Daha dün Schulz'lar, Gabriel'ler Türk oyları için nasıl AK Parti peşinden koşuyorlardı! Ne oldu da değiştiler?
Daha dün Schulz'lar, Gabriel'ler Türk oyları için nasıl AK Parti peşinden koşuyorlardı! Ne oldu da değiştiler?
23 Mayıs 2013 tarihinde Alman Sosyal Demokrat Partisi SPD Leipzig'te 150. yaş gününü kutluyordu. Dünyanın dört bir yanından konuklar oradaydı. Sosyalist Enternasyonal üyesi partilerin, kardeş partilerin ve dost olarak tanımlanan partilerin başkanları ya da üst düzey yöneticileri Leipzig'te bu önemli günde misafirdiler. Türkiye'den de misafirler vardı. AK Parti Başkan Yardımcısı Mevlüt Çavuşoğlu (günümüzün Türkiye Dış İşleri Bakanı) protokolde diğer konuklarla birlikte yerini almıştı. Yalnız değildi. Uzun yıllar Türkiye'nin Gençlik ve Spor Bakanı olan Akif Çağatay Kılıç'ta o tarihte AK Parti'yi temsilen 150. yıl kutlamasındaydı.
Türkiye'den AK Parti temsilcilerinin SPD'nin konuğu olduğu bu davet bir istisna da değildi.
SPD ve SPD'ye yakın kuruluşların bir çok davetine katılmaktaydı o yıllarda AK Parti temsilcileri. Mevlüt Çavuşoğlu ve Akif Çağatay Kılıç defalarda Berlin'de SPD merkezi olan Willy Brandt Haus'ta SPD yöneticileriyle bir araya geldiler. Sadece onlar da değil aralarında Türkiye'nin eski AB Bakanı Egemen Bağış'ın da olduğu bir çok AK Partili bakan ve politikacı SPD'li muhatapları ile çok yakın ilişki halindeydiler.
Tüm bu ilişkiler zaten normal olanıydı. AK Partili politikacılar tüm diğer ülkelerde olduğu gibi Almanya'da da Türkiye konusunda samimi olduğuna inandıkları parti ve politikacılarla yakın ilişkiye sahiptiler.
SPD için de bu yakın ilişkiler çok değerliydi. Türkiye kökenli seçmenlerin bu sayede SPD'yi seçmesi sağlanıyordu. SPD'li politikacılar bu nedenle AK Partili politikacılar ve AK Parti Hükümeti mensupları ile Almanya ya da Türkiye'de bir araya geldiklerinde bu buluşmaların en samimi gözüken fotoğraflarının özellikle Almanya'da yayınlanan Türkçe gazetelerde çıkmasına çok değer vermekteydiler.
Aralarında günümüz Şansölye adayı ve yeni SPD Başkanı Martin Schulz'un ya da SPD eski Başkanı ve günümüz Alman Dış İşleri Bakanı Sigmar Gabriel'in de olduğu çok sayıda SPD'li politikacının hem Almanya hem de Türkiye'de defalarca bir araya geldikleri AK Partili politikacılarla ne kadar yakın ilişkiler kurmuş olduklarının bizzat şahidi olarak tüm bunları da her zaman çok normal ve doğru buldum.
Bugün AK Parti hakkında en ağır sözleri dile getirerek konuşanların uzun yıllar boyunca “AK Parti bize CHP'den daha yakın” dediklerini iyi hatırlıyorum. Hatta bazı SPD'li politikacıların AK Partili bir eski bakan ile “AK Parti'nin aslında Sosyalist Enternasyonel'e CHP'den daha çok yakışacağına” kadar varan sohbetleri bilirim.
SPD ve bir miktar da Yeşiller uzun yıllar AK Parti ile yakın ilişkiler içinde olduklarını Türkiye kökenli seçmenlere yansıtmak için neredeyse birbirleri ile yarıştılar. Bu gayet normal ve “legitim” bir durum zaten.
AK Parti, SPD ile olan yakın ilişkisini Türkiye için gerçekleştirirken Türkiye'de seçmenden bu nedenle tek bir oy fazla almadı. Buna karşın SPD yıllarca AK Parti ile olan yakın ilişkisi sayesinde Türkiye kökenli seçmenlerin büyük bir çoğunluğunu aldı ve bu durumdan hiç mi hiç rahatsız olmadı.
Hatta Almanya'da bazı kesimler hep “Türkiye kökenli seçmen Türkiye'de AK Parti'yi ve Almanya'da SPD'yi seçiyor” diye konu bile yaptılar. Evet öyleydi gerçekten de!
Bu durumdan dolayı ne Sigmar Gabriel'in ne Martin Schulz'un ve bugün çok konuşan diğer SPD'li politikacılar AK Parti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a “iç işlerimize karışmayın” ya da “seçmene SPD'yi seçin demeyin” diye protesto ettiklerini hiç yaşamadık. Hiç rahatsız olmadılar. Keyifleri yerindeydi.
AK Parti o günden bugüne hiç değişmedi. Ancak Almanya'da en başta SPD olmak üzere geçmişte AK Parti'ye “dost parti” diyenlerin Türkiye'ye bakışları değişti. Türkiye çok daha demokratikleştiği halde aynı zamanda bulunduğu coğrafyada bağımsızlaştıkça ve güçlendikçe Türkiye'den rahatsız olunmaya başlandı ve bugüne geldik.
Son yıllarda neredeyse Türkiye'de gerçekleşen her seçimde AK Parti'ye muhalif her partiyi ve grubu hem Almanya'da hem de Türkiye'de her türlü olanaklarını seferber ederek destekleyenlerin başında da SPD gelmekte. Marjinal parti ve gruplara bile çeşitli yollardan büyük destek verilmekte.
Nedense bunlar Türkiye'nin iç işlerine karışmak olarak görülmedi hiç bir zaman.
Ancak ne zaman Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan “Türkiye karşıtlığı yapan partilere oy vermeyin” dedi işte o zaman kıyamet koptu. İlginçtir en başta Sigmar Gabriel ve Martin Schulz bağırıp, çağırmaktalar.
Oysa onların en sessiz olması gerekmez mi?
Yıllarca Almanya'daki seçimlerde AK Parti desteği ile Türkiye kökenli seçmenin büyük desteğini alırken “iç işlerimize müdahale var” demeyi akıllarından bile geçirmeyenler şimdi “SPD'yi seçmeyin” dediği için Recep Tayyip Erdoğan hakkında demediklerini bırakmıyorlar!
Çok yazık!
Bu mu dürüst politika?
Bu duruma bizzat şahit olmuş olmak beni çok üzüyor. Oysa Almanya bir çok konuda güzel bir örnek olabilirdi. Özellikle Alman sosyal demokratları 150 yıllık tarihleri düşünüldüğünde bugünkü demeçleri ile Türkiye kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yaratmaktalar.