acımasız çarkları arasında öğütülüp un-ufak olmamak için gereken tedbirleri ne kadar erken alırsa o kadar iyi camialarımız. Göztepe’yi ve Malatyaspor’u bu durumu tersine çevirip yeniden yükselebilen “nadir” kulüpler olarak alkışlıyoruz. İnşallah diğerleri de bu kadar şanslı ve akıllı yönetimlere sahip olabilirler.

Gelir-gider dengesine, nakit akışına ve borç-vade ilişkisine en az futbolun ofansif ve defansif saha içi gerçekleri kadar önem vermeyen kulüpler, günümüz endüstriyel futbol dünyasında batmaya aday durumdadır. Ayağını yorganına göre uzatmayan camialar ve yönetimler, mevcut Dernekler Yasası’nın gevşek uygulamalarının sağladığı konfora alıştıkları anda kendilerini uçurumun kenarında bulabilirler.

Daha önce defaatle dile getirdiğimiz gibi; Gazi Meclisimizde yasalaşmak için sıra bekleyen Yeni Kulüpler Yasası yürürlüğe girmediği ve müteselsil sorumluluk ilkesi gereği; denk bütçe, borçlanmada sınır gibi kısıtlar olmadığı sürece, daha birçok camianın bu türden “kötü” haberini alabiliriz.

Bu yasanın uygulamaya girmesiyle, bir şekilde yönetime gelen kişilerin iş bilmezlikleri veya art niyetli yaklaşımlarının önüne geçilebilecek ve kulüp faaliyet lisansları şimdiki gibi bol keseden dağıtılamayacak. 

Gaziantepspor örnek olayından hareket edersek; kulüp şu an itibariyle 113 milyon TL borçlu. Bu borcun 55 milyon TL’lik kısmı son dört sezonda takımda forma giyen futbolculara, diğer kısmı da Vergi, SGK, Kredi ve Eski Yöneticilerin kulüpten alacaklarına ait. Eğer kulüpler mevcut Dernekler Kanunu’na göre değil de gerçek bir YASA’ya tabi olsalardı; karşılığı bulunmayan “bir TL” bile borç yapma imkânı olamayacağı için ortada böyle bir rakam da olmayacaktı.

Taraftar gruplarının ufak tefek menfaatlerle “susturulduğu”, camiayı oluşturan bileşenlerin, kentlilik bilinciyle hareket etmeyip hemşehri dayanışmasıyla olan bitene göz yumduğu durumlar “kötü/kötü niyetli” yönetimler için uygun ortamlar haline geliyor Anadolu’muzdaki Orta-Küçük Şehirlerin futbol kulüplerinde. Gelir kaynaklarının sınırlı olması ve yeni gelir enstrümanları geliştirmek için imkân bulunamaması da kişilere bağımlı hale getiriyor kulüp kasalarını. Bu da her türlü suistimale kapı aralıyor mevcut durumda.

2018 yılında Türk Sporuna özellikle de lokomotifi olan Türk Futboluna yapılacak en büyük iyilik, TBMM’de beklemekten yorulan Yeni Kulüpler Yasası’nın yürürlüğe girmesi olacaktır. Yerel politikacıların ve mevcut kulüp başkanlarının tüm itirazlarına rağmen sağlıklı bir kulüp yapısı ancak bu şekilde mümkün olacak ve köklü camialarımız kişilerin oyuncağı olmaktan kurtularak gelecek kuşaklara güvenle devredilebilecektir.

İyi bir hafta sonu diliyorum.