2016 yılında AB üyesi ülkelerde camilere ve dernek binalarına düzenlenen saldırılar daha da artarak devam etti.

2016 yılının son günlerindeyiz.

AB ve özellikle Avrupa Parlamentosu ve tüm ulusal parlamentolar tatilde. AB ülkelerinde politika Noel’in tadını çıkarmakta.

AB ülkelerinde yaşamakta olan Müslümanlar ise 2016 yılının son günlerinde de camilerine, derneklerine ya da evlerine yönelik saldırı olabileceği kaygısıyla yaşamlarını sürdürmekteler. Noel huzuru ne yazık ki Avrupalı Müslümanlar için geçerli değil!

2016 yılında AB üyesi ülkelerde camilere ve dernek binalarına düzenlenen saldırılar daha da artarak devam etti. Özellikle 2016 yılında yaşanan bu ırkçı saldırılar şiddetli boyutlara ulaşmış durumda. Sadece Fransa'da 60, Almanya'da 54 ve İsveç'te 21 camiye saldırı düzenlendi. Sadece 3 AB ülkesindeki sayı vahim. Üstelik bu saldırılar bununla da kalmıyor. Müslüman düşmanları cami duvarlarına "Müslümanlar defolun" şeklinde ırkçı yazılar yazıyor.

Alman Federal Meclisi'nde (Bundestag) gündeme gelen bir soru önergesine Federal Kriminal Dairesi (Bundeskriminalamt) tarafından verilen bir cevaba göre 2016 yılının sadece temmuz, ağustos ve eylül aylarında camilere yönelik 26 saldırı olmuş! Bu saldırılar özellikle Sachsen, Niedersachsen, Bayern, Baden-Württemberg ve Nordrhein-Westfalen eyaletlerinde yoğunlaşmış. 2015 yılında Almanya'da camilere yönelik 75 saldırı gündeme gelmişti. Bunlardan 27'sinin 2015 yılının son üç ayında yapıldığını da göz önünde tutacak olursak 2015 yılının son aylarından itibaren artan saldırılar 2016 yılında da aynı şekilde sürmekteler.

Buna karşın AB genelinde “siyasi körlük” devam etmekte.

Hatta 2016 yılında bazı AB üyesi ülkelerin parlamentolarında Müslüman düşmanlığı üzerine değil Müslümanların kılık, kıyafetleri hakkında sert tartışmaların yapıldığı oturumlar gerçekleşti. Saldırılara karşı gerekli önlemler alınmaz ve bir çok ülkede kayıtsız kalınırken Müslüman kadınların kıyafetlerine yönelik yasal baskılar arttı. İslamofobinin sürekli azdığı ve ırkçı şiddetin Müslümanları hedef aldığı AB üyesi bazı ülkeler Müslümanların kılık kıyafetlerine yasaklar getirmeyi Müslümanların can ve mal güvenliğini korumaktan daha önemli buluyor olsalar gerek ki ağırlıklı olarak bu yönde çaba verdiler.

Neredeyse her ay Türkiye düşmanlığı içeren kararlar çıkarmaya çalışırken özellikle tüm dünya Müslümanlarının lider olarak gördüğü ve hem çok sevdiği hem de çok saygı duyduğu Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik çirkin suçlamalar yapan Avrupa Parlamentosu bir çok konuda olduğu gibi AB genelinde büyük bir tehlike haline gelen ve aslında en başta demokrasiyi tehdit eden İslamofobiye yönelik olarak “üç maymunu” oynamayı tercih etti.

Türkiye'de sadece 2016 yılında yüzlerce insanı katleden terör örgütlerinin üyeleri ve destekçileri ile konferanslar, sergiler, basın toplantıları düzenlenen Avrupa Parlamentosu'nda İslamofobi nedense “terör örgütlerinin” gördüğü ilgiyi göremedi.

Saatlerce Türkiye üzerine çoğu kez yalan propaganda etkisi altında ya da kasıtlı olarak olumsuz konuşmalar yapan milletvekilleri İslamofobiye yönelik olarak acaba kaç dakikacık konuşma lütfunda bulundular?

Kanlı terör örgütü PKK'nın “AB terör örgütleri listesinden çıkarılmasını” talep edenler AB ülkelerinde camilere saldıran faşist-ırkçı teröristlere yönelik hiç bir talepte bulunmadılar! Üstelik 2016 yılında Müslümanlara ve camilerine saldıran ırkçılara PKK'lı teröristler de neredeyse rakip olmaya kalktılar. Bazı camiler ve dernekler hem ırkçıların hem de PKK'lı teröristlerin saldırısına uğradı.

Ancak Türkiye'de kanlı bir darbe yapmaya kalkan FETÖ terör örgütü emrindeki gazeteciye ödül vermeye kalkan ve onu her fırsatta AP'de ağarlayan milletvekilleri ve bazı meclis grupları Müslümanlara yönelik saldırılar konusunda umursamaz davrandılar.

2016 yılında AP için “İslamofobi bir tehlike oluşturmadı” olsa gerek! Bu durum AB üyesi ülkelerin ulusal parlamentoları için de geçerli.

AB sınırları içinde yaşamakta olan milyonlarca Müslüman maalesef bu konuda büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. AB vatandaşı olan Müslüman seçmenlerin seçtiği merkez partileri bile 2016 yılı yaptıkları kongrelerinde “İslamofobiye karşı” değil ama “Müslümanların kılık kıyafetine yönelik” tartışmalarla meşgul olup “kılık kıyafet yasakları” talep eden kararlar aldılar.

Oysa AB'de demokrasiyi insanların kılık kıyafetleri değil Müslüman düşmanı ırkçı partiler ve onlar güçlendikçe cesaretlenerek Müslümanlara yönelik saldırılarını arttıran ırkçı faşist saldırganlar tehdit etmekte.

2017 AB'de oldukça önemli bir seçim yılı ve Müslümanlar şimdiden daha da kaygılı. Haklılar. Çünkü Fransa ya da Almanya gibi ülkelerde bir yandan ırkçı partiler meclislerde koltuk sayısını arttırdıkça Müslümanların can ve mal güvenliğinin sağlanması da zorlaşıyor.

AB demokrasisinin 2017 yılında daha fazla geç kalmadan bu soruna yönelik ciddi adımlar atması acilen gerekli. Hem Avrupa Parlamentosu'nda hem de ulusal parlamentolarda İslamofobiye karşı alınması gereken önlemler konuşulmalı ve gerekli adımlar atılmalı. Avrupalı Müslümanlar haklı olarak kendilerine sahip çıkılmasını beklemekteler!