24 NİSAN DOSTUMUZU VE DÜŞMANIMIZI TANIMAMIZI SAĞLIYOR

Ozan CEYHUN 17 Nis 2019

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
Her yıl 24 Nisan günü tüm Türkiye karşıtları tarafından en başta "Ermenilerin istismar" edildiği ve "Ermenilerin sırtından" Türkiye düşmanlığı yapılan bir gün olarak yaşanmakta.

Her yıl aynı “tiyatronun” oynanmasına alıştık artık.

Her yıl 24 Nisan günü tüm Türkiye karşıtları tarafından en başta “Ermenilerin istismar” edildiği ve “Ermenilerin sırtından” Türkiye düşmanlığı yapılan bir gün olarak yaşanmakta. Türkiye’yi farklı nedenlerden AB üyesi olarak görmek istemeyenler ya da Türkiye’nin bulunduğu hassas coğrafyada “güçlenmesinden” rahatsız olanlar ve ABD gibi Türkiye’yi kendisine “bağımlı bir ülke” olarak görmek isteyenler için 24 Nisan her seferinde “Türkiye ile hesaplaşma” günü olarak kullanılmakta.

“Ermeniler” ise bahane! 24 Nisan’da “Ermenileri” kullanarak toplantılar yapan ve kararlar alanların aslında Ermeniler umurunda bile değil.

Fransa’da politikacılar için “Ermeni oyları” çok değerli. O oyları alabilmek için yarışanlar 24 Nisan günü “Ermeni oylarını en fazla hak eden olmak” için “en fazla Türkiye’ye saldıran” ve “Türkiye’yi karalayan” olma derdine düşüyorlar.  

ABD’de yine Ermeni oyları için yarış eden politikacıların 24 Nisan tarihi yaklaşırken “Ermenileri hatırlamalarına” alıştık artık.

Hele bazı AB üyesi ülkelerde on yıllarca Ermeniler konusunda tek adım atılmazken, Türkiye ile ilişkileri bozulduktan sonra “Ermenileri” keşfetmeleri aslında “Ermenilerin nasıl istismar edildiklerini de” göstermekte.

Aslında Ermenilere büyük bir haksızlık yapılmakta.

Ermeniler sadece Fransa ya da ABD’de sayıca yoğun bir şekilde yaşamakta olan “Diaspora Ermenileri” değil. Türkiye’de yaşamakta olan Ermeniler ile kimse konuşmuyor. Onların görüşü alınmıyor. Ya da Türkiye’de yaşamakta olan Ermeniler konuştuğunda onların dedikleri Türkiye düşmanlarının işine gelmiyor.

Yıllar önce İstanbul’da bir Avrupa Parlamentosu ve TBMM tarafından oluşturulan Karma Parlamenter Komisyon toplantısında İstanbul’da yaşayan Ermeni vatandaşlarımızın temsilcilerini çağırmıştık. Türkiye Ermeni Cemaatini temsil eden din adamları ve Ermeni gazeteciler konuğumuzdu. Hiç unutmuyorum. Onların söyledikleri Avrupa Parlamentosu’ndan gelen milletvekillerini hiç memnun etmemişti. Türkiye’nin Ermeni vatandaşlarını temsil edenler Avrupa’dan gelen politikacıları eleştirmişti ve açıkça “bizi kullanmayın” demişlerdi.

Dinlediğimiz konuklar arasında maalesef daha sonra FETÖ terör örgütü tarafından katledilen gazeteci dostum Hrant Dink de vardı. Hrant Dink çok net bir şekilde “Biz Türkiye’de yaşamakta olan Ermeniler geçmişte neler yaşanıp, yaşanmadığını ve yaşananların niçin yaşandığını en iyi bilenleriz. Türkiye bizim vatanımız. Geçmişimizi Ermeniler ve Türkler olarak değerlendirmek istiyoruz. Sürekli yurt dışında bize sormadan parlamentolarda aldığınız kararlar doğru değil. Bizimle konuşmadan ve bize sormadan yapıyorsunuz bunları. Geçmişte olanlar Ermeni ve Türk tarihçilerin araştırması gereken olaylar. Politikacılar bu konuya karışmamalı” diyerek Avrupa Parlamentosu milletvekillerini eleştirdi. Hrant’ın bu eleştirisi üzerine yanımda oturan bir Alman Avrupa Parlamentosu milletvekili kulağıma eğilerek “bu Hrant Dink’i buraya Türk İstihbarat Teşkilatı (MİT) göndermiş olmalı” demişti. Hrant Dink’e büyük bir saygısızlıktı bu. Kimse tarafından kendini kullandırmayan ve doğru bildiklerini söyleyen bir Ermeni, Avrupalı parlamenterler için “iyi bir Ermeni” değildi. 

Oysa eğer Ermeniler için gerçekten bir şeyler yapmak isteyenler var ise Almanya’da, İngiltere’de ve ABD’de hala açılmayan gizli devlet arşivlerindeki belgeleri incelemekle başlayabilirler. Türkiye yıllardır Ermeni ve Türk tarihçilerin bu konuyu araştırmasını ve tüm gerçeği ortaya çıkarmasını talep etmekte. 

Türkiye ve Ermenistan’ı ve Türkleri ve Ermenileri rahat bıraksalar bu mümkün olacak. Ermenileri Türklere karşı kışkırtmaya çalışanlar geçmişte de bu acılara neden olanların torunu olduklarını hiç düşünmüyorlar!

Evet büyük acılar yaşanmış. Hem Ermeniler hem de Türkler çok acılar çekmişler. Örneğin benim baba tarafından Adana’da yaşamakta olan akrabalarım dedelerinin bizzat “Ermeni çeteleri” tarafından katledildiğini anlatırlar. Özellikle Fransa’nın Birinci Dünya Savaşı sonunda işgal ettiği Güney Anadolu kentlerinde Fransız askerlerinin desteğine sahip olan Ermeni çeteleri ile Türklerin bağımsızlık savaşı vermeleri engellenmiş. Fransızlar o dönemde Kıbrıs adasını İskele bölgesinde sadece Ermeni gençlerini eğittikleri bir askeri eğitim kampı kurmuş ve Ermeni milisleri buradan Adana, Maraş ve Gaziantep bölgesine getirmişler. Acaba niçin?

Birkaç gün önce Türkiye Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarihi çarpıtmaya kalkan hem de Cezayir asıllı olan bir Fransız milletvekiline “Sonia Hanım'ın şoke olmasını anlayabiliyorum. Çünkü Sonia Hanım'ın ülkesi ve Fransa gibi ülkeler bir şeyi anlamıyor. Hep patronluk taslayacaklar, hep başka ülkeleri eleştirecekler, aşağılayacaklar ve istediği kararları istediği gibi verecekler. Dolayısıyla Türkiye veya başka bir ülkeden eleştiri geldiği zaman da şoke olacaklar. Soykırım ve tarih konusunda Türkiye'ye ders verebilecek en son ülke Fransa'dır. Çünkü Ruanda'da, Cezayir'de olanları unutmadık. Fransa kendi karanlık tarihine baksın, Türkiye'ye ders vermeye kalkmasın" derken çok haklıydı.

Yeter artık! Türkleri ve Ermenileri rahat bırakın!