​79 MİLYON ÖLMEYE HAZIR

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Bu güzelim coğrafyanın insanı, var olduğu günden beri mücadele içinde.

Bu güzelim coğrafyanın insanı, var olduğu günden beri mücadele içinde. Bu milletin vatan ve varlık mücadelesinin en canlı örneğini daha bir yıl önce yaşadık. 

16 Temmuz 2016’da yazdığımız yazıyı yeniden paylaşıyoruz. Paylaşıyoruz çünkü çabuk unutuyoruz kendi gerçeklerimizi. 

“Ne Olacaktı Biliyor Musunuz?

İşgal girişimi başarılı olsaydı; uzun yıllardır hedefledikleri çerçevede silahlı kuvvetlerimizin kurumsal itibarı ve vurucu gücü zayıflayacak, askerle asker, askerle polis savaşacaktı. Askerlerin, polislerin egemen olduğu iller, ilçeler, köyler olacaktı. Üst akılların desteğindeki terör örgütü PKK, bazı yerleşim yerlerine bayrağını dikecekti. Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki fiili oluşum girişimi, sınırlarımızın içini de kapsayacak şekilde genişleyecekti. Hazır bekletilen terör örgütü DEAŞ mensupları, arkalarındaki desteklerle Hatay’a girecekti. İş dünyası duracak, ekonomi çökecek, hükümet düşecek, sokaklar birer çatışma alanına dönecekti. Planlanmış bir kaos ve iç savaşın içine sürüklenecektik. Daha da vahimi biz vatandaşlar da yakın bulduğumuz gruplara taraf olacak ve birbirimize düşecektik. Belki de kaçacaktık bir kısmımız ve Türkiyeli mülteciler olarak Avrupa kapılarında sürünecektik. Sonra egemen güçler, iç savaşa sürüklenen Türkiye’yi kurtarmak (!) için vatanımızın bir bölgesindeki savaşa taraf olup oralara yerleşecekti. Evet, arzu edilen parçalanmış ve parsellenmiş bir Türkiye idi.

Liderler Gider Dava Devam Eder

Tarihimizle bağlarımızı kesmek istediler. Bu yönde mücadele veren liderleri yok etmek istediler. 46 yıl hüküm süren Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ı sevmedikleri gibi, bir çağı kapatıp yenisini açan Fatih Sultan Mehmet’i, 33 yıl dengeli bir siyaset süren Abdülhamit Han’ı, kurtuluş mücadelesine liderlik eden Gazi Mustafa Kemal’i, “Yeter, söz milletin” diyen Menderes’i, toplumsal bütünlük ve ekonomik gelişmemiz için Türkiye’yi dünyaya açan Özal’ı hiç sevmediler.

Ve bugün aynı genetik mirasın lider temsilcisi olan seçilmiş Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmiyorlar. Gitmesi için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Ne yazık ki unutuyorlar. Bütün insanlar gibi liderler de geçicidir. Bu güzelim coğrafyanın, bu muazzam kültürün, bütün güzel renkleriyle insanımızın fitilini ateşleyen bir lider gider bir diğeri gelir.

79 Milyon Ölmeye Hazır

15 Temmuz’da anayasal düzenimize yapılan terörist saldırı ve işgal girişiminde 79 milyon insanımız ölmeye hazır olduğunu gösterdi. Tanklara, uçaklara, makineli tüfeklere canını ortaya koyarak kafa tutan bu millet, hainlere eşsiz bir ders vermiş, devletine ve istiklaline bir kez daha sahip çıkmıştır.

Unutmayalım ki 15 Temmuz atlatıldı ama hâkim güçlerin Türkiye’nin dinamiğini değiştirme, vatanımızı parçalama amaçları bitmeyecektir. Batılı medya organları ve siyasilerin, Türkiye’nin yanında yer almak yerine darbenin neden başarılı olamadığını tartışmaları bunun en açık göstergesidir. Yani ki 15 Temmuzlara hep hazır olmalıyız. Yıllardır empoze ettikleri kültürel erozyon, milletimizi genetik bağlarından koparmamış insanımız, yeri geldiğinde vatanı ve bayrağı için yeniden şahlanabileceğini göstermiştir. 

Kim nasıl yaşıyorsa, nasıl inanıyorsa, hangi siyasi görüşü benimsiyorsa benimsesin ama ortak bölen olarak bu ülkeye sahip çıkmalıyız. İçimizde oluşan, oluşturulan fitne tohumlarının tekrar yeşermemesi için neler yapmak gerektiğine hep beraber odaklanmalıyız.

Yeni Bir Toplumsal Sözleşme 

Yoğun bir yeniden yapılanma ile hiçbir yabancı güce bağımlı olmayacak, Cumhuriyetin kazandırdığı temel değerleri de koruyacak milli devletimizi yeniden inşa etmeliyiz. Bu çerçevede devlet yönetiminde tüm tarafların ortak uzlaşısı ile oluşan yeni bir toplumsal sözleşme ihtiyacımız acilen giderilmelidir. 

Kamu düzeni hızla kurumsallaşarak kişilere bağımlı olmaktan çıkarılmalı,  orta ve uzun vadeli lider yedeklemeleri yapılmalıdır. Daha da önemlisi, modern bilimin gerçekleri kadar ruhsal dünyanın gerçeklerine de sahip, kaynağını genetik mirasımızdan alan, “ben”den “biz”e ve “hiç”e yol alabilen gönül yolcusu hizmetkâr lider adaylarının yetiştirilmesine özel bir önem vermek zorundayız.

Bin yıllardır bu coğrafyada mayalanan değerlerimizi, yani yiğitliğimizi, merhametimizi, kahramanlığımızı, misafirperverliğimizi, cesaretimizi, istiklal aşkımızı, vatanperverliğimizi, mücadele ruhumuzu, çalışkanlığımızı, ahlakımızı ve inanç değerlerimizi yeniden ve bir daha ortaya koymak, davranışlarımıza yansıtmak ve sürdürmek zorundayız. Olanda hayır vardır ve mevcut tabloyu fırsata dönüştürmemiz mümkündür. Başta siyasetçiler olmak üzere bütün kamu görevlileri, bilim adamları, meslek sahipleri, iş adamları, kendisini bir kez daha kanıtlayan ve dimdik ayakta duran bu millete layık olduklarını göstermek zorundadırlar.”