​929

Alican DEĞER 18 Nis 2017

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Şimdi referandum bitti.

Şimdi referandum bitti. Ama önümüzdeki büyük maça 929 gün kaldı. Aslında 930’du ama biri gitti. Yapılacak ilk Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi seçimine kalan gün sayısı bu.

Referandum önemliydi. Önemine yakışır bir biçimde sonuçlandı. Ama iş bununla bitmiyor ki. Yeni Anayasa değişikliğine göre 3 Kasım 2019’da seçimler var. Gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerek ise Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamalarından bir erken seçim beklenmemesi gerektiğini görüyoruz. Ancak kalan 929 günün nasıl geçirileceği de çok önemli. 

Şimdi süratle yeni bir seçime hazırlanmak gerekiyor. Hazırlıktan kastım, bayrak flama, araç hazırlığı değil tabii ki. Onlar nasılsa yapılır. Benim kastettiğim yapısal hazırlık. Türkiye’nin bürokratik ve ekonomik altyapısının oluşan yeni sisteme uyumlu hale getirilmesi. Süratle yeni kararlar alınması.

Çünkü açıkça görülüyor ki asıl önemli olan Anayasa değişikliği değil, bu değişikliğin uygulanma hızı ve biçimi. Biliniyor ki istediğimiz kadar siyasi içeriklere yoğunlaşalım, aslında karar vericilerin yani vatandaşın tavrını belirleyen en önemli unsur ekonomi. 

3 Kasım 2019 tarihinden yaklaşık 7 ay önce de bir başka seçimin, yerel seçimlerin olması durumu güçleştiriyor. Çünkü yerel seçim hazırlıklarını katarsak Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar son bir yılın seçim sathında geçeceği şimdiden belli. 

Yerel seçimlere hazırlık, sonuçlarının değerlendirilmesi ve derken büyük seçime hazırlık. Herkese 2019’un nasıl geçeceği hakkında bir fikir veriyordur herhalde.

NEREDEN ÇIKTI BU OY KABİNİNDE FOTOĞRAF?

İki tarafa da söylüyorum. Derdiniz ne? Niye böyle yapıyorsunuz. Her yerde selfie çektirme modasını seçim kabininde de sürdürmek neyin nesi? 

Seçim için sandığa gittiğimde fark ettim ki bir tartışmanın ortasına düşmüşüm. Mesele şu, vatandaşın biri seçim kabininde fotoğraf çektirirken yakalanmış. Sandık görevlileri tutanak düzenlemeye çalışıyor. Ama vatandaş atarlı. Bir yandan yaptığının yanlış olduğunu biliyor, diğer yandan diklenmeyi sürdürüyor. En önemli savunması da: “Ne yani idam mı vereceksiniz” demek.

Görevliler tane tane anlatıyor. Ama o yine aynı sözlerle devam ettiriyor. Sesinin tonunu yükselterek. Derken tutanak düzenlenirken polisler geliyor.

Tabii ki idam falan verilmeyecek. Yapılan iş bir suç bile değil, olsa olsa kabahat. Ama önemli olan kurallara uyma zorunluluğu. Ve bu zorunluluğa, bu kuralların oluşturulduğu yerde yani sandık başında karşı gelmek bir tür kişisel özgürlük gösterisi mi? Veya hangi tarafa oy verirse versin bunu kanıtlama çabası mı? Kendini öne çıkarma gayreti mi?

Kimi fotoğraflarda oy pusulasının yanına silah koyanlar bile gördüm. İşte bu açıkça suç. Seçim kabinine silahla girmek.

İnsanımız derinlerde bir yerlerde bu selfie çılgınlığına kendini kaptırmış görünüyor. Ama en temelinde yanlış.