Vakıf Katılım web

BAŞKAN'IN SEKS KASETİ

Alican DEĞER 19 Oca 2017

Alican DEĞER
Tüm Yazıları

İddia şu: Trump, iş adamlığı döneminde bir güzellik yarışmasında jüri olmak için Moskova’ya gitmiş. Bu sırada lüks bir otelin kral dairesinde seks işçileriyle (Fahişe) birlikte olmuş. (Buradaki ifade çoğul. Bir kişi değil yani.)

Rus gizli servisi de bunu görüntülemiş. Şimdi Ruslar, Amerikan Başkanı’na şantaj yapabilirlermiş. Zaten o yüzden Ruslar, Amerikan seçimlerinin elektronik oylamasına müdahale etmişler. Şantaj yapabilecekleri için Trump’ın seçilmesini istemişler. Bol, mişli, muşlu bir iddia.

İddiayı dile getiren taraf gizli servis soslu kimi medya. Partisinin seçimleri kaybetmesinden son derece mutsuz olduğu anlaşılan Obama’da, bu iddiaların gazıyla 35 Rus diplomatı sınır dışı etti. 

Anlayacağınız çarşı-pazar karıştı.

Trump, bu iddiayı reddetti. Son olarak da Putin. Ama Putin’in açıklamasını okuyunca sabah sabah bir kahkaha attım. Çünkü açıklamasında öyle bir yer vardı ki.

Putin, bu iddiaları ortayla atanları “Fahişelerden beterler” diyerek suçladı. Trump’ın Rusya’ya geldiği dönemde siyasete atılmadığını anımsatarak, “İstihbarat yetkilileri, her Amerikalı milyarderi takip edemez, bu tamamen saçmalık” açıklaması yaptı.

Putin’in açıklamasının bana kahkaha attıran kısmı ise yavaş yavaş geliyor: “En başta Trump bir yetişkin, ikinci olarak, hayatı boyunca güzellik yarışmaları düzenlemiş ve dünyanın en güzel kadınlarıyla birlikte olmuş bir adam. ‘Ahlaki değerleri düşük’ kızlarımızla buluşmak için –Kİ ONLAR DÜNYANIN EN İYİLERİ OLMALARINA RAĞMEN- bir otele kaçmış olduğunu hayal edemiyorum”

Putin, öylesine öz güvenli bir şekilde açıklama yapmış ki, büyük harflerle alıntıladığım bölümde, fahişelerin güzelliği ve yetenekleriyle bile gurur duymuş. Başka ülkeleri bilmem ama, hayli miktarda Türk erkeği de Putin’in bu görüşüne katılır diye düşünüyorum.

TRUMP, FETULLAH GÜLEN'İ İADE EDER Mİ?

Trump herşeyden önce bir iş adamı. Üstelik zengin ve başarılı. Oy almasının temel sebebi de bu. Bir Amerikalı arkadaşım bana, “Bizde insanların geçmişte neler yaptıklarına bakarlar. Bu adam kendi başına çok zengin olmuş. Bizimkiler bu duruma bayılır. Hillary’nin ise hiç bir başarısı yok” demişti. 

Anlaşılan Amerikalılar, arkadaşım gibi düşünmüşler. Ne kadar “Garip” olursa olsun “Başarılı-zengin” iş adamını tercih ettiler. Trump iş adamı olduğu için temelinde “Pragmatist” yani, önüne çıkan gerçeklere göre tavır değiştirebilir. O yüzden yarından itibaren tüm dünyayı şaşırtabilir.

Bizim canımızı yaktığı için FETÖ elebaşı odak noktamız. 

Ama genel hatlarıyla durum şu. Trump, Çin ile tartışıyor. İklim değişikliği teorisinden bile onları sorumlu tutuyor. Çinliler şimdilik alttan alıyor. Çünkü mal satıyorlar. Trump’un Çin ile derdi ne? Çok basit. Amerikalıların üretebileceği şeyleri Çinlilerin ürettiğini savunuyor. Doğru. Ona göre bu ürünler Amerikan topraklarında üretilirse iş alanı açılacak. İlk bakışta doğru.

Peki Amerikalı şirketler neden Çin’de üretim yapıyor? Çünkü, ucuz. Peki üretim Çin’de değil, Amerika’da yapılırsa ne olacak? Çok basit. Tüm ürünler pahalılanacak. Çin bir anlamda ucuz üretim kapasitesi ile hem Amerika’nın hem de tüm dünya ekonomisinin enflasyonunu düşürüyor.

Amerika’da enflasyon yükselirse ne olacak? Amerikan tüketicisi mutsuz olacak. Ondan sonra faizler artacak. Faizler artınca biz ve bizim gibi ülkeler ciddi sıkıntıya gireceğiz. Çünkü bize gelecek sermaye onlara gidecek.

Trump aynı şekilde, Meksika ile de kapışıyor. NAFTA’yı yani, Amerika-Kanada ve Meksika’yı içeren serbest ticaret anlaşmasını da kaldıracağını söylüyor.

Daha önceki Amerikan yönetimleri “Salak” mıydı da Meksika’ya bu kadar “Kıyak” yaptılar derseniz? Tabii ki değillerdi. Orada da temel unsur “Ucuz” üretimdi. Bir de dolaylı etkisi vardı. Kendi ülkesinde işi olan Meksikalı, Amerika’ya kaçmayı tercih etmiyordu. 

Şimdi “Duvar” öreceğiz falan diyor ya, hiç birşey kâr etmez. Yüzbinlerce Meksikalı Amerika’ya akar. Sokaklarda “latin” avı yaşanırsa, seyreyleyin gümbürtüyü.

Trump, Pasifik Ticaret Anlaşmasına ve Avrupa Birliği ile yapılması planlanan Atlantik Ticaret Anlaşmasına da karşı. Kısacası herşeye karşı. 

Belli ki biraz içine dönecek. Çünkü, başka ülkelerin mallarının kendi ülkesine girişini sınırlayınca, başka ülkelerinin elinin armut toplamasını bekleyecek halimiz yok.

Böylesi bir ticaret kavgasında, bizim durumumuz iyiye gider. Çünkü Avrupa Birliği’nin bize olan ihtiyacı artar. 80 milyonluk bir ticari ortak kaybedilemez.

Amerika, eğer dünya ticaretinde etkin olmayı bırakıp, kendi içine kapanırsa, bıraktığı boşluk elbet kapatılır. Başka ülkeler ile ticaret yapmayı kesip, siyasi olarak etkin olmayı beklemek mümkün değil. Trump bunu mutlaka fark eder. Başkan olmadan önce takındığı keskin tavırlardan yavaş bir “Çark” görebiliriz. Ama temel hareket noktasından çok da uzaklaşamaz.

FETÖ ve dolayısıyla da, elebaşı Fetullah Gülen’e bu bağlamda bakmak gerekiyor. FETÖ, örgüt olarak Amerika’nın siyasi enstrümanlarından biri. Sihirli bir çalgı. İstediğin “sesi” veriyor.

Seçim dönemi konuşmalarından Müslümanlara karşı pek de sempati beslemediği anlaşılan Trump’un, ilk etapta FETÖ’den kurtulmak isteyebileceği düşünülüyor. Amerika böylesi rahat bir şekilde kullandığı bu anahtardan kolayca vazgeçer mi? Sorumuz bu?

Düşüncelerimizi biraz daha yayarsak, Trump Amerikası’nın dünyanın geri kalanı ile kavga edebileceği çok açık. Bu durumda Türkiye’ye ihtiyaç duyacak. Biz onunla birlikte dünyayla kavga ederiz demiyorum. Ama dengede durduğumuzda bile değerimizin artacağını öngörüyorum. 

Bizim ile ilişkileri düzeltmesinin de tek bir yolu görünüyor. FETÖ’nün iadesi.

Önümüzdeki dönem, ticaret savaşları ile harmanlanmış siyasi kavgalar dönemi. Yeni bir düzen kuruluyor. Biz de elbet içinde yerimizi alırız. 

Bakalım Trump’ın iş adamlığından gelen pragmatist tarafı mı ağır basacak, Amerikan derin kulislerinin etkisi mi?