​AHMET HAKAN'A GÖRE "TİPİK BİR MÜSLÜMAN" NASIL OLUYORMUŞ, GÖRDÜK!

Ekin GÜN 18 Ağu 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Evvel zaman içinde CNN Türk ekranlarında Ahmet Hakan'ın "Tarafsız Bölge" programında İlber Ortaylı Fatih Sultan Mehmet'i anlatıyor.

Evvel zaman içinde CNN Türk ekranlarında Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programında İlber Ortaylı Fatih Sultan Mehmet’i anlatıyor.

***

Ortaylı, Fatih’in Arapça, Farsça ve İtalyanca bildiğinden, İlyada’yı okuduğundan, Yunanca konuştuğundan, resim çalıştığından bahsediyor. Ahmet Hakan hemen söze atlıyor “Batı’ya açık yani” diyor, Ortaylı da “ne Batı’sı dünyaya açık” diye cevap veriyor. Asıl dananın kuyruğu bu cümleden sonra kopuyor. Ortaylı’nın “Türkiye’de şuan böyle bir adam var mı?” sorusuna Ahmet Hakan önce “yok” diyor, ardından “anlattıklarınızdan tipik bir Müslüman portresi çıkmıyor” diye cümleyi bağlıyor. İlber Ortaylı ise “asıl Müslüman’ın portresi böyle olur” diyerekten harika bir kapak pardon cevap veriyor.

***

Ahmet Hakan’ın ağzından çıkan o cümle bilinçaltının bir dışavurumu mu ya da Nişantaşı’nın havasını fazla solumaktan kaynaklı düşünceleri mi tabi bilemiyoruz.

Ama Ahmet Hakan’a göre “tipik bir Müslüman’ın”, “Arapça, Farsça, İtalyanca bilemeyeceğini, Yunanca konuşamayacağını, resimle ilgilenemeyeceğini, İlyada’yı okumayacağını” çok net bir şekilde anlıyoruz. Nişantaşı, Etiler ve Bebek sakinlerinin sözcülüğüne soyunan Ahmet Hakan’ın aşağılayıcı ve küçümseyici sözlerini sizlerin takdirine bırakıyorum.

Benim anlatmak istediğim mesele ise başka…

Türkiye’de Ahmet Hakan’ın cümlesine benzer ifadeleri “sekülerlerden” ve “laiklerden” çokça duyuyoruz. Onların zihniyet dünyasına göre Müslümanlar “cahil, sanattan ve edebiyattan uzak” olarak lanse ediliyor. Oysa asıl cahillik Müslümanları böyle bir kategorizasyon içerisine sokarak kendi zihin dünyalarının tahakkümü altında onları bir şekilde aşağılayıp ezmek!

Çağdaşlığı, medeniyeti şeklen olarak ele alanların bu zehirlenmeyi yaşadığını söyleyebiliriz. Oysa bu zehirlenmeyi yaşayanların düşünce altyapısına baktığımızda totaliterliği ve cahilliği görebiliyoruz. Amansız bir cahillik bu… Okumuş cahillik! Kendi fikirleri dışında herkesi hor gören, insanları giyimiyle değerlendiren, kendisinin düşüncesi dışındaki her fikri ezme amacı güden bir cahillik. Ve hatta zorbalık!

Oysa Türkiye’de yaşayan Müslüman kitlenin özgürlükçülüğünü sekülerlere göre daha fazla görebiliyor, değişim taleplerinin Türkiye’ye çağ atlattığına günlük yaşantımızda net bir şekilde rastlayabiliyoruz.

***

Özetle… Ahmet Hakan’ın bahsettiği o aşağılayıcı sözler kendisini bağlar ama halt ettiğini söylemekte bizim hakkımız.

Türkiye’deki Müslümanların özgürlükçülüğü, değişim isteği ve demokratlığı sekülerlerden, laiklerden çok çok öte.

Ahmet Hakan bunu Nişantaşı’nın sokaklarından göremeyebilir ama kafasını oradan çıkardığında daha özgürlükçü bir dünyayla karşılaşacağı kesin.

Hem kendisi de pek “tipik bir Nişantaşılı portresine” benzemiyor. Olsa olsa “çakma Nişantaşılı” olur. Neden acaba?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun korkusu 

7 Haziran seçimlerinden önce Mayıs ayında Kemal Kılıçdaroğlu ile FETÖ’cü Ekrem Dumanlı bir görüşme gerçekleştirmişti. O görüşmeden yaklaşık iki hafta sonra Can Dündar’ın Cumhuriyet’i MİT Tırları ihanetinin görüntülerini gazetesinde yayınlamıştı. Bu görüntüleri Can Dündar’a ulaştıran kişinin Enis Berberoğlu olduğu ortaya çıkarak tutuklandı.

Ama…

Ortada iki soru var.

Peki Enis Berberoğlu bu görüntüleri kimden aldı?

FETÖ’cü Ekrem Dumanlı ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun o görüşmesinde Dumanlı tarafından görüntüler Kılıçdaroğlu’na mı verildi?

Bakın o görüşme için ne demiş Kemal Kılıçdaroğlu: “Ekrem Dumanlı ile görüşmem normal; seçimler sırasında medyayı ziyaret ediyorduk, onları da ziyaret ettik.”

Demek ki Kemal Kılıçdaroğlu’na göre devletin terör örgütü listesine koyduğu FETÖ’nün yayın organlarını ziyaret etmek normal.

***

Bu iş Enis Berberoğlu’nun konuşmasıyla çözülür.

Enis Berberoğlu’na o görüntüleri ulaştıran, yani asıl kurye, kim?

Ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun asıl korkusu da Berberoğlu’nun konuşması mı?

“Tüm erler suçsuz” edebiyatı yapanlar utansın! 

Hilâl Kaplan, Çarşamba günü Sabah gazetesindeki köşesinde yazmış…

15 Temmuz günü darbeden sadece 2-3 saat önce askeri öğrenciler WhatsApp üzerinden konuşarak bir hareketlilikten bahsediyorlar.

Ve bu konuşmalarda “tatbikat” lafı bir kez olsun bile geçmiyor!

Bunu neden diyorum… Çünkü darbeden birkaç gün sonra “erler masum” kampanyası dolaşıma sokularak FETÖ’nün algısına göre hareket edenler ortamı bulandırmaya çalışmıştı da ondan!

Gerçekten masum olan erler vardır ya da yoktur onu bilemem.

Ki 15 Temmuz darbe girişimi duruşmalarında bazı erlerin beraat ettiğini de biliyoruz.

Ama…

Tüm erleri suçsuz göstermek, hepsinin masum olduğunu ifade etmek, “erler nerden bilsin” demek, “onlar tatbikata gidiyordu” diye ahkâm kesmek FETÖ’nün algısına teslim olmaktan başka bir şey değildir.

Ve FETÖ’yü tam anlamıyla tanımamışız demektir.

Beğendiğim yazılar 

- Haşmet Babaoğlu, Emma ve bizim sersemler (Sabah - 17.08.2017)

- Ufuk Coşkun, İslam dünyasının Pavlusları! (Milat – 17.08.2017)