​ALEMİN AYNASINDAN

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Her meşrepten insanlarla doldu Üsküdar sahili.

Her meşrepten insanlarla doldu Üsküdar sahili. Çocuklarına tutunan yaşlılar, el ele yürüyen gençler, oynayan çocuklar, eşsiz boğaz manzarasını tamamlıyor. Arkada güneş, ön tarafta onu örtme yarışına giren envai renk tonlarıyla bulutlar. Ve her damlasında rahmet taşıyan dingin bir yağmur. Bir yanda tüm haşmetiyle Milattan öncesinden bugüne tanıklık yapan Kız Kulesi, diğer yanda Sarayburnu’nun sunduğu doyumsuz İstanbul resmi. Çevredeki her ağacın, her dalın ve dahi her yaprağın rengi farklı. Bir renk cümbüşü misali turuncunun, kırmızının, yeşilin bütün tonları bir arada. Kavgasız, gürültüsüz, çekişmesiz bir deveran içinde âlem. Ve âlemin içinde âlemler.

Ruh Hakikatimize Yolculuk

Sahil yolu, yürüyenlere yetmiyor belli ki. Kalabalığın içinde ama yalnız insanlar, ruh hakikatinin peşinden yürüyorlar sanki. Herkesin amacı farklı ama yan yana bedenlerin uzaklaşan gönüllerini yakınlaştırmak, bir ve beraber tutmak, herkesin ortak derdi.       

Çoğu yabancı isimleriyle dikkat çeken, kıraathaneden dönme kafelerde çaylar yudumlanırken masaların çoğunda başlıca gündem; ya ülkenin siyaseti ya da insanın çıkmazı. 

İşte yıllardır psikolojinin penceresinden anlatmaya çalıştığımız da bu. İnsanın kendi ruh hakikatine doğru yolculuğa çıkması, yolda olması, en azından bir yol arayışında olması kaçınılmazdır. Kalbin hakikat dilinden uzak, çoğu renksiz, gereksiz, sığ ve aşırılıklarla dolu gündelik hayatın gelgitlerini aşıp insan olmanın sırrına yönelmekten söz ediyoruz. Zira benlikten kurtulursak sıradan bir beşer olmaktan insan olmaya yükselebiliriz. Bunun için bazen kendi tenhalığına çekilmeli insan, tüm yetileriyle yeniden ve bir daha yönelmeli kendisini saran âlemin fısıltılarına. O zaman âlemin her zerresi, beşere insanı hatırlatır ve anlatır da insanı kendine döndürür. 

Silah, Para ve Sanal Güç Lobileri

Dünyanın sorunu; her geçen gün insan olmaktan biraz daha uzaklaşmamız değil midir? Kendi değerlerine hızla yabancılaşan, yoğun ruh sağlığı sorunlarıyla uğraşan, yuva sıcaklığını hızla yitiren, kendi ahlakı ve değerlerinden uzaklaşan ve hızla sanal dünyanın esiri olan günümüz insanının en büyük derdi kendi hakikatinden uzaklaşması değil midir? Bunca zenginliğe rağmen yaşanan açlıklar, maddi amaçlar için adı koyulmadan sürdürülen savaşlar, insanların ve toplumların onurunu hiçe sayan ve geleceklerini karartan oldubittiler… Bütün bunlar, devletleri yönlendiren güce erişen, insandan uzaklaşmış, gönlü madde için çarpan silah, para ve sanal güç lobilerinin eseri değil midir? İnsanı böylesine kendinden uzaklaştıran güçlere rağmen kendi gerçeğiyle buluşup hakkı bilenler, haksızlık yapar mı?

Mademki bildiğimiz gerçekler bizi mutlu etmiyor o halde bir mürşidin rehberliğinde kendi gerçeğimize yeni anlamlar yüklemek zorundayız. Zira insan makamına erişmek her yiğidin harcı değildir. Çünkü âlemdeki her zerre, kendi hakkına razı ve çevresiyle uyum içindedir. Ama insan, çoğu zaman hakkına razı değildir de haddini aşmanın peşindedir. Bunun için, fert, aile ve toplum düzeyinde aktif bir çabaya ihtiyaç vardır. Önce sevgiyi nakşetmeliyiz zira sevginin ekildiği gönüller, aşk meyvesi verir.

Top Ateşi Altında

Aile içi şiddetin, mavi balina benzeri oyunlarla ölüme gidenlerin, kadına ve çocuklara yönelik şiddetin özünde; kendisiyle hemhal olamayan, dünyaya farklı bir açıyla bakamayan kısacası kalpleri sevgiye kapalı insanların olduğu gün gibi açık değil midir? Âlemin aynasından kendisini seyre dalamayan beşer, insan olma yolculuğunda eksik kalır. 

Adeta yoğun bir top ateşi altında olan toplumumuzun ve insanımızın; her türlü akına karşı, insani değerleri yüceltip daha çok insan olarak, inadına mazlumların sesi olarak mücadele vermesi zorunludur. Bu mücadelenin başlıca gündemleri arasında; bu topluma has ahlak, inanç ve kültürün, her türlü aşırılıktan sakınarak yaşatılması, adaletin ve bilimsel düşüncenin ileri düzeyde yerleştirilmesinin yer aldığı unutulmamalıdır. Aynı bahçenin ağaçları misali, vatan bahçesine meyveler verebilmeliyiz. Bunun için dar ufukları, kısır çekişmeleri aşmamız, insan olarak kendimizi nazara vermemiz, varsa eksiklerimizi giderecek bir insani davranışa talip olmamız önemlidir. Çünkü insan düzelirse dünya düzelecektir.