Vakıf Katılım web

AK PARTİ'YE UYARI VERMEK İSTEYENLER

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Hâlis bir niyetle ama bu uygunsuz zamanda AK Parti'nin kulağını çekip uyarmak isteyenler, acaba yolsuzluk konusundaki söylentilerin ayyuka çıkmış olduğu CHP belediyeleri için ne düşünüyorlar?

Önce şu tespiti yapayım. AK Parti, kusursuz ve lâyüsel değildir. Her parti gibi hatâları, yanlışları, günahları elbette vardır. Her şeyden önce, insan faktörünün hat safhada olduğu siyâsî bir kuruluştur. Cumhuriyet târihinde hiçbir siyâsî partiye nasip olmamış uzun iktidâr, AK Parti’ye nasip olmuştur. AK Parti iktidârını onca darbe girişimi, kumpas ve kardeş ihânetine rağmen devam ettirebilmiş ve devam ettirmektedir. AK Parti’nin bu gücü sebebiyle, birçok menfaatperestin uğrak yeri olması da kaçınılmazdır.

AK Parti üyesi değilim, ama AK Parti’ye oy veriyorum. 24 Haziran seçimlerinde de her iki sandıkta yine AK Parti’ye oy vereceğim. Ancak AK Parti seçmenlerinden bâzılarında, Cumhur İttifakı’nın sağladığı alan genişlemesi ve koalisyon ihtimâlinin olmaması sebebiyle, AK Parti’nin kulağını çekip uyarma hevesi olduğu görülmektedir. Bunu da Cumhurbaşkanlığı sandığında Recep Tayyip Erdoğan’a oy verip, milletvekili sandığında MHP’ye vererek yapacaklarını söylüyorlar. Bu uyarıyı vermenin sebebini de AK Parti belediyelerindeki olumsuzluklar olarak gösteriyorlar. Elbette MHP, oy verilmeyecek bir parti değildir, ama AK Parti’nin yedeği değildir ve AK Parti’ye uyarı vermek için kullanılmamalıdır.

Ben, bu tavrı takınacağını söyleyenlere şunu söylüyorum: “Belediyelerin hesâbını Mart 2019’daki yerel seçimlerde sorarsınız.”

Hesapları karıştırmamak lâzım. Aksi takdirde yürütmenin başının eli zayıflar. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, yürütme erki koalisyon belâsından kurtuldu. Ancak yasama erkinin desteğine daha çok ihtiyâcı var. Eskiden Türkiye’nin önüne koalisyon ile konulan engel, şimdi zayıf Meclis yapısı ile konulmak isteniyor. Yürütme erkinde güçlü, ama yasama erkinde zayıf bir hükûmet, Cumhur İttifâkı’nın rûhuna aykırıdır.

Bu çelişkili durum, CHP’nin başını çektiği ve “çatı aday” bulamayan tarafın elini güçlendirir. Zâten “diktatör” çamurunu aktıkları Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığındaki hükûmetini çalışmaz hâle getirmek istiyorlar. Burada asıl hedef de, cumhurbaşkanlığı yetkisini kullanarak Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis’i fes etmesine ve birinci dönemini mümkün olduğu kadar kısa sürmesine sebep olmaktır. Yâni yine ve yeni bir seçim süreci, yine döviz-enflasyon dalgalanmaları, yatırımların yavaşlaması, vb. sonuçlar. Memleketin hayrına kıllarını kıpırdanmayan bu kesimin kuracağı tuzak olarak benim aklıma gelen en mâsum(!) plân budur.

Hâlis bir niyetle ama bu uygunsuz zamanda AK Parti’nin kulağını çekip uyarmak isteyenler, acaba yolsuzluk konusundaki söylentilerin ayyuka çıkmış olduğu CHP belediyeleri için ne düşünüyorlar? CHP tabanı, hiçbir icraat yapmamasına rağmen partilerine hiç böyle bir tavır takındılar mı? Takınmış olsalar bile, şartlar bu kadar kritik miydi? Tek istedikleri sayın Cumhurbaşkanımızın gitmesi olan bu tayfanın, maazallah milletvekili sayısı artarsa, kulak çekme hevesindekilerin başı göğe erecek mi?

Aklımızı Başımıza Alalım

AK Parti’nin kulağının çekilmesi gereken noktalar var. Ama bunun ne yeri ne de zamânı 24 Haziran değildir. Eğer bu kulak çekmeyi “racon kesmeye” benzetirsek, arkasında güçlü bir yasama erki olduğunda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, raconun âlâsını kesecek ve AK Parti’de gerekli kulakları çekecektir.

“Çatı İttifakı”nın 24 Haziran seçimlerine karşı takındıkları gevşek ve lakayt tavır gösteriyor ki, cumhurbaşkanlığında yenilgiyi kabul ettiler. Kendi parti içi hesaplaşmaların ve Meclis aritmetiğinde “milletin önüne takoz olacak” hâle gelmenin hesâbını yapıyorlar. “Erdoğansız AK Parti” projesinde başarılı olamayanlar şimdi “AK Partisiz Erdoğan” plânı üzerinde çalışıyorlar.

15 Temmuz’un henüz ikinci yıldönümü olmadan yapılacak bir seçimden bahsediyorum.  4 Nisan 2018 târihinde yine bu köşede yazdığım gibi, henüz “16 Temmuz olmadı”. Eğer 25 Haziran 2018 sabahına, 16 Temmuz 2016 sabâhına ulaştığımız gibi ulaşmak ve “Gerçek 16 Temmuz” olmasını istiyorsak, yapacağımız her hareketin yerini ve zamânını iyi hesaplamalıyız. 15 Temmuz 2016 Cuma gecesi meydanlardaki ruh, 24 Haziran 2018 Pazar günü sandıkta da gösterilmelidir.

Twitter da Karşı Tarafta

Geçen hafta içinde sosyal medyada yapılan “Tamam” kampanyasına katılım oranları, seçim sürecinde ülkemizi hedef alan tehdidin büyüklüğünü ve bu tehdidin geldiği yönleri göstermektedir. Recep Tayyip Erdoğan karşıtı bu kampanya demokratik bir ifade özgürlüğü olarak görülebilir. Ancak bu kampanyaya katılımda Türkiye yüzde 44 paya sâhipken, ABD’nin payı yüzde 21’dir. Bu, “Okyanus ötesi” güçlerin hâlâ çok faal olduğunu göstermektedir. Bu ihânet şebekesinin etkisi ABD ile sınırla değildir. “Tamam” kampanyasına Brezilya, İngiltere ve Filipinler’den ABD’deki orana yakın oranlarda destek gelmiştir. Ayrıca Cumhur İttifâkı’nın yine Twitter’da başlattığı “Devam” kampanyası milyon sınırı aşmış, fakat Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen bu kampanya Twitter tarafından iptal edilmiştir. Bu gayri demokratik müdahale de, meselenin sâdece bir cumhurbaşkanlığı seçimi olmadığının delilidir.

Hem yerel hem de küresel boyutta oynanan oyun bunca delilleriyle ortadayken, hâlâ AK Parti’ye bir uyarı vermek lâzım, deyip milletvekili sandığında AK Parti’ye oy vermemek aslında “Reis sevgisi”ni onun canını acıtarak göstermek demektir. Tabi buna sevgi, denirse!