BASIN BAYRAMI

Ümit G. CEYLAN 20 Tem 2017

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları
24 Temmuz Türk Basınından Sansürün Kaldırılması Günü ve Gazeteciler Bayramı olarak kutlanıyor.

İBADETHANE 

Kilise22

İbadethaneler hangi dinde olursa olsun kutsaldırlar. Biz Müslümanlar da İslam’dan önceki dinlerin kutsallarına önem verir ve onları koruruz. Ayasofya, bunun en bariz örneğidir. Ayasofya’yı, İslamiyet öncesi bir mabettir diye ecdat aşağılamamış, hor görmemiştir. Onu İslam’ın en yüce değerleriyle taltif ederek cami olarak hayatiyetine devam ettirmiştir. İstanbul Kuzguncuk’ta cami ile kilisenin yan yana olduğunu bir hatırlayın. El ele, kol kola ecdadın alicenaplığını bize hatırlatmıyorlar mı? 

Bu fotoğraf İngiltere Oxford’daki bir ibadethaneye ait. İçinde ikonalar var. Kubbesinden ve avlunun mimarisinden eski bir kilise olduğu belli. Ancak bugün burası bir bar olarak işlev görüyor. Kilisenin girişinde yer alan masalarda içki içiliyor, yemek yeniyor. İçeride de müzik var. Doğrusu tuhafıma gitti. Tarihî binalarına bu denli özen gösteren, ibadethanelerini koruyan Batı dünyası, bu binasını neden bir bara dönüştürmüştür? Bu bana bir zamanlar bizim mabetlerimizi ve tarihî eserlerimizi ahıra çevrilip, başka amaçla kullanıldığı zamanları hatırlattı. Allah bir daha göstermesin.

BASIN BAYRAMI

Doğru habere ulaşmak

24 Temmuz Türk Basınından Sansürün Kaldırılması Günü ve Gazeteciler Bayramı olarak kutlanıyor. Bu özel gün nedeniyle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti  genel olarak Basın Özgürlüğü Ödülleri Töreni de düzenleyerek, basın özgürlüğüne dikkat çekiyor. Basın çağdaş toplumlar için vazgeçilmez bir olgudur. Haber alma ve haber yapma özgürlüğü demokratik ve insani bir haktır. Basının dördüncü kuvvet olarak nitelendirilmesi de, devlet ve millet arasındaki irtibatı sağlayan, bir halkla ilişkiler olarak da görebiliriz. Üniversitelerde ilk olarak gazetecilik ve Halkla ilişkiler Bölümü tahsis edildiğinde, gazeteciliğe olmazsa olmazlardan Halkla ilişkilerin eklenmesi ve birlikte bu iki kavramın telaffuz edilmesi manidardır. Gazetecilik sadece demokrasimizin yaşaması ve gelişmesini sağlayan bir amil değildir. Aynı zamanda bilinçli toplum oluşumunda halkla ilişkileri devreye sokan, hatta yeri geldiğinde proaktif organizasyonlarla millet devlet kaynaşmasında da büyük bir rolü vardır. Basın birleştiricidir ve kaynaştırıcıdır. Her insan bulunduğu ülkede, doğru bilgi, doğru haber, doğru yorum edinmeye gereksinim duyar. Doğru bilgiye ulaşmak, inanç ve fikir özgürlüğü her vatandaşın temel vatandaşlık hakkıdır. Bu ihtiyacı basın sağlamak zorundadır. Çağdaş toplumlarda  bu hak anayasayla da teminat altına alınmıştır.

Basında sansürün kaldırılması

Yanlış bilgi ve haber nasıl ki tekzip gerektiriyorsa ki; bu gazetecilik için ağır bir bedeldir. Gazete işin aslını astarını araştırmadan, incelemeden, sorup sorgulamadan, doğrulamadan ve haberin sağlamasını yapmadan bir dökümanı yayına sokarsa, yasal olarak ve ahlaken de kendisine müeyyide uygulanır. Yanlış haber yapmak sehven de olsa bilmemezlik yasal  ve ahlaki sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Yanlış ve yalan bilgi gazeteci ve gazeteciyi zor durumda bırakır ve aynı zamanda büyük bir itibar kaybına uğratır. Gazeteye her yönüyle güven duyulması gerekir. Gazeteci doğru bilgiyi kendisine göre teknik sağlamayı ve doğrulamayı yaptıktan sonra basın organında yayınlar.  Bu yayınlama işini de eğer milli menfaatlere ters düşüyorsa onu yayınlaması gerekmez. Esas olan devletin ve milletin menfaatleridir. Son zamanlarda bir takım kumpaslarla gazeteciliğin itibar kaybına uğradığını söylemek yanlış olmaz.  Özellikle toplumu ayrıştıran, kutuplaştıran milli değerleri hiçe sayan yayınlar, sansasyonlar, algı operasyonları basının varlık sebebine de ruhuna da aykırı bir tutumdur. Basın devlet ile millet arasında bir uyumdur. Onun dışında yine kendi menfaatlerini gözeterek bazı haberleri yayınlamaktan imtina etmek, hatta bazı haberleri birinci sayfadan vermek yerine görünmeyen bir sayfanın altında tek sütuna indirgemekte bir anlamda sansürdür.  

Basın Bayramı’nın düşündürdükleri

Evet basın özgürdür susturulamaz. Basın herhangi bir ticari kuruluş değildir. Gazete okuyucusuna da müşteri denmez, eski tabirle kâri, ya da okuyucu denir. Gazetecilik amme hizmetidir. Gazeteci gazeteciliğin dışında başka işle uğraşmaz. Etik de bulunmaz. 24 Temmuz’u sadece sansürün kaldırılmasıyla bayram yapıldığını düşünmek de gazeteciliği idrak edememek demektir. Dini ve milli, mesleki hangi bayram olursa olsun, bir yenilenme ve bir bilinçlenme vesilesidir. Basın bayramı kendini sorgulama, yanlışlarını düzeltme, eksilerini giderme ve gazetecilerin birbirleriyle kaynaşma vesilesidir. Gazetecilikte korku yoktur, yaranma, yalvarma ve yardakçılık yoktur. Gazeteci gücünü liyakatiyle ölçer. Hakikatin savunucusudur ve asla piyon olmaz. Yasalara, ahlaka, genel kabül gören toplumun örf, adet ve geleneklerine saygılıdır. Ayrım yapmaz insanlık mefkuresinde vazifesini yapar ve takdir toplar.

Gazetecilik hakları ihlal edilmemeli

Gazetecilik herhangi bir işçi gibi değildir. Teknik servislerin dışında onlar fikir işçisidir. Bir cümlenin, bir kelimenin hatta bir noktanın hesabını vermek zorundadır. Herşeyden önce kendi anadilini en iyi şekilde bilmeli ve onu en iyi şekilde kullanabilmelidir. Gazetecilik bir anlamda ikna sanatı ve gönle girme işidir. Gazeteciler hiçbir güç tarafından baskı altında tutulamaz, ayrıca ısmarlama haber, yazı ve çizgi yayınlatamaz. Gazetecilik hakları yasalarla muhkem haline getirilmelidir. Ne yazık ki gazetecilik işçi hakları tam anlamıyla en başta çalıştığı müesseseler tarafından çiğnenmektedir. Mesai saatleri konmakta hatta mesaiden de öte kendi  işinin dışında başka işler de yüklenilmektedir. Eski ustalar çıkarılmakta, yeni maaşı az gazeteciler devreye sokulmaktadır. Bununla kalmayıp bir takım gazeteler, kendi meselğinden olan acemileri de baskı altında tutarak onları kendi işlerinde de kullanmakta sakınca görmemektedirler. Gazeteci önce kendi mesleğindeki varlık sebebi olan elemanlarını korumak zorundadır. Çünkü gazetecilik bireysel bir iş değil bir kadro ve ekip işidir. 24 Temmuz özgür basının onurlu sesi olmalıdır. Basında hizmet etmiş ustalara ve sorumluluk duygusuyla vazifesini onuruyla yapan gazeteci meslekdaşlarımı saygı kutluyorum.  Ayrıca şehit olan basın mensuplarımıza da Allah'tan rahmet diliyorum.

20-Temmuz--İncir2

İNCİR CENNET MEYVESİDİR

Küçücük bir incir çekirdeğinden bir fidan büyür. Bir bakmışsınız ki bir fidandan koskoca dallı budaklı bir ağaç oluverir.  Dallarında binlerce top, yaz güneşini gördükçe sararır, morarır ballanır. Tam da incir toplama zamanıdır. Siyah incir, mor incir... Sarı incir, lap incir... Karayaprak incir, fındık incir, güz incir ve daha niceleri. İncir cennet meyvesidir. En çok da incir mevsiminde yenir. Bağ bahçe dendiğinde incir ve üzüm bahçeleri akla gelir. Madem ki Mevla lütfetmiş bize!.. Bir sana, bir ona, bir de bize.

BURNUMUZUN UCUNDAN VİYADÜK GEÇEBİLİR

Mimarlık sadece bir inşaatın  mimari çizimini ve statik hesaplamalarını yapmak değildir. Mimarlık bir evin, bir apartmanın ve bir dairenin insan hayatına uygun yapılması,  insanın sağlıklı ve huzurlu yaşayabileceği meskenlerin doğru düzgün yapılmasıyla ilgili bir sorumluluk gerektirir. İnşaatla ilgili bütün projeler, planlamalar şehircilik ve çevreciliğin de kriterleriyle uyum sağlaması gerekmektedir. Ne yazık ki tarihi binalar, vakıflara ait kurumsal yapılar, hem amacı dışında hunharca kullanılmış, hem de virane haline dönmüştür. Artık yeni yeni restorasyonlar, yapılmakla birlikte İstanbul’un tarihi yarımadayı boğan heyhüla yapılar son derece rahatsızlık vermektedir. Yetkililer Boğazdaki sulieti bozan yapılardan da şikayet etmektedirler. 

Şehirleşme kültürdür. Özünde yatan değer, insanın mutlu olması ve inancıyla bütünleşmesidir. İmar ve iskân; imarın içinde barındırdığı sükunet değerlerinin iskânla, meskenle korunması ve daha muhkem hale gelmesidir. Mesken demek içinde insanların yaşadığı  sadece ev demek değildir; tam aksine içinde sükunet bulduğu, mutlu ve huzurlu olduğu bir barınaktır. Bununla ilgili kelime ve kavramların anlamı, tadı ve deruni manası da budur.

Mimarlar, mühendisler, çevre mühendisleri, çevreciler bir bütün halinde bütün şehrin değerlerini korunmasıyla ilgili el ele vermek zorundadırlar. Yetkililer şehri tahrip eden olumsuz etkenleri, bir bir ortadan kalkması için insiyatiflerini kullanmak zorundadırlar. Bizi huzursuz eden, mutsuz eden, sükunetimizi bozan kentimizdeki her tür olumsuzluğa karşı da, hemşehri olarak, vatandaşlık görevimizi yapmak zorundayız. Eğer bir kentte sükunet arıyorsak, bu konuda  bilinçli olmak zorundayız. 

BÜTÜN NİMETLER İÇİN ŞÜKREDERİZ

Ramazanda kola, gazoz, meyve suyu, soda  gibi içeceklerin yanısıra soğuk çay içecek markalarının televizyonlarda peşpeşe reklamlarını izledik. İçecek firmaları öyle bir rekabet içersindeler ki; ismini vermek istemediğim markalardan biri kendi markasını zikrederek “İftarda Ice Tea için; ooooh deyin!..” diyerek reklam yapıyordu. Reklam yapacaksanız eğer hedef kitlenizin inançları ve gelenekleriyle örtüşmeli ki; reklam yerini bulmalı ve itibar kazanayım derken onun yerine itibar kaybı olmasın!.. Hele Ramazanda ve iftar sofrasında bir şey yenir içerken “Besmele” çekilir, bir şey yenip, içtikten sonra sonra da “Elhamdülillah!..” denir. “Oooh mohhh!..” denmez. “Oooh mohhh!..” demek inancımıza, kültürümüze, edep ve adabımıza aykırıdır. Bu durum dikkate alınmalıdır.