Yeni sezona adı üzerinde Spor Toto Süper Ligi İlhan Cavcav Sezonu ile ilgili daha başlamadan çok zor olacağını, bir önceki sezondan günümüze taşınan sorunlarıyla birlikte bir çok soruna gebe, “zor bir sezon bizi bekliyor” diye yazdım hep. Bugün başlığı da o nedenle; “ayıkla pirincin taşını, ayıklayabilirsen” diye attım.

      O Avrupa’da medar-ı iftiharımız olan Cüneyt Çakır, bir Trabzonspor - Atiker Konyaspor maçı yönetti ki evlere şenlik. Oyun içinde olağan gibi değerlendirilen, oyun gereği denilip geçilen sert hareketlerden biri kategorisine koyularak değerlendirilen Trabzonsporlu futbolcu Durica'nın sert müdahalesiyle ayağı iki yerden kırılarak sakatlanan Abdou Razack Traore  ve Cüneyt Çakır tarafından sadece sarı kartla geçiştirilen o kasti sert hareketin ileride nelere mal olacağını, hakemlerimiz, hem de, UEFA’da yönettiği maçlarla yüz akımız olarak gösterilen hakemlerimiz, maç içinde standart dışı kararlarıyla ne durumda olduğunu gösterdi. 

      Hemen hemen herkesin, hem fikir olduğu Beşiktaş karşılaşmasında Cenk’in yarattığı penaltı pozisyonu ve diğer karşılaşmalarda yaşanan sertlikleri değerlendirmede gösterilen sarı ve kırmızı kartlardaki tutarsızlıklar. Hakemlerimizin sezon başında başlarken ne durumda olduğunu, maalesef ki sezona pek iyi hazırlanmadıklarını gösteren daha bir çok olay oldu bu hafta. 

      Hakemlerle ilgili olanları ve olacakları çok yazdım. Hakemliği bilen eski hakemlerden biri olarak söylüyorum. Hakemler sahada yalnız adamlardır ve yaptıkları ile değerlendirilirler. Hakemlik yaptığım dönemlerde o zaman Futbol Federasyonu İstanbul Bürosu Müdürü, Remzi Tosyalı bana çok güzel bir nasihatte bulunmuştu; “Maç yönetmek üzere sahaya çıktığında tek kaynağın kurallardır. Kuralları doğru uygula, fanteziye kaçarak kendinden gereksiz yorumlar yapmaya kalkma. Kuralları uygula yeter” demişti. Ben de mümkün olduğunca söyleneni yaptım ve kuralları uyguladım.

      Birkaç yıldır, hakemliğin gençleştirilme hareketi nedeniyle liglerimizde bir çok genç hakem var. Ancak görünen o ki; hakemlikte genç olmak iyi maç yönetmek için yeterli değil. Karşınızdaki futbolcular; çok zenginler, çünkü milyonlarlar kazanıyorlar. Çok ünlüler ve işin en kötüsü ise; çok gençler. Sahada çokça koşuşturdukları ve mücadele ettikleri için stres ve adrenalini yüksek bir psikolojideler. Onları iyi yönetmek, psikolojilerindeki o ateşi, atarlı hallerini dengeleyebilmek için tecrübeye de çok ihtiyaçları var. Ligimizdeki bazı genç hakemlerin, maç yönetirken yüzleri hiç gülmüyor, robot gibiler. Yeşil sahadaki, yorgun, stres yüklü o gençlere karşı olabildiğince sert ve sevimsiz davranıyorlar. O nedenle de, sahalarda yaşanan gerginlikleri kısa sürede çözemiyorlar.

      Yurt dışındaki karşılaşmaları izliyoruz, hakemler sahadaki en ufak olaya anında müdahale edip  oyuncuların aslı işleri olan futbol oynamaya dönmelerini sağlayabiliyorlar. 

      İşte bizim sahalarımızda bunu yapabilen çok az hakemimiz var. Kendilerine üst düzey güvenleri olduğunu göstermek için asıl göstermeleri gereken sevgi konusunda oldukça kibirli davranıyorlar.

      Sezonda hakemlerimizi çok zor bir dönem beklediği daha ilk haftadan belli oldu. Daha vakit erken. Hakemlerimizin bu konuda etkin psikolojik yardıma ihtiyaçları var. Hepsi eğitimli, çok açık olan kuralları okuyabilecek ve okuduklarını yorumlayacak kadar üst düzey eğitimleri var. Eksik olan, sahada tecrübelerini gençleri yönetebilecek üst düzeye çıkarabilmeleridir.

      Ligin görüntüsüne baktığımızda tüm takımlar çok fazlaca transfer yaptılar ve hala da yapmaya devam ediyorlar.. İlk hafta görüntüsüne bakıldığında her takım her yerde bir diğerini yenebilecek durumda.

      Zor bir lig bizleri bekliyor. Şimdiye kadar başarabildiklerinden yola çıkıp bir yorum yapmak gerekirse bu ligi, bu TFF’nin tüm sorunların üstesinden gelecek şekilde yürütmesi pek mümkün gibi görünmüyor.