​AMERİKAN TAHVİLLERİ

Yusuf DİNÇ 24 Şub 2017

Yusuf DİNÇ
Tüm Yazıları
Dünyanın en büyük borçlanıcısı Amerikan Hazinesi'dir. Toplam 14 trilyon USD tahvil ihracı olan ABD'nin son dönemde alıcı portföyü değişmektedir.

Dünyanın en büyük borçlanıcısı Amerikan Hazinesi’dir. Toplam 14 trilyon USD tahvil ihracı olan ABD’nin son dönemde alıcı portföyü değişmektedir. 2008 sonrası dönemde FED’in çeyreklik gevşetmeleriyle yaptığı alımlar sonucu %56’sı yabancıların elinde olan Amerikan tahvillerinin alıcıları arasındaki yabancı payı %43’e düşmüştür. 

Oran olarak yabancı payı azalsa da 2008 yılında 3 trilyon USD olan yabancı elindeki Amerikan tahvili tutarı bugün 6 trilyon USD tutarına ulaşmıştır. Tahvil alıcıları içinde yabancı payının oran olarak azalmasında FED’in alımları etkili iken tutardaki artışta gelişmiş ekonomilerin merkez bankalarının sıfır/eksi faiz politikası etkili olmuştur. Seçim sonrası ABD tahvillerinin talebi düşmüş satış baskısı ise artmıştır. Üstelik satış baskısı ABD tahvillerinin değerini düşürerek ABD ekonomisinin makro göstergeleri üzerinde bozulmaya neden olmaktadır. Bu durum elinde Amerikan tahvili bulunan yabancıları da olumsuz etkilemektedir. Amerikan tahvillerinin fiyatının düşmesi sonucu olumsuz etkilenenlerin başında Çin ve Japonya gelmesine rağmen en yoğun satış bu ekonomilerden gelmektedir. Toplam Amerikan tahvillerinin halihazırda 1 trilyon USD’lik kısmı Çinli ve Japon yatırımcıların elindedir.

ABD tahvillerinin satışının gelişmekte olan ekonomilere para girişi sağlayacağı düşünülebilir. Fakat satış baskısının kaynağı bizim ekonomimizi başka yönleri ile de yakından ilgilendirmektedir. Bu yönüyle genel ekonomik ilişkiler kaos teorisi içinde ele alınabilir. Yani beklenmeyen etkiler ekonomiler üzerinde belirleyicidir. Dünyada her şey matematik formüllerle açıklanabilir. Sadece hesaplama yapmada yeteri kadar iyi değilizdir. Kaos teorisi beklenmeyeni açıklamaya çalışır. Einstein’a göre matematik gerçekten uzaklaştıkça doğru sonuç verir. Ekonomi için hesaplanamayacak çoklukta değişken olması bizi gerçekliğin uzağındaymışız gibi konumlasa da durum aslında böyle değildir. Amerikan tahvillerinin satışı meselesi Türkiye’yi önemli oranda etkilemektedir.

Satış baskısının temelinde enflasyonda global artış beklenmesi yatmaktadır. Global ölçekte enflasyon beklentisinin ülkemiz ekonomisi için de enflasyon baskısı doğurması beklenir. Çünkü büyük oranda ithalata dayalı bir ekonomi içinde bulunduğumuz gerçektir. Bu etkinin henüz Türkiye’ye ulaşmaması kurdaki manipüle artışlardır. Üstelik kurdaki %10’luk artışın enflasyonda %1’lik  artış sonucu verdiği ekonomimizde global enflasyonist baskının izlenmesi veya ayıklanması güçtür. Kısa vadede olmasa da orta/uzun vadede bu etki ekonomimiz içinde görülecektir. Yatırımları artırmamız gereken bir dönemde enflasyon teşvik unsuru oluşturabilir. Fakat enflasyonun faiz üzerindeki etkisi yatırımlarda ihtiyacımız olan önemde bir artış sağlanmasının önüne geçebilir. Bu nedenle Türkiye’nin alternatif finansman kaynaklarına yönelmesi gerekmektedir. 

Piyasanın referandum sonrası beklediği çıkışın beslenmesi için faizsiz fonların ekonomiye çekilebileceği hukuki alt yapı ile ihraç planları hazırlanmalıdır. Varlık Fonu (TVF) altında kurulacak faizsiz fonlar bu dönemde ekonomimiz için kritik önem taşıyacaktır. İstanbul Finans Merkezi projesi içinde TVF’nin rolünün bu şekilde güçlendirilmesi gerekmektedir. Referandum sonrası döneme hazırlıkların başlaması için kaybedecek zamanımız yoktur.

Veriler Bloomberg’den alınmıştır.