ABD'NİN TÜRKİYE'Yİ KAZANMASI YA DA KAYBETMESİ

Faruk AKTAŞ 04 May 2021

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Biden'ın tarihi gerçeklerden yoksun hamlesine karşı ABD'nin soykırım karnesini masaya sürmek de tartışılan konular arasında.

ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915 olayları için “soykırım” tabirini kullanması sonrasında Ankara-Washington ilişkileri çok daha derin bir çıkmaza girdi.

Bazı kesimler Biden’ın bu hamlesini ABD’deki iç siyasi dengelere bağlayarak konunun vahametini hafifletmeye çalışsa da, bir önceki yazıda dile getirdiğim gibi bunun “ABD’nin Türkiye’ye karşı yürüttüğü ilan edilmemiş savaşta büyük ve önemli bir cephe açma durumu” olduğu yönündeki değerlendirmenin geçerliliğini koruduğu kanısındayım.

Türkiye, haliyle ABD yönetiminin bu hamlesine sert tepki gösterdi ancak buna karşı atılacak adımların neler olabileceği tartışması sürüyor.

İncirlik ve Kürecik üslerinin kapatılması tartışmalar arasında öne çıkan başlıklar.

Biden’ın tarihi gerçeklerden yoksun hamlesine karşı ABD’nin soykırım karnesini masaya sürmek de tartışılan konular arasında.

Gelen haberler, Türkiye’nin bu konudaki tavrını haziran ayında yapılacak NATO zirvesinde Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmeden sonra netleştireceği yönünde.

Açıkçası bu görüşmeden ilişkilerin düzelmesi yönünde ciddi herhangi bir sonuç çıkacağı beklentisi içinde değilim.

Ancak buna rağmen görüşmenin, “Bize kaybettirmeye çalışma politikandan vazgeçmemen halinde sen de kaybedersin”i açık ve net şekilde Biden yönetimine hissettirmesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Şu ayrıntıya dikkat çekmekte fayda var.

“Türkiye’yi kaybedersin”i değil, “Sen de kaybedersin, hatta bizden daha çok kaybedersin”i hissettirmek önemli.

Bu konuda bazı uzmanlarımız, ABD yönetiminin Türkiye’ye karşı attığı her adım sonrasında “Evet bunlar sorun ama Türkiye önemli bir ülke o nedenle ABD, Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamaz” argümanı ile ilişkilerin düzelme ihtimalinden söz etmekte.

Oysa tam da bu nedenle, tam da Türkiye önemli, hatta çok önemli bir ülke olduğu için ABD’nin bu adımları attığını görmek gerek.

ABD zaten Türkiye’yi kaybettiği için, Türkiye’yi yeniden kazanmak için bu adımları atıyor.

Ancak ABD’nin kaybetmekten ve kazanmaktan anladığı, ilişkilerin düzelmesi ya da bozulması değil, Türkiye’nin kendi güdümünde olup olmadığıdır.

Tam da söz konusu uzmanlarımızın dediği gibi ABD, jeopolitik ve stratejik olarak çok önemli bir ülke olarak gördüğü Türkiye’yi yeniden kendi güdümüne sokmak için bu adımları atıyor.

Ve ABD, bu ihtimali gördüğü sürece bu hamlelerine devam edecek.

ABD aynı amaç doğrultusunda son 10-15 yıl içinde darbe girişimi dahil sayısız yol ve yöntem denedi.

Tümünde başarısız oldu.

Şimdilerde ise Biden’in seçim öncesi dile getirdiği “muhalefeti destekleme yoluyla iktidarı devirme” yolunu deniyor ve denemeye devam edecek.

Yani bugünkü ana muhalefet partisi CHP’nin başını çektiği muhalefet blokunu iktidara taşıdıkları zaman amaçlarına ulaşmış olacaklar.

Bir yandan muhalefeti desteklerken diğer yandan da iktidarı yıpratmak için tüm yol ve yöntemleri devreye sokuyorlar.

Bu çerçevede Irak ve Suriye’de PKK/PYD üzerinden, Ege ve Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye karşı açtıkları cephelere “soykırım” ve Ermenistan cephesini eklediler.

Hatta Biden’ın “soykırım” açıklaması sonrası PKK’yla iş birliği içindeki Asuri-Süryani gruplar da harekete geçti.

Önceki gün, PKK’nın yayın organı ANF’ye konuşan Asuri-Süryani Soykırım Araştırmaları Merkezi (Seyfo Center) adlı yapılanmanın başkanı Sabri Atman, Biden’ın açıklamalarının kendilerini umutlandırdığını, kendilerinin de ABD’deki mahkemelere Türkiye aleyhine “soykırım” davaları açacaklarını bildirdi.

Dikkat edilirse bu cephelerin tümünde Türkiye’ye karşı “koçbaşı” olarak kullanılan tüm unsurlar iş birliği içerisinde.

PKK/PYD, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Ermenistan ve Türkiye’yi düşman olarak gören tüm ülkeler, tüm unsurlar el ele vermiş durumdalar.

Hatta Biden’ın kendilerine biat etmeyen Türkiye’deki yönetimi devirmek için desteklediklerini açıkladığı muhalefet cephesi de bunlarla el ele.

O nedenledir ki, Biden’ın “soykırım” çıkışı konusunda ABD’ye karşı tavır almak yerine hükümeti eleştirme yoluna giden söz konusu cephenin iki unsuru CHP ve İYİ Parti, “Türkiye soykırımla yüzleşmeli” diyen HDP’ye karşı sessiz.

Peki, ABD ile adı konmamış bu savaş nereye ve ne zamana kadar sürecek?

Açık ki, ABD yukarıda sözünü ettiğimiz şekilde “Türkiye’yi yeniden kazanma” ihtimalini gördüğü sürece sürdürecek bu savaşı.

İçeride ve dışarıda Türkiye’ye karşı açtığı cephelerin tümünde olanca gücüyle yüklenecek Türkiye’ye.

Kendilerine, eski Türkiye’yi sunmaya hazır ve nazır muhalefetin iktidar olamayacağını ve de mevcut iktidarın da bu saldırılar karşısında havlu atmayacağını anladıklarında “zararın neresinden dönersek kârdır” anlayışıyla Türkiye ile eşit koşullarda kazan-kazan anlayışıyla iş birliğine yönelecektir.

Haziran ayında yapılacak görüşmede, bu savaş ne kadar şiddetli olursa olsun ve ne zamana kadar sürerse sürsün sonucun er ya da geç böyle olacağının Biden tarafına hissettirilmesi Türkiye kadar onların da yararına olacaktır diye düşünüyorum.