Gelecek hafta Strazburg'ta Avrupa Parlamentosu bu yılın Türkiye Raporu'nu görüşüp oylayacak.
Gelecek hafta Strazburg'ta Avrupa Parlamentosu bu yılın Türkiye Raporu'nu görüşüp oylayacak. Son yıllarda AP Türkiye Raporları maalesef gerçeklerden uzak ve sadece Türkiye'yi karalamak amacıyla yazılan raporlar haline geldi. Oysa AP Türkiye Raporları eski dönemlerde Türkiye için de çok yararlı raporlardı. AB üyeliği yolunda kararlı adımlarla ilerleyen Türkiye, AP Türkiye Raporlarında dile getirilen yapıcı eleştirileri reformlarına katkı olarak değerlendirmekteydi. AP'nin iyi niyetli eleştirileri Türkiye'nin o yıllarda gerçekleştirdiği reformları tamamlayıcı bir rol oynamaktaydılar.
Günümüzde ise özellikle 2019 yılının Haziran ayından beri AP Türkiye Raporları sadece ve sadece Türkiye karşıtlarının Türkiye'nin AB üyeliğini engelleme amacıyla istismar ettiği raporlar haline geldi. Bu nedenle Türkiye haklı olarak bu raporları kabul etmiyor. Yani bu raporlar oylandıktan sonra AP arşivlerinde depolanmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Daha da açık yazmak gerekirse bu raporlar “çöp kutusunu” boyluyor.
Oysa AP, Türkiye'nin gerçekten AB üyeliği yolunda ilerlemesine katkıda bulunmak isteseydi yıllık raporları bu açıdan çok değerli bir olanak olabilirdi.
Ancak amaç bu olmadığından durum farklı!
İşte AP'nin en büyük meclis grubu Hristiyan demokratlar (EPP) AB'deki Türkiye karşıtlığını ve Türkiye'nin AB üyeliğini engelleme çabalarını artık hiç saklamadan sergilemekteler. Önceki gün (27 Haziran 2017 Salı Günü) AP'de bir konferans düzenlediler. Konferansı konusu ise “Türkiye'nin imkansız AB üyeliği”. Oysa Türkiye hem Maastricht hem de Kopenhag kriterlerini bir çok AB üyesine kıyasla çok daha başarılı gerçekleştirmiş bir aday ülke olarak üyeliği çoktan hak etmiş durumda.
Ama EPP için bu önemli değil. Hatta asıl sorun. Türkiye'nin AB üyeliğini çoktan hak ediyor olması EPP'deki Türkiye ve İslam karşıtı milletvekillerini iyice korkutmakta. Çünkü kriterleri yerine getiren Türkiye'ye karşı başka bahaneler öne sürerek onun üyeliğini inandırıcı bir şekilde engellemek zor. Ancak EPP içindeki Türkiye karşıtı çevreler Türkiye isterse dünyanın en demokratik ve ekonomik açıdan en sorunsuz ülkesi olsun Türkiye'yi AB üyesi olarak kabul etmek istemiyorlar. Çünkü Türkiye bir İslam ülkesi. Türkiye Müslüman bir ülke.
EPP içinde Türkiye ile sorunlu olanların da zaten derdi bu! AB'de Müslüman bir ülke istemiyorlar. Onlara kalırsa AB bir “Hristiyanlar Birliği”. İşte AP'de bazılarının bu konudaki “yobazlığı” aslında hem AB'ye hem de Avrupa kıtasına yapılabilecek en büyük kötülük. Türkiye'nin AB üyeliğini Müslümanları AB'den uzak tutmak amacıyla engellemek AB'nin dünyaya vermekte olduğu en kötü mesajdır!
Bu mesajı verecek dürüstlük ve cesarete sahip olamayanlar bu nedenle Türkiye hakkında gerçek dışı iddialara dört elle sarılmaktalar.
Hatta öyle ki sadece Türkiye'ye karşı değil tüm insanlığa karşı canilikler yapan terör örgütleri bile bu açıdan kullanılabilmekte. PKK terör örgütü ve Fetullahçı Terör Örgütü sadece Türkiye'nin değil aynı zamanda insanlığın düşmanı terör örgütlerinin başında gelmekteler. Ancak bu Türkiye'nin AB üyeliğini her şey pahasına engellemek isteyenleri hiç rahatsız etmemekte.
Oysa hiç değilse EPP gibi sadece bu amaçla konferanslar yapsalar buna da razıyız. EPP her şeye rağmen terör söz konusu olduğunda teröre karşı daha net tavır alabilmekte.
Maalesef AP'de kendilerini sosyal demokrat ya da solcu veya yeşil diye tanımlayan bazı milletvekilleri var ki onlar terör örgütleri ile “sarmaş dolaş” bir vaziyetteler. Terör örgütlerinin propaganda ile görevli elemanları bu bazı sosyal demokrat, solcu ya da yeşil geçinen milletvekilleri sayesinde AP'yi “terör propagandası” için istismar etmekteler.
İşte size yeni bir örneği. 29 Haziran 2017 Perşembe Günü AP'de bir konferans yapılmakta. Bu konferansa kol kanat geren iki AP milletvekilinden biri daha önce 17 Kasım 2016 tarihinde PKK sempazitanları tarafından Brüksel'de yapılan 2000 terör destekçisinin katıldığı bir mitingin baş konuşmacısıydı. Diğeri ise yine geçen yıl AP'de PKK'lı teröristlerin ve paçavralarının fotoğraflarının sergilendiği bir fotoğraf sergisinin ev sahipliğini yapmıştı. Şimdi de bu konferansın baş aktörleri konumundalar. Bu elbette onların kendi bileceği iş. Sonuçta elbet seçmenleri ile hesaplaşacaklardır bir dahaki seçimde.
Ancak üzücü olanın AP'nin çok basit bir polisiye bilgi alarak veya almış olduğu gibi PKK terör örgütü ile çok açık bir şekilde bağlantılı olduğu bilinen bir konferans için platform olabilmesi. Her türlü yalana baş vurarak bu konferansı hazırladıkları AP Türkiye raportörü Kati Piri'nin “bu konferansa katılacağı bilgisinin yanlış olduğu” açıklaması ile ortaya çıktı. Oysa konferans davetiyesinde ustaca Kati Piri'nin adını da basmış ve katılacakmış havası yaratmışlardı. Türkiye medyasının bu konuyu ortaya çıkarması ve haklı olarak Kati Piri'yi eleştirmesi halinde gerçek ortaya çıktı. Kati Piri'nin terör propagandası yapılacağı ortada olan bir konferansa katılmaması sevindirici.
Buna rağmen üzücü olan ise böyle bir konferansa izin veriliyor olması. AP'de insanlık düşmanı terör örgütü DEAŞ'a propaganda izni verilmemesi ne kadar doğal ise PKK terör örgütüne de izin verilmemesi o kadar doğal olmalıydı oysa.
Tüm teröre gerçekten karşı olan AP milletvekillerinden beklediğimiz tek bir duruş var. Türkiye'yi sevmeyebilirler. Türkiye'ye karşı olabilirler. Türkiye'nin AB üyeliğini istemeyebilirler. Onların kararı.
Ancak PKK terör örgütünün insanlığa düşman bir terör örgütü olduğu gerçeğini unutmamalı ve parlamentolarının bu terör örgütü tarafından propaganda platformu olarak kullanılmasına izin vermemeliler. Türkiye için değil insanlık için, AB için ve AB değerleri için bunu yapmalılar!