Geçenlerde Samsun'dan gazeteci arkadaşım Ayhan Gonca, kavramların kirletilmesi üzerine şahane bir tespitte bulundu:
Geçenlerde Samsun’dan gazeteci arkadaşım Ayhan Gonca, kavramların kirletilmesi üzerine şahane bir tespitte bulundu:
“Hoşgörü kavramını Fetö kullandı, cılkını çıkardı ve kullanamaz hale geldik. Kemal Kılıçdaroğlu ise kendisine destek verenlerle birlikte adalet kavramını yaraladı.”
Öyledir.
Bazı kelimeler derin kavramların kapısını aralar aslında ve onlarsız yapamayız.
Fakat kirletilmişlerdir.
Bugün “hizmet” deyince aklımıza “Fetö” geliyorsa… “Hoşgörü ve diyalog” çoktan gömülmüş ise…
En çok ihtiyaç duyduğumuz ve dört bir elle sarılmamız gereken “adalet” kavramının da adaleti yaralayan ellerde çar-çur edilmesine izin vermemeliyiz.
“Ak” önemli bir kavram.
“Adalet” ve “Kalkınma” da…
“Aşk”ın harcandığı bir dünyada, harcanmayacak kavram olabileceğine ihtimal vermeyin.
Dolayısıyla toplumun manevi vicdanında karşılığı olan ve olması gereken bizi birbirimize bağlayacak duygu ve eylemleri simgeleyen kavramlara sahip çıkmamız lazım.
Nasıl olacak?
Mesela Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu duruma müdahale etmek için sarf ettiği “Yorulan arkadaşlar bıraksın” ikazının hiçbir karşılığı yoktur. (Ne kadar da çok yanılmak isterim halbuki.)
Mesela yine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti teşkilatını ikaz ettiği “İçimize Fetö’cülerin sızmasına asla müsaade etmeyin” sözünün de karşılığı yok.
Çünkü özellikle AK Parti’ye gönül vermiş vicdanların, hala görev başında olmasına tahammül edemediği isimleri hepimiz biliyoruz.
Nasıl olacak?
Sokağın sesine, CHP gibi bakamazsınız. O zihniyetin babalarından Tandoğan’ın “Ulan öküz Anadolulu…” beyanı meşhurdur. Bu kadar galiz hakaretle, sokaktaki insan ne anlar duygusu arasında hiçbir fark yoktur. İkisi de kibirdir. İkisi de insanlık dışıdır.
Nasıl olacak?
Simitçinin sesine kulak vereceksin. Bakkalın sesine kulak vereceksin. Emeklinin sesine kulak vereceksin.
Sokakta, çözülmesi gereken bir paradoks hâkim.
AK Parti’ye oy vermiş kitlenin önemli bir bölümü şöyle diyor: “Reis tamam. Başımızın tacı. Ama yalnız. AK Parti’den artık bir şey olmaz. Boşuna uğraşmasın. Başka parti kursun. Veya önce tamamını tasfiye etsin…”
Tuhaf değil mi?
Bunların yanına bir de Fetö/ ByLock mağdurlarını ekleyin.
Geçen bir arkadaşım şöyle dedi: “Ulan bu nasıl bir gizli örgüt haberleşmesi ki, 200 bin kişide ByLock var diyorlar?”
Yargı, hükümet ve Tayyip Bey, yaşadığımız bu çalkantılı dönemde vatandaşın zihnindeki sinir uçlarını rahatsız edecek şekilde birçok meseleyi muamma halinde bırakmış vaziyette.
Hem ByLock listesi açıklanmıyor. Hem listeler elden ele dolaşıyor. Resmi gibi görünen bir listede Türkiye Gazetesi Yazarı Ahmet Sağırlı’nın adı var. Hakkında soruşturma yok. Adamın basın kartını almışlar. Gazetesi de anında yakışıksız bir şekilde işten çıkarmış…
Ahmet Sağırlı yazar olduğu için, tanındığı için konu edebiliyoruz. Böyle birçok mağdur var. Bu adamlar suçluysa içeri alın. Değilse, yanlışlık var diye ilan edin. Bir kişinin mağduriyeti, o kişinin nüfuzuna göre kimi zaman yüzlerce insanı AK Parti’ye karşı olumsuz düşüncelere sürüklüyor.
Bu apaçık değil mi?
Diğer taraftan ismi üzerinde milletin mutabakatı olanlar yerine üzerinde derin tartışmalar olan isimler niye tercih ediliyor? Vefada ısrar güzel bir haslet fakat bir insan kendisini tartışılır duruma sokmuşsa, onu kenara çekip dinlendirmek de yöneticiliğin gereğidir.
Bu yapılmazsa, o zaman kendimi “Ulan sen ne bilirsin cahil köylü” genellemesi içinde hakarete uğramış sayarım.
Herkesin sesi var duyurabildiği kadar…
Ve kullanacağı bir oy…
2019’a iç çekişmeleri ve parçalanmışlıkları çözmeden girersek vay halimize…
AK Parti’nin “Ak”lığı ışıldamıyor şu an…
A’nın temsil ettiği Adalet ise Kılıçdaroğlu’nun elinde pin pon topu…
Kalkınma ise “rant” dedikodularının gölgesi altında.
Halbuki düşman dört bir taraftan saldırırken, bize diş geçiremediği için kardeş ülke Katar’a, Pakistan’a el atarken, Mısır’ı çoktan kaybetmişken…
İslam aleminin umuduna hepimiz sahip çıkmak zorundayız.
Eyüp’te referandum çadırında konuştuğum heyecanlı partili “evet” için “Yüzde 70 abiciğim… Yüzde 70’in altını kabul etmiyorum!” demişti.
Nokta.