​ALMANYA'DA HÜKÜMET MODELLERİ

Ozan CEYHUN 22 Eyl 2017

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
BM 72. Genel Kurulu sürerken ve aslında tüm dünya da genel kurulla meşgulken Almanya'da seçim propagandaları kızıştı.

BM 72. Genel Kurulu sürerken ve aslında tüm dünya da genel kurulla meşgulken Almanya'da seçim propagandaları kızıştı. Her ne kadar Türkiye ile ilgili beklentilerinde her istediğini yaptıramıyor olsa da Almanya, özellikle İngiltere'nin de artık üyesi olmayacağı AB'nin en önemli ülkelerinden biri. Bu nedenle seçime üç gün kala son kamuoyu yoklamalarını da göz önünde tutarak 25 Eylül 2017 tarihinden itibaren nasıl bir Alman hükümeti ile muhatap olacağımızı ele alalım.

Türkiye-Almanya ilişkisi açısından bakacak olursak seçim atmosferinin de iyice çekilmez hale getirdiği “Türkiye ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a” yönelik algı operasyonlarının 25 Eylül gününden itibaren hangi hükümet kurulursa kurulsun sona ermeyeceği ortada. Ancak bu konuyu seçim sonrası ele almayı tercih ediyorum.

Son kamuoyu yoklamaları aslında son aylarda ortaya çıkan ve netleşen bir geçeği tasdik etmekte. Angela Merkel bu seçimin de kazananı. 25 Eylül 2017 günü şansölye olacağından emin olduğumuz tek isim Merkel. Partisi CDU ve kardeş partisi Bavyeralı CSU her ne kadar dört yıl önceki son seçimde aldıkları sonuca ulaşamasalar da açık ara fark ile mecliste en büyük grup oluyorlar. Aslında oy kaybetmeyip dört yıl önce aldıkları sonuca ulaşabilselerdi belki de SPD ile bir büyük koalisyona ihtiyaç bile duymayıp yeterli koltuk sayısına sahip bir CDU/CSU-FDP koalisyon hükümeti kurabileceklerdi. Şu anda bu ihtimal uzak görünüyor. Ancak olur da seçim aritmetiği izin verirse belki de Almanya için en hayırlı olmaya aday olurdu.

Dört yıl önce yüzde beşlik barajı aşamayıp federal parlamento dışı kalan FDP nerdeyse tüm kamuoyu yoklamalarında yüzde 9'luk bir oy oranı ile kimseyi şaşırtmayacağa benziyor. Bu liberaller için büyük bir başarı.

Seçimin büyük kaybedeni ise AP eski başkanı Martin Schulz ve partisi SPD. Merkel'den şansölyeliği almak iddiasıyla oldukça sansasyonel bir şekilde adaylığını açıklayan ve ilk günlerde kamuoyu yoklamalarında çok yükseklerde gezinen Schulz son haftalarda yerlerde sürünür oldu. SPD'nin oy oranı yüzde 20 ile 23 arasında olacağa benziyor. Bu durumda Martin Schulz bırakın şansölye olmayı eğer Merkel bir sürpriz yapıp da başka bir koalisyona yönelmezse Merkel'in zayıf koalisyon ortağı olarak geleceği parlak olmayan bir büyük koalisyona mahkum olacak.

Evet Merkel'in beklenmedik bir koalisyon kurması rakamlara göre mümkün. Özellikle Almanya'nın en büyük ve zengin eyaletlerinden biri olan Baden Württemberg Eyaleti'nde başarılı bir Yeşiller-CDU Koalisyon Hükümeti hem de Yeşil bir başbakan ile sempati toplamakta. Çok uzun bir süredir CDU/CSU ile Yeşiller'in federal düzeyde iş birliği yapabileceğine yönelik görüşler dile getirilmekte. Buna göre bir CDU/CSU-FDP ve Yeşiller koalisyon hükümeti düşünülmesi mümkün bir model.

Bu seçim sonuçlarına göre Yeşiller'in küçük partiler içinde sonuncu olması bekleniyor olsa da oy oranları %yüzde 7-8 civarında olacağından CDU/CSU ve FDP ile oluşturacakları muhtemel bir hükümetin sandalye sayısı da tatmin edici olacaktır.

Aslında şu anda Merkel çok sıcak bakmadığından ve CSU, Yeşiller ile bir hükümet istemediğinden hatta FDP'ninde bu konuya bakışı olumlu olmadığından belki bu model ilk anda gündeme gelme şansına sahip değil. Ancak eğer olsaydı SPD için belki de daha iyi olurdu. Bu sayede ana muhalefeti üstlenip dört yıl sonra daha güçlü bir dönüş yapabilirdi.

Çünkü 24 Eylül seçiminin asıl galibi aşırı sağcı hatta bir çok sloganı ile “ırkçı” AfD. Şimdiden yüzde 9-12 arası bir sonuç alması beklenen AfD'nin üçüncü meclis grubu pozisyonunu zorlayan tek parti ise Sol Parti. Yeni Almanya açısından bakıldığından ister AfD isterse Sol Parti olsun Almanya'nın geleceğine katkı sunmayacak iki sağ ve sol radikal parti muhtemel bir büyük koalisyona karşı ana muhalefeti oluşturacak ve belki de dört yıl boyunca başarıyla oylarını artıracaklar. Bu da SPD için gerçekten tam bir facia anlamına gelebilir. 

25 Eylül sabahı hangi modelin kesinleşeceği ya da hangi iki rakip modelin hükümeti oluşturmak için çekişeceği konusu netleşmiş olacak.

Yeni Alman Hükümeti'ni zor konular bekliyor. En başta İngiltere'nin ayrılışını organize edecek olan AB ve sorunları ve bu konuyla direkt ilişkili olarak da Türkiye-Almanya ilişkileri konusunda atılacak adımlar hepimizi ilgilendirmekte.

Bu konuları 25 Eylül sonrası ele alacağız.