Vakıf Katılım web

AİDİYET DUYGULARIYLA "TÜRKİYE MİLLİYETÇİLİĞİ" LAZIM BİZE

Yaşar İÇEN 15 Kas 2020

Yaşar İÇEN
Tüm Yazıları
Geçtiğimiz akşam bu cümleyi paylaştım sosyal medya üzerinden.

“Güçlü Türkiye için, Türk Milliyetçiliği söylemlerini Türkiye Milliyetçiliği ile güncellemek gerekiyor...”

Geçtiğimiz akşam bu cümleyi paylaştım sosyal medya üzerinden. Ve gördüm ki doğudan batıya kuzeyden güneye aslında herkesin yüreğindeki duygular da benimle aynı fikirdeymiş! Sadece duygu ve düşüncelerin dışa vurulmasında benim şifre çözücü cümlelerime ihtiyaçları varmış o kadar...
Evet “AİDİYET duygularıyla Türkiye Milliyetçiliğine” ihtiyacımız var sadece! Herkesin dili, dini, kültürü kendine geçmişiyle geleceğiyle tüm bağları vatanına olmalı...
Her mecrada yeri geldiğinde ‘ben Türkiye Vatandaşı bir Kürt kadınıyım” diyorum gururla. Ama buraya lütfen dikkat; yeri geldiğinde!
İki de bir çıkıp ‘ben iyi ki Kürt kadınıyım, yaşasın Kürtler, en büyük Kürtler’ dersem ya da tüm söylemlerimi ve tüm icraatlarımı bu cümlelerin gölgesinde yaparsam bir süre sonra bırakın benimle aynı kültürden olmayanları benimle aynı kültürden olanlar bile ‘de yeter get öteye’ derler... Ki üzerinde soy alıp soy verdiğimiz Anadolu toprağı geçmişten bu yana göç yollarının merkezi oldu. Halâ da öyle. Nice kültür geldi geçti Anadolu’dan nicesi de aşık oldu bu cennet topraklara ve gitmedi kaldı! Bu sebepten hepimiz birlikte varız bu vatanda...
Hele ki dünya yeni bir yörüngeye oturtulmaya çalışılıyorken hiç gerek yok kelimeler üzerinden ayrışmaya! Tam aksine Mevlana cümleleriyle; “Gel ne olursan ol yine gel. İster kafir,i ster mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...” demelere doymamak gerekiyor.
‘İnsani vasıflarıyla, sevgisiyle, saygısıyla, emeğiyle, aidiyet hisleriyle Türkiye sınırları içinde yaşayan her vatandaşımız bizdendir’ demek gerekiyor ve bu kadar net bakmak gerekiyor olaya.
Şimdi düşünelim Türkiye sınırları içerisinde milyonlarca Kürt var ve ‘Türk Milliyetçiliği’ üzerinden yapılan her söylem onların yüreğinde nasıl bir etki yaratır!
Dünya siyasetiyle birlikte Türkiye siyaseti de son yıllarda neden sınıfta kaldı biliyor musunuz? Söylemler sosyal hayatı ve sokaktaki vatandaşın yüreğini, zihnini, mantığını, duygularını yakalayamadığı için! Siyasiler yirmi otuz yıl önceki mantık ile kürsülerden ve ekranlardan konuştukça karşılarında dinleyen kitleler eridi gitti zamanla! Çünkü dünya eskisi gibi değil! İletişim ve ulaşım ağları yaygınlaştıkça talepler değişti, ülke vatandaşları tek kökenden çıkıp ‘mix vatandaş’ formatına geçti... Gelinler, damatlar, yengeler, enişteler, torunlar, komşular ve daha niceleriyle hepimiz mix olduk... Durum böyleyken benim Kürtlüğüm bana, senin Türklüğün sana, Lazın Lazlığı kendisine kaldı... Bu sebepten siyasi ve idari söylemler de acilen güncellenmeli!
Misal içime sinmeyen birkaç cümleyi hemen buradan bir kez daha zikredeyim. Kürtlere yönelik her söylemde ‘Kürt kardeşlerim, biz aslında kardeşiz, Kürtler de bizdendir’ ve türevi tasvirler tahmin dahi edemeyeceğiniz oranda ters tepiyor zihinlerde ve yüreklerde!
Bu cümleleri her işittiğimde aklıma hemen şu geliyor; “Kaynaşmamıza dair halâ bir yerde bir sorun var ki ısrarla üzerimize dair vurgular yapılıyor..”
Ya da Doğu ve Güneydoğu illerine gelen siyasiler ve bürokratlar sempatik görünme adına ille de Kürtçe bir şeyler söyleme ihtiyacı duyuyor? Peki aynı siyasiler ve bürokratlar Karadeniz’e gidince Lazca bir şeyler söyleme ihtiyacı neden duymuyor? Enteresan değil mi? Unutulmasın ki ben ve benim gibi milyonların zihninde ‘biz aslında kardeşiz’ vurgusu yerine ‘hepimiz bu ülkenin eşit şartlarda vatandaşları ve vazgeçilmez temel taşlarıyız’ mantığı var... Annemden babamdan doğan benim kardeşimdir mantığını güdüyor modern insan anlayacağınız. Bu sebepten koy verin gitsin bizi tıpkı herkes gibi diyor tüm kültürler...
Milliyetçilik üzerinden yapılan söylemler milyonları üzüp kırmakla birlikte terör örgütlerinin ve uluslararası komploların da ekmeğine yağları sürüyor hem de en halis tereyağından... Ki onlarca yıldır mücadele ettiğimiz terör örgütleri bu kadar zayıflamışken tek ihtiyacımız olan ‘Aidiyet hisleriyle Türkiye Milliyetçiliği’ çatısında toplanmak..