AJDA'NIN REKLAM FİLMİ TAM PUAN ALDI

Micheal KUYUCU 31 Oca 2020

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Ergül Mobilya 2020 yılında yapacağı reklam kampanyasının yüzü olarak Ajda Pekkan'ı seçti.

Reklamlarda ünlü kullanımı ile ilgili sık sık araştırmalar yapıyor çok da yazı yazıyorum. Reklamcıların ve markaların neye göre hangi kriterlere göre reklamlarında ünlüleri kullandığını ciddi ciddi bazen anlamıyorum. Hülya Avşar’ın yatak reklamı,  Sıla’nın telefon reklamlarında seçilen ünlüler ile marka ve ürünler arasında uyumsuzluk vardı.

Bunun aksine iyi örnekler de var. Bunlardan bir tanesi de şu sıralarda televizyon kanallarında sık sık gördüğümüz Ajda Pekkan’ın reklamı. Ergül Mobilya 2020 yılında yapacağı reklam kampanyasının yüzü olarak Ajda Pekkan’ı seçti. İddialara göre Ajda Pekkan bu reklam karşılığı 4 milyon lira aldı. İyi para ama sonuçta Ajda Pekkan. Sıla da aynı parayı almıştı telefon reklamında. Ergül Mobilya reklam kampanyasında hemen hemen herkesin bildiği alaturka klasiği “Yıldızların Altında” adı şarkının melodisini reklam jingle’ı olarak kullandı Ajda şarkıyı seslendirdi, buna ek olarak reklamda da rol aldı. Reklamdaki hikaye çok güzel kurgulanmış. Slogan olarak “Yeni neslin seçimi” diyor. Sonra Ajda Pekkan çıkıyor ve “Sadece yeni neslin seçimi değil, “yeni nesil hissedenlerin de seçimi” diyor. Böyle bir slogan da tam Ajda Pekkan’a uyar. Reklamda verilen mesaj ile reklam yüzü yüzde yüz uyumlu. Ajda Pekkan da yaşlandıkça ruhu genç olduğu için gençleşen bir kişi, marka da kendisini öyle anlatmaya çalışıyor. Böyle olunca reklam bittiğinde hafif gülümsetme de yaratıyor insanda. Hep kötüyü eleştirecek değiliz güzeli de övmemiz lazım. Ajda Pekkan’ın reklamı bence çok iyi olmuş, ajansını ve markayı kutlarım.

Televizyon kanallarının değeri düşecek

Teknoloji aşığı bir CEO, Ali Güven’le bir röportaj yaptım. Bilgisayar mühendisliği konusunda eğitim alan ilk nesilden Güven, dijitalleşmenin tüm evrelerini yaşamış. TV Kanallarından açıldı laf, ikimizde aynı konuda buluştuk: “Televizyon artık bitiyor!” Ali Güven bana: “Televizyonculuk hızla dijital dönüşümle dijitale doğru gidiyor. Dünyadaki rakamlara baktığımız zaman içerik üreten herkesin dijital içerik ürettiğini görüyoruz. Telekomünikasyon teknolojilerinin şu anki bir numaralı kazanç kaynağının video olduğunu görüyoruz. Televizyonculukta tamamıyla bizim internet veya telekomünikasyon teknolojileri üzerinde seyredeceğimiz bir medyaya doğru gidiyor. Televizyon cihazları kalacak. Ben onları dev bir tablet olarak adlandırıyorum. İleride kanal diye bir şey kalmayacak. ‘Artık istediğim şeyi isteğim zaman izleyeyim’ görüşü hakim olacak.” dedi.

Özetle geleneksel televizyon kanallarının değeri zamanla düşecek. Bugün patronları TV 8 ve  Star TV için 400 milyon dolarlık bir fiyat biçti. Ama bu kanallara bu parayı veren olmadı. Kanal sahipleri fiyatı düşürmediler.

Gelecekte bu televizyon kanallarının fiyatı çok düşecek. Yani o kanalın frekansına para vermek istemeyecek hiç kimse. Çünkü bugünün gençleri nerdeyse hiç televizyon izlemiyor. Her şeylerini dijital olarak yapıyor. Bu televizyon kanallarının  bir de NETFLIX adında koca bir rakibi var. Bu televizyon kanallarının frekans değeri gitgide düşecek. Peki ne kalacak? Markalar kalacak. Bunu da en iyi dijitalleşen yapabilecek. Markaya para verecek yatırımcı. TV’ler buna hazır mı peki? Şu an için ben hazır olduklarını düşünmüyorum, çünkü bu kanallar dijitalleşmelerini bile geleneksel kafada yapıyorlar. Onun için gelecekte ilginç bir televizyon piyasası göreceğiz.

Zeynep Bastık bu kez kendi şarkısını seslendirdi

Bu kızı yakından inceliyorum, çok ilginç bir hikayesi var. Dijital dünyayı kullanarak adını duyurdu. Bugüne kadar uygulanan en farklı pazarlama stratejisi uygulandı. Onun hakkında ileride detaylı bir yazı yazacağım, şimdilik bir bilgi vereyim. Mustafa Sandal ile “Mod” adlı şarkıda düet yapmıştı, şarkı çok ”vouu” etkisi yaratmadı, ben şahsen şarkıyı beğendim, sempatik bir şarkıydı.

Şimdi Zeynep Bastık “Çukur” adında bir şarkı ile tek başına şarkı söylüyor. Planlama güzel, ana akım medyaya Mustafa Sandal gibi bir isimle çıkıp sonra da tek başına yoluna devam etmek akıllıca. Şarkının adı da akıllıca seçilmiş: “Çukur”. Herkes “Çukur” adlı diziyi düşündü, şimdilik alakası yok ama bence şarkı her an dizide kullanılabilir.

Bu ara Zeynep Bastık seslendirdiği şarkıyı kendisi yazmış. Zeynep Bastık iyi gidiyor, epey eksiği var, onları toparlarsa ve aynı sabırla yatırımlara devam ederse yürür. Zeynep şimdilik arkasına aldığı nişanlısının gücü ile yürüyor,  daha iyiye gider mi, bence kızda bir sorun yok, stratejide eksikler var. Onlar da toparlanırsa proje ilerler. Çukur güzel bir şarkı dinlemenizi tavsiye ediyorum.

Deprem yardımlarının düşündürdükleri

Geçtiğimiz cuma günü ülkemizde büyük bir felaket yaşandı. Gelecekte Elazığ depremi olarak anılacak bir deprem yaşadık. Üzüldük, kahrolduk hepimiz. Ne güzel ki Türk halkı her zaman ki gibi kenetlendi ve depremden zarar görenlere destek oldu. Bu süreçte sosyal medyada deprem üzerinden siyaset yapanlardan tutunda deprem için yardım toplayanların yaptığı artistik “yardım bilgilendirmeleri” ne kadar pek çok şeye şahit oldum ve üzüldüm.

Deprem üzerinden kutuplaşmanın tetiklenmesi ve insanları politik yorumlar yapması çok iğrenç. Bu gösteriyor ki özellikle Twitter denen o aptal mecra bir kin ve nefret yuvası olmuş. İki kutup yine birbirine daldı. Deprem kullanılarak siyaset yapıldı. Bu bana neyi gösterdi biliyor musunuz? Bu kutuplaşmayı tetikleyen trojanların niyeti gerçekten de kötü. Bunlar felaketleri bile kullanarak siyaset yaparak toplumu bölmeye çalışıyor. Bu gelecek adına sıkıntı.

Yardımın reklamı olur mu?

İkinci beni şaşırtan konu deprem için yapılan yardım ve dayanışma etkinliklerinde ünlülerin yaptıkları yardımları havalı havalı kamuoyuna açıklaması ve bunların gazetelerde çarşaf çarşaf yazılması oldu. Bilmiyorum ama bana garip geldi. Garip gelen ne biliyor musunuz? Benim kitabımda yapılan yardım gizlidir, bunun reklamı olmaz. O zaman bu yardımdan çıkar. Ama özellikle ünlülerimiz bu yaptıkları yardımları biraz da hava basmak ve kendilerini göstermek için yaptılar gibi geldi. Mesela bir ünlü bile çıkıp ben yardım ettim ama tutarını söylemek istemiyorum demedi. Herkes konuştu, bazıları sosyal medyada yaptığı yardımları bile paylaştı. Bunlardan bana en ilginç geleni Demet Akalın ve Beyaz oldu. Demet, Instagram hesabından “Ben kamyonetimi tuttum. Uyuyan dostların canı sağ olsun" şeklinde bir ileti yazıp yolladığı yardımın fotoğrafını paylaşmış. Beyaz ise para yardımı yapmak yerine bir gösterisinin gelirini bağışladı. İkisi de bana çok garip geldi. Beni öldürseniz yaptığım yardımı göstermem. Hele zenginlik içinde yüzerken para yardımı yapmak yerine gelecekte kazanılacak bir parayı bağışlamam. Ticaret mi yapıyorsun kardeşim diye sorarlar adama. Gelecekte yapacağın bir etkinliğin parasını bağışlamak ne demek ya! İkisi de reklam kokuyor. İkisi de şaşırtıcı. Ne diyeyim,  bizim ülkenin de starları da böyle...

Polis Radyosu 68. yaşında

Geçtiğimiz günlerde Polis Radyosu 68. yaşını kutladı. Kamu yayıncılığı adına çok önemli işlere imza atan ve Türkiye’nin en eski radyolarından biri olan Polis Radyosu için yapılan kutlamaya İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve pek çok önemli siyaset adamı ve sanatçı katıldı.

Polis Radyosu seksenlerde TRT’nin yasakladığı Arabesk müziğini bize sunan tek radyoydu. O dönem inanılmaz dinleniyordu adeta bir ekoldu. Son yıllarda biraz unutuldu. Yeni nesil bu radyodan habersiz. Oysa bu radyo çok önemli bir radyodur. Bu radyoya biraz yatırım yapılsın, biraz çeki düzen verilsin ve eski gücüne getirilsin, yazıktır, günahtır. Eskiden Polis Radyosu dendi mi yer gök inlerdi, şimdi radyonun nerdeyse ismi unutuldu. Yeni ve renkli takviyeler yapılsın, projelerle adını duyursun. Biraz üstündeki miskinliği atsın. Kutlamanın olduğu geceye katılan Yusuf Güney polis radyosunda haftada bir gün radyo programı yapacağını açıkladı. Bunun gibi renkli atraksiyonlar yapılsın, çocukluğumuzun Polis Radyosu geri gelsin. Radyoyu unutanlar için hatırlatayım İstanbul’da 94.1 , Ankara’da 95.5 , İzmir’de 96.7 Fm frekansından çıkan Polis Radyosu 81 merkezde yayın yapıyor. Nerdeyse Türkiye’nin tamamına erişimi var. Geriye ne kaldı? Bu erişimi rekabete çevirmek.